Haberler

Knidos’ta ‘arkeolojik skandal’lar

Tarih: 26 Haziran 2008 Kaynak: Cumhuriyet Yazan: Oktay Ekinci
Datça Yarımadası’nın ucundaki Knidos’tan sonra artık sadece Ege Denizi var... Antik Liman Caddesi’nde tüccarlar ve sanatçılar birlikteydiler... 

Kaderlerine terk edilmiş arkeolojik buluntuların “depolanmış” (!) halleri... Antik dünyamızda kuşun uçtuğu, ama kervanın kesinlikle geç(e)mediği, masalsı bir kenttir Knidos... Üç yanı, iç içe girdiği deniz; kalan yanı ise Anadolu’nun, Anadolu’ya en uzak köşesindeki dağlar, koylar, vadiler...

Gökova Körfezi’nde yatla gezinenler, açık denizin dev dalgalarına aldırmadan Datça Yarımadası’ndan güneye inmeye cesaret edebilirlerse, antik Karya’nın, bu bilim, felsefe ve kültür merkezine uğrama olanağını da bulabiliyorlar.

Kayalık tepeciklerin arkasındaki sakin limanları çevreleyen kalıntılara hayretle bakanlar ise broşürlerdeki şu bilgilere daha da şaşırıyorlar: “Astronomi ve matematik bilimcisi Eudoksus, doktor Euryphon, ünlü ressam Polygnotos ve dünyanın yedi harikasından biri sayılan İskenderiye Feneri’nin mimarı Sostratos burada yaşadı...”

Knidos İÖ 7. yy’da, şimdiki Datça’nın yanı başındaki Burgaz’da kurulmuş. Olasılıkla depremlerde yıkılınca, İÖ 4. yy’da da yarımadanın ucundaki Tekir Burnu’na taşınmış.

O çağdaki 2. büyük tıp merkezinin Knidos’ta olması; Eudoksus’un keşfettiği ve mevsimleri bile gösteren dünyanın “ilk güneş saati”ne sahip olması; “şarap”larının tüm Akdeniz’de tanınması; kervan geçemese bile mimarlık ve sanat tarihi ustalarının bu kent-le buluşmalarında yeterli nedenler değil midir?

Nitekim eğer bu eşsiz zenginlikteki Knidos’la tanışmakta inatçıysanız, Mavi Yolculuk’ta Bodrum-Göcek arasını yeğleyen gözüpek “denizci”lerden biri olmanız, elbette ki artık tek seçenek değil...

Marmaris tepelerinin sırtlarından sonra “Balıkaşıran”dan geçen dağ yoluyla Datça’ya ulaşmalı; yarımadanın ucuna doğru tekrar dağlara tırmanıp yeniden kıyıya inen dar “yolun sonu”na varmalısınız...

‘ıplak’ Afrodit yok!
Knidos işte böylesi “gözden ırak” konumundan ötürü, antik zenginliklerimize göz koyan korsanların da öteden beri ilgi odağı... Daha 19. yy’da Akropol’deki büyük tiyatronun mermer taşlarını gemilere yükleyip götürmüşler.

İki limana hâkim bir tepede bulunan Afrodit Tapınağı’ndaki dillere destan “Afrodit Heykeli” de yerinde yok! Praksiteles’in yaptığı heykel, özellikle “ıplak” olmasından ötürü bir “ilk”... Sadece gerdanları ile bir göğüsleri açık olan diğer tüm tanrıça heykelleri arasında, bu özelliğiyle “efsane”leşmesi, Knidosluların ne denli “ilerici” olduklarının da kanıtı...

Kentin yoksullaşmaya başladığı dönemde, heykeli satın almak isteyen Bitinya Kralı’nın ‘büyük para’ önerisini geri çevirmeleri ise ‘ilerici Knidoslular’ın ne denli “onurlu” olduklarını da gösteriyor...

Tarih hırsızları
İşte böylesi destanlaşan bir uygarlıktan günümüze ulaşabilen mimarlık ve sanat tarihi belgelerinin özellikle son yıllarda başlarına gelenler de Knidos’un gündeminden eksik olmuyor...

1991’de, ören yerinde turist gibi kalan bir gazetecinin, kazı görevlilerinin eski eser hırsızlarına göz yumduklarını bildirmesi yıllarca tartışılmıştı. Dahası, 99’da da tam 500 kg, yani “yarım ton”luk bir sunak, adeta yok olmuştu!

Ancak vinçlerle kaldırılıp bir kamyona belki konabilecek ya da açıkta demirleyen büyük bir tekneye henüz bilinmeyen bir teknoloji ile belki taşınabilecek böylesi büyük bir eserin nasıl da “kimsenin haberi olmadan” (!) alınıp götürüldüğü; karadan taşınsa bile koca parçanın o dar yollardan ve yine “kimse görmeden” (!) nasıl geçirildiği hâlâ tam bir “muamma”...

Müzenin saptadıkları
Aynı ölçekte olmasa bile benzer muammaların son yıllarda da yaşandığını gözleyen Marmaris Müze Müdürlüğü, arkeolojik kazı alanlarında olmaması gereken bazı “garip”likler saptayınca, konuyu 2002’den itibaren bakanlığa rapor etmeye başladı.
2007’deki müfettiş “soruşturma”sı üzerine Knidos’taki arkeolojik kazılar 2008’de durdurularak 20 yıllık kazı başkanı “yeniden” görevden uzaklaştırıldı; çünkü aynı hoca için önceki yıllarda da benzer karar alınmış, ancak “tartışmalı durum”ların bir daha yaşanmaması koşulu ile tekrar görevlendirme yapılmıştı.

Bu durumların ne olduğu ise müze raporlarında özetle şöyle yer alıyor:

- Helenistik Stoa’nın, proje onaylanmadan ve Koruma Kurulu kararı da olmadan 2004’te gerçekleştirilen restorasyonla “ayağa kaldırılan” antik sütunları, 2 ay sonra devrilerek “parçalanmış”... 2006’daki ikinci restorasyonda ise çökme ve yıkılmalar nedeniyle tüm mimari elemanlar unufak olmuş...

- “Kazı deposu”nda 2007’de yapılan tespitlerde, aslında müzeye teslim edilmeleri zorunlu olan nitelikli parçalar bulunmuş; metal olanların çürüdükleri, diğerlerinin de bakımsızlıktan bozuldukları görülmüş. Kazı başkanı bunlarla ilgilenmediği gibi, Knidos gibi zengin bir kazı alanından müzeye teslim edilenlerin sayısı ise yılda ortalama 4’ü geçmiyor!

- 2006’daki antik tiyatro çalışmalarında, yasaya aykırı “iş makinesi” ile kazı yapılarak tiyatronun “taht”ı ile sıraları tahrip edilmiş...

- Kazı alanı sahipsiz ve denetimsiz bırakıldığından, mimari parçalar, ziyaretçiler tarafından alınıp götürülmekte… Geçen yıl bir otomobilde bagaj dolusu eserin yakalanması, kazı işçilerinin rastlantı sonucu görmeleri üzerine gerçekleşmiş.

- Her türlü tekne antik limana demirle(yebil)mekte; Yazı Köyü’ne ait kıyıdaki “ruhsatsız” lokanta, “tarihe ilgilerinin kültürel amaçlı olmadığı izlenimini verenler” için bile gece boyunca açık tutulmakta...

Marmaris Müzesi Müdürü Neşe Kırdemir, bu başıboşluğun giderilmesi için önceki yıllarda alınan Koruma Kurulu kararlarının uygulanmadığından yakınarak diyor ki: “Bütün bunların sorumlusu olduğu için görevden alınan kazı başkanı Prof. Dr. Ramazan Özgan, bakanlık adına kayıtlı demirbaşları bile teslim etmediği gibi, hâlâ aynı göreve dönmek için de çok ısrarlı; acaba neden?..”
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.