Antalya, "Türkiye'nin dünyaya açılan penceresi" diyoruz. Antalya, "Turizmin başkenti, sektörün kalbinin attığı yer" diyoruz. Bu güzel şehir için "cennet" yakıştırmasını yapıyoruz. Antalya, "marka" olmalı düşüncesini ortaya atıp "neler yapabiliriz"in arayışına giriyoruz.

Geçen gün, Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği (ANSİAD) Başkanı Ali Rıza Akıncı, çok güzel bir konuya değinmiş. Demiş ki; "Marka kent, pahalı kent anlamına gelir. İmar sınırlandırılmalı, ucuz ve kalitesiz konut stoğu yaratılmamalı. Ucuz marka kent olunmaz. Bu nedenle, ısrarla Kaliforniya ve Güney Fransa örneği veriyorum. Antalya gibi bir cennet, ucuz ve kalabalık beton bir kent değil, pahalı, seçkin, dünya çapında bir prestij kent olmalı.

Çok yerinde tespit bunlar. Marka yaratacaksan, ucuzcu olmayacaksın. Bunu genel olarak düşünüp stratejini ona göre kurgulayacaksın. Örneğin, turizm sektörünün neredeyse tamamında "Her şey dahil sistemi" uygulayıp, sonra da "Marka olmak istiyorum" diyemezsin. Toplu Konut İdaresi'ne (TOKİ) göçü teşvik edecek nitelikte sosyal konutlar yaptırıp marka olamazsın. En kıymetli araziler üzerine, mimari açıdan bakıldığında çirkinlik abidesi olan kalitesiz, kutu gibi evler yapamazsın. Şehri tanıtma anlamında dünya çapında festivaller organize edemezsen markanın yakınından bile geçemezsin. Trafik sorununu kökten çözmeden markayı ağzına alamazsın. Bazı varoşların, Güneydoğu veya İç Anadolu'nun bir mahallesini anımsatırken, sen o şehrin üzerine markayı getirtip oturtamazsın.

Marka olmanın bedeli var
Her şeyin bir bedeli olduğu gibi marka olmanın da bir bedeli vardır. Önce markaya yatırım yapacak, sonra kazanacaksın. Bir sektörün marka iken, diğer sektörün geride kalmayacak.

Alıcı bekleyen binlerce ev varken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın çok övündüğü şu TOKİ evlerinin Antalya'ya yapılması doğru mudur? Bence yanlış. TOKİ'den daha ucuza satılan hem de şehir merkezine daha yakın onca ev varken, bu sosyal konutların Antalya'da işi ne? Marka yapmak istediğin bir kente sosyal konut yapmanın alemi var mı? Devlet bu konutları, Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya gibi yoğun göç alan kentlere değil, göçü tersine çevirmek için Anadolu'nun diğer kentlerine yapmalı.

Marka olmak için devlet ayrı telden, özel sektör ayrı telden, yerel yönetimler ayrı telden çalarsa, ortada sadece gürültü olur. Marka olmak istiyorsak, önce bu kurumlar arasında akort sağlanmalı. Daha doğrusu ne istediğimizi bilmeliyiz.