Haberler

'Atatürk hem sanatçı hem tasarımcı'

Tarih: 24 Nisan 2008 Kaynak: Radikal Yazan: Ayşegül Sönmez
'Tasarım Kentleri sergisinin küratörü, Londra Tasarım Müzesi Direktörü Deyan Sudjic, 'Cumhuriyet'le birlikte büyük bir kültürel patlama, tasarım kültürü adına bir devrim yaşanmış. Atatürk, bu anlamda hem tasarımcı hem de sanatçıymış' diyor.

İstanbul Modern'de açılan 'Tasarım Kentleri' sergisinde, William Morris'in güzellik ve gerekliliğin süsü olarak tasarladığı halı, Castiglioni'nin pikap çaları ve meşhur lambası, Thunderbird araba ve daha neler neler var. Londra Tasarım Müzesi direktörü Londra doğumlu Deyan Sudjic, sergiyi William Morris'in, Joseph Paxton'ın dökme demir ve camdan Londra'sıyla başlatıp, yine Ron Arad, Zaha Hadid, Jasper Morrison, Ross Lovegrove gibi yeni bir tasarımcı kuşağın Londra'sıyla döngüsel bir şekilde bitiriyor. İskoçya'da mimarlık eğitimi alan Sudjic, dünyada olup biten vasat mimarinin bir mimar olarak parçası olmamaya karar vererek gazeteci, eleştirmen ve küratör olmuş. Bütün bunları yaparken de hep tasarım ve mimarinin daha geniş bir kitleyle buluşmasını arzulamış.

21. yüzyılın tasarım kentlerinin, 20. yüzyılın tasarım kentlerinden farkları ne?

Sergi, endüstrileşmenin zaferi olan 19. yüzyılın ortalarında başlıyor ve bunun karşısında doğan çelişki dolu tepkileri de ortaya seriyor. Mesela William Morris için bu bir korku hikayesi. 20. yüzyılda tasarım, fonksiyondan daha geniş bir alana doğru gidiyor, belki daha duygusal bir tanımı var. Ama 21. yüzyıla geldiğimizde, tasarımın tanımı yine değişiyor. Dijitalleşme ve sanallık mekanik objeleri silip süpürüyor. Tasarım artık formun kendisi kadar aynı zamanda bir ara yüz...Tasarımcılarla endüstri arasındaki ilişki hiç olmadığı kadar uzak. Avrupalı tasarımcılar Milano ya da Londra'da küçük fabrikalarla değil, Çin, Taiwan ve Kore'de dev firmalarla çalışıyorlar.

Viyana bölümünde yer alan Adolf Loos'dan bahsedelim... O, Art Nouveau'nun estetiğini eleştiriyordu. Ünlü yazısı Bezeme ve Suç'ta Art Nouveau tasarımcısını dövme yapan bir Papualı'ya benzetiyordu. Siz onun geçmişe yakın durduğunu yazıyorsunuz. Loos'un çelişkisi, onun modernliğine dair bize neler anlatır?

Ben her zaman Adolf Loos'a hayran olmuşumdur... O sadece olağanüstü zeki bir tasarımcı değildi, aynı zamanda olağanüstü sivri dilli bir yazardı. Viyana'ya gittiğimde hep onun tasarladığı Amerikan barına giderim. Sorunuza yanıt bu bardadır. Bu mekan, moderniteye bakışın, Walter Gropius ya da Bauhaus'unki gibi püritan olmayabileceğinin ispatıdır. O zaten trajik bir figürdür. Avusturya'dan sürgün edilmiş, irkaç soylu müşteriye sahip ve küçük kızlara aşırı düşkün bir adam...

Sergide Eames ve Eero Saarinen sandalyeleri var. Bütün bu retro tasarımlar hala çok geçerli. Onlara neden bu kadar aşkla bağlıyız sizce?

Benim için onları çok özel kılan şey, üretildikleri zamana tıkılıp kalmamaları, zamanla kuşatılmış olmamaları. Sergide, Thunderbird arabasının yanında Eames sandalyeleri var. Ne kadar taze. Araba tarihi ama Eames sandalye değil!

Thonet gibi Eames alüminyum sandalye gibi anabileceğimiz bu yüzyılın tasarım objeleri neler?

Bu çağa ilişkin tasarım adına en endişe verici şey, objeler görsel olarak sürekli değiller ve zarafetle yaşlanmıyorlar. Benim Macbook'um teknik olarak iki yıl içinde gereksiz bir objeye dönüşecek ve daha da beteri, iki yıl geçmeden kötü görünmeye başlayacak.

Sizin kimdir favori tasarımcınız?

Ben teknik olarak dahice ve aynı zamanda çok kültürlü, okumuş yazmış tasarımcıları seviyorum. Milano'dan Ettore Sotsass mesela. Geçtiğimiz yıl kaybettik. Büyük bir kayıptır.

Genel olarak ben itidal ve yalınlığı, karmaşa ve aşırılığa tercih ederim. Ama bir eleştirmen olarak sevmediğim işlerin de hakkını veririm.

Zanaat mı endüstri mi? Ekolojik dengenin bozulması bizi yine bir taraf olmaya mı itecek? Bir post-William Morris kuşağı mı doğuyor?

Olabilir. Belki de ekoloji, yeni fonksiyonalizmin ta kendisidir. Böyle düşünerek tasarım yapan bir sürü tasarımcı var. Sonuçta, her endüstri el işlerine dayanır, software programlarını yazan da zanaat yapıyor. Zanaatkarlar bugün marangozlar değil yalnızca.

İstanbul Modern için böyle bir sergi yaparken İstanbul Modern'in içindeki koleksiyondan nasıl izlenimler edindiniz?

Bana göre İstanbul Modern, ismindeki modern vurgusuyla, 1928'de New York Modern Sanatlar Müzesi'nin kuruluşundaki geleneği, anlayışı taşıyor. Dolayısıyla sanat, mimari ve tasarımı ayırmayan bir yapıya inanıyor. Bence şu anda dünyadaki en büyük sorun ve soru, kimlik. Ben de kentler üzerinden bunun izini sürüyorum. Ülkeler üzerinden değil! Londra, 2000 yıl önce de vardı. İngiltere olmadan önce. İstanbul, Türkiye yokken de vardı. Binlerce yıllık katmanlardan oluşan bir kent olan İstanbul'da bir sergi yapmaktan çok mutluyum. Bu kentte özellikle cumhuriyetle birlikte büyük bir kültürel patlama yaşanmış. Alfabe değişmiş. Kılık kıyafet değişmiş. Tasarım kültürü adına çok büyük bir devrim yaşanmış. Atatürk, bu anlamda hem tasarımcı hem de sanatçıymış.

Ross Lovegrove da sergide, Vitra için yaptığı tasarımlarıyla yer alıyor. Vitra, İstanbul Modern'in sahibi Eczacıbaşı ailesinin firması. Lovegrove'u Vitra tasarımları için sergiye alırken dedikodulardan çekinmediniz mi?

Ross, şu anda dünyadaki en ilginç tasarımcılardan biri. Londra'da var olan ve tüm dünyaya üretim yapan o yaratıcı gücün içinde. Tıpkı Hadid ya da Arad gibi... Bu yüzden onları seçtim. Ross'dan üç iş seçtim. İkisi, Vitra'ya yaptığı tasarımlardan. Amacım, çağdaş bir tasarımcı Ross'u, farklı işleriyle anlatmak olduğu kadar Vitra gibi bir firmanın tasarıma verdiği önemi de göstermekti.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.