CHP, Kızılırmak suyunun, Ankaralılara maliyeti ile halk sağlığı açısından güvenilir ve sağlıklı olup olmadığının tespit edilmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasını istedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ile arkadaşları tarafından TBMM Başkanlığına sunulan araştırma önergesinde, Ankara halkına içme ve kullanma suyu olarak kullandırılmaya başlanıldığı söylenen Kızılırmak suyunun, maliyet açısından ekonomik olmadığı, sağlık açısından da zararlı olduğu tartışmaları hatırlatıldı.
Haberin devamı

Devlet kuruluşlarının, Kesikköprü Barajı’ndan getirilen Kızılırmak suyunun kanserojen maddeler içerdiğini ve insan sağlığını tehdit ettiğini tespit etmelerine rağmen, Büyükşehir Belediyesi yönetiminin suyu halkın kullanımına sunmakta ısrar ettiği ifade edilen önergede, “Ankara halkı, bir anlamda kobay olarak kullanılmaktadır” denildi.

Araştırma önergesinde, AK Parti iktidarı ve Ankara Büyükşehir Belediyesince, Kızılırmak suyu konusunda yapılan açıklamaların “güvenilirliğini yitirdiği” öne sürülerek, Kızılırmak suyunun, Ankaralılara maliyeti ile halk sağlığı açısından güvenilir ve sağlıklı olup olmadığının tespit edilmesi, Ankara’nın içme ve kullanma suyu ihtiyacının nereden ve nasıl karşılanacağının belirlenerek doğru ve kalıcı politikaların oluşturulması amacıyla Meclis Araştırması açılması istendi.

Çernobil Benzetmesi
Önergesinin gerekçesinde de kadmiyumun, arsenikle birlikte sudaki en zehirli kimyasal olarak kabul edilmesine rağmen, ASKİ’nin Kızılırmak suyu analizinde kadmiyum ölçümüne ait değerlere yer verilmediği ifade edildi.

Kızılırmak nehrinin 1150 kilometrelik güzergahı boyunca tarımsal ilaçlarla da etkileşim içinde olduğu, tarımsal ilaç kökenli toksinlere ait analizin yapılmamasının olayın vahametinin ortaya konması açısından yaşamsal önemde olduğu vurgulanan önergenin gerekçesinde, şu görüşlere yer verildi:

“1986 yılında Çernobil’de meydana gelen nükleer kaza sonrasında dönemin hükümeti Karadeniz’de radyasyona maruz kalan ürünleri imha etmediği gibi tüketilmesini de teşvik eder bir çaba içine girmişti. Bilimi yok sayan bu yaklaşımın sonuçlarını ne yazık ki bu gün daha çok Karadeniz Bölgesi’nde yoğun olarak yaşanan kanser vakalarından görmekteyiz. Bu acı tablonun sorumlusu, bu gün olduğu gibi, bilimi, konuyla ilgili uzmanları ve sivil toplum örgütlerinin uyarılarını dikkate almayan ve yok sayan yöneticilerdir. Ankara’nın içme ve kullanma suyuyla ilgili olarak gerekli önlemlerin alınmaması halinde benzeri bir tablonun Ankara için yaşanması olasılık dahilindedir. Ankara halkının sağlığı her şeyin üzerinde olan bir konudur. Ankaralı vatandaşlarımızın sağlığını tehlikeye atacak en küçük bir ihmal dahi geri dönüşü olmayan sorunlar yaratacaktır.”