Haberler

"Altın dağları"na göstermelik makyaj

Tarih: 19 Haziran 2008 Kaynak: Yeni Asır Yazan: Durmuş Odabaşı
10 günlük aradan sonra yeniden birlikteyiz. Bu kez yolculuğumuz İzmir'in kuzeyine; "yazlık kent" Dikili İlçesi'ne. Öğle saatlerinde başlayan yolculuğumuzda; güneşin kavurucu etkisinin yanında, Çiğli Bölgesi'ndeki metro çalışmaları sebebiyle değiştirilen kıvrım kıvrım yol güzergahı sıkıcı bir hal alsa da, bu düzenlemenin geçici olduğunu düşünerek kendimizi rahatlatıyoruz.

Uzayıp giden yolumuz; Çiğli'den sonra Menemen, Aliağa, Yeni Şakran derken, Bergama'nın Ovacık Köyü'ndeki "altın dağları"nın önünde kısa bir duraklama yapıyoruz. Açılması öncesinde Türkiye'nin en büyük çevre hareketlerine sahne olan Ovacık Altın madeni, direnişte bulunan köylülerin ve hatta bazı eylem kahramanlarının "paranın gücü"ne yenik düşmesi ile çalışmaya başladı.

Altın madeninde uygulanan yüksek teknoloji ürünü makineler, koca dağı öğüttü. Sahadan çıkan öğütülmüş kaya ve toprak kalıntıları da, Ovacık köyünün hemen yanında satın alınan yüzlerce dönüm tarım arazisine döküldü. O döküntüler, şimdi Salihli'nin Bintepeler Mevkii'ndeki antik höyüklerin bir benzerine dönüştü. Geçtiğimiz yıl yoldan gelip geçerken, o suni dağlarnın yamacında bir tabela gözümüze çarpardı; Burası ağaçlandırılacak. Şimdi gördük ki, gerçekten ağaçlandırılmış.

Bugünlerin cılız fidanları, ilerleyen yıllarda koca koca ağaçlara dönüşecek. Ancak, "ağaçlandırma" bize biraz "baştan savma" gibi geldi. Yoldan geçenlerin görebileceği yerler ağaçlandırılırken, gözden ırak arka bölümler aynen duruyor. Dileriz, önümüzdeki ağaç dikme mevsiminde, gözle görülmeyen yerler de ağaçlandırılır, "para ile kırılan insan direnişi"nin yanında, iş makineleriye bozulan tabiat, duyarlı çevreciler için iç sızlatıcı "altın dağları" zeytin dağları olur.

Ayrıca dileriz bu moloz dağları, İzmir'in Efem Çukuru, Bergama'nın çatısı durumundaki tabiat harikası Kozak Yaylası'nda altın madeni işletme izni veren yöneticiler için bir ders olur. "Ders olur" desek de son derece umutsuzuz; çünkü maden izni verenler, gelişmiş ülkelerde yer altı zenginlikleri çıkarılırken, doğaya nasıl saygı gösterildiğinden habersiz.

"Mahkemelik çalışmalar"ı tüm belediyeler yapmalı
Dikili'de, dört yıl önceki gelişimizde edindiğimiz birkaç eşi dostu ziyaret edip; kent içinde kısa bir tur atıyoruz. Tatilciler gelmiş, ilçe şenlenmiş. Doğal güzelliklerin yanısıra, belediye tarafından da çağdaş bir görünüm kazandırılmış olan Dikili; tertemiz sokakları, çiçeklendirilmiş meydanları ve güleryüzlü insanlarıyla, doyumsuz yaz manzaralarına bir kez daha kavuşmuş.

Bu izlenimleri edindiğimiz kısa turumuz sonrasında, rutinlerimizden biri olan "başkan ziyaretimiz"i gerçekleştirmek üzere, deniz manzaralı belediye binasına gidiyoruz. Yaptığı "ücretsiz belediye hizletleri" nedeniyle yargılanan Başkan Osman Özgüven'in karşısındayız. Kısa bir hoş-beşin ardından sohbetimize geçiyoruz.

- "Mahkemelik çalışmalar"ınız nasıl gidiyor?

- Çalışmalarımız iyi gidiyor, bir şeyler yapmaya uğraşıyoruz. Biz öncelikle klasik belediyecilik anlayışından vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yerel yönetimler küçük bir hükümet gibidir ve bunlar demokrasinin mihenk taşıdır. Bunları yok ederseniz demokrasiyi yok edersiniz. "Yerel hükümetler", kendi bütçelerini yapmalı ve onunla kendilerini yönetmeli. Sadece yol, su, kanal değil; iş, aş, ekmek gibi sosyal sorunlarla da ilgilenmek lazım.

- İlgileniyor musunuz?

- Çabalıyoruz. İşsizliği yok etmek zor, ayrıca devletin görevi. Ama belediye olarak istihdam yaratacak işleri gündeme getirebiliriz. Aş konusuna gelince; 300 gr'dan fazla olan ekmeği de 40 Ykr'a satıyoruz. 10 tona kadar, kimseden su parası almıyoruz. Burada amacımız halkı daha az su kullanmaya teşvik etmek ve bunu da büyük oranda başardık. Ayrıca bu uygulamamızın sadece ekonomik katkısı olmadı, küresel ısınmayla azalan su kaynaklarına da katkıda bulunmuş olduk.
Diğer bir hizmetimiz de okullardan da su parası almamamız; devletin camilerden almadığı gibi.. Çocuklarımızın okula ulaşımından para almıyoruz; ilçe içinde okula gidiş geliş ücretsiz. Kısacası bu söylediklerimizi önemsiyoruz. Bu tür uygulamaları, tüm yerel yönetimlerin yapması gerekir.

- Yani sizin "mahkemelik" olan icraatlarınızı, tüm belediyelere mi öneriyorsunuz?

- Aynen öyle...

- Ya yasa engeli.

- O mantıksız yasanın, benim yargılanma nedenimle değişeceğine inanıyorum.

Doktor da ücretsiz, ilaç da... Dikili'de, her alanda eşitlik ilkesine göre hizmet verdiklerini söyleyen Başkan Osman Özgüven, özellikle eğitim ve sağlık konusunda hassas olduklarını, bu yüzden de verilen hizmetten kar amacı gütmediklerini söylüyor. Bu alandaki çalışmalarını kendisinden dinliyoruz:

- Eğitim ve sağlık, Türkiye'deki 2 önemli konu. Bunlar yerine oturmazsa gelişimden söz edilemez. Bu alanlarda yapmak istediklerimiz var ama tam olarak yapamıyoruz. Bizim bir sağlık merkezimiz var, orada her türlü tıbbı tahlili yapıyoruz. Doktor ve ilaç da ücretsiz. Daha iyi bir sağlık merkezi kurmalıyız ama şimdilik yapabildiğimiz para almamak.

- İlaçları siz mi alıyorsunuz?

- Biz kullanılmış ilaçları topluyoruz ve ihtiyaçları oradan temin ediyoruz. Eğer onların içinde de gerekli ilaç yoksa, parası olmayanın ilacını da alıyoruz. "Paran kadar sağlık" anlayışının olduğu bir dönemde, insanlara eşit imkan yaratmaya çalışıyoruz. Günümüzde en büyük sorunlardan biri sadaka kültürünün gelişmesi, yani insanlarımıza "ölümü gösterip, onları sıtmaya razı etmek" felsefesi gelişti. Ardından da verilen hizmetin ekstra birşey olduğu imajı yaratılarak, oy amaçlı kullanılıyor. Ama bize göre önemli olan herkese eşit imkan sağlamak ve genel ihtiyaçları karşılıksızca karşılamak.

"Halkın parasını halka veriyoruz"
Dikilili çocuklar için de 600 kişilik bir kulüpleri olduğunu belirten Başkan Özgüven, burada yapılan çalışmaları şu sözlerle anlatıyor:

- Biz çocuklarımıza da önem veriyoruz. 600 kişilik bir çocuk kulübümüz var ve çocuklarımıza satranç, bale, gitar, spor kursları gibi eğitimler veriyoruz. Onlar da, yıl içinde yaptıkları çalışmaları sezon sonunda sergiliyorlar. Bu sene de aynı organizasyonu gerçekleştirdik ve onların gözlerinde kendilerine olan güvenlerini görmek; bize geleceğimiz için umut verdi.
Belediye ekibi olarak karşılıksız birçok çalışmaya ve hizmete imza atan Osman Özgüven'e soruyoruz:

- Burada birçok çalışma yapılıyor, çoğu da karşılıksız. Peki nereden geliyor bu değirmenin suyu?

- Biz halktan alıyoruz, halka veriyoruz. Burası halkın kenti, benim ticarethanem değil. Türkiye'de belediyeleri ticarethane gibi çalıştırmaya alışmışlar ama burası bir hizmet binası ve hizmetten kar gütmemek lazım. Bizim belli bir gelirimiz var; vergiler, kiralar, su paraları gibi yerlerden besleniyor. Halktan ürettiğimiz hizmetin sadece maliyetini alıyoruz. Ama bazılarından az da olsa kar ediyoruz, mesela 40 Ykr ekmekten kar ediyoruz. 75 Ykr'ye satanlar ne kadar kar ediyor düşünün artık...
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.