Haberler

5366 Sayılı Yasa’nın Tarlabaşı’na Getirdiği Kentsel Çözüm

Tarih: 27 Haziran 2008 Yazan: Zeynep Güney


TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi, 26 Haziran 2008 Perşembe günü İstanbul Teknik Üniversitesi’nde, Tarlabaşı'ndaki yenileme ve dönüşüm projesini konu alan bir panel düzenledi. 23 konuşmacının yer aldığı toplantıda Tarlabaşı Kentsel Yenileme ve Dönüşüm Projesi’yle birlikte, bu tür dönüşüm projelerinin önünü açan 5366 Sayılı, Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun, Tarlabaşı’nda bu projenin uygulanmasıyla karşılaşılabilecek sorunlar ve geliştirilebilecek çözümler tartışıldı.

Giriş oturumunu yaptığı açılış konuşmasıyla başlatan Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Başkanı Erhan Demirdizen, yaşanmayan, terkedilmiş tarihi merkezler ve bunların çevresindeki geleneksel konut alanlarının yeniden hayata kazandırılması çok önemli bir sorun olduğunu belirtti. “Bu bölgeler çok yoğun bir göç baskısı altında. 2004 yılında koruma yasasında yapılan değişiklerle, sosyal ve ekonomik değerler ile yenileme ve katılım kavramları da koruma konusuyla birlikte ele alınmaya başladı. Fakat bu değişikliklerden yaklaşık 11 ay sonra, 5366 sayılı yasa ile koruma kavramı çok geri plana itildi. Planlama ortadan kaldırılırken, bina ölçeğinde yenileme ve kamulaştırma kavramları öne çıkarıldı. Böylece, SİT alanlarını ve tarihi mekanları bütünlüğünden koparan 5366 sayılı yasa daha uygulanmadan tartışılır hale geldi. Bu nedenle Tarlabaşı örneği, genel olarak tartışılması gereken bir konu, projelerden önce bu yasanın getirdiği sonuçların ele alınması gerektiğini düşünüyorum.”



Emrah Demirdizen’den sonra sözü alan TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi II. Başkanı Yrd.Doç.Dr. Pınar Özden, üst ölçekli planlamada sürecin çok yavaş işlemesinin, noktasal projelerin çok daha çabuk gündeme gelmesine neden olduğunu ifade etti. Böylece yerel yönetimler tarafından yatırımcı grupların ilgisini çeken bu projelerin önünün açıldığına dikkat çeken Özden şunları söyledi: “Kentlerimizin çoğu üst ölçekli planlamadan yoksun, dolayısıyla noktasal projelere hazır değiller. 5366 sayılı kanun, tamamen çerçevesel, sadece 9 maddelik ve uygulaması yerel yönetimlere bırakılan bir yasa. Bu yasa sayesinde, bölgelere özgü yeni koruma kararları alındı ve çıkan yönetmelikle beraber kamulaştırılan alanların yeniden satılması gündeme geldi.

Tarlabaşı 1986’da başlayan yıkımlarla dönüşümler geçirdi. 1988 yılında Tarlabaşı Bulvarı’nın açılmasıyla Bulvar’ın bir tarafının iş merkezi, diğer tarafının ise turistik alan olması hedeflendi ancak, çöküntü hızla devam etti. Tarlabaşı bölgesi için SİT kararı çıktıktan sonra bile gerekli koruma kararları alınmadı ve noktasal müdahaleler devam etti. Bu anlamda 5366 sayılı yasanın bütüncül planlar içinde kara delikler açtığını söyleyebiliriz. Diğer yandan Tarlabaşı Projesi %71’i kiracı olan bir bölgedeki kiracıların dışlanmasını öngörüyor. Oysa yenileme ilkeleri alanda yaşayan insanları da kapsar. 5366 sayılı kanunun bu konuda bir yaptırımı olmadığını görüyoruz. Tarlabaşı zaten sosyal açıdan dışlanmış insanların barındığı bir bölge. Yasa sayesinde alan parçalara bölünerek bu parçaların her biri için farklı plan kararları alınabiliyor. Katılım modelinin doğru uygulanmadığı projelerin önü böylece tıkanmış oluyor.”


Fotoğraf: Arkitera Mimarlık Merkezi

İTÜ Mimarlık Bölümü öğretim üyesi Yrd.Doç. Yıldız Salman ise Beyoğlu’nun geçmişi ve bugünkü tarihi dokunun oluşum süreçleri hakkında sunum eşliğinde bilgi verdi. İstanbul’un fethinden hemen sonrasına ait, Galata ve Pera olarak adlandırılan bölgelerin oluşum sınırlarını gösteren gravürler sunan Salman tarih boyunca kentsel yeniliklerin ilk olarak bu bölgede uygulandığına dikkat çekti. Yıldız Salman, bu bölgenin zaman içerisinde İstanbul’un kültürel ve eğlence hayatının merkezi haline geldiğini anlattı: “Beyoğlu ve Tarlabaşı’nı içine alan bölge 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra finans merkezi haline geldi ve turistik bir değer kazandı. İlk yerleşim dönemlerinden itibaren hep yoğun bir dokuya sahip olan bölgede 1870 yangını bir dönüm noktası teşkil ediyor. Bu yangından sonra Beyoğlu çok daha görkemli bir mimari sürece giriyor. Tarlabaşı ise bu dönemde konut bölgesi olarak gelişmeye ve sınırlarını genişletmeye devam ediyor. Alan, bugün bildiğimiz yoğun dokuya 20. yüzyılın başında ulaşılmış oldu. Tarlabaşı Bulvarı ve Dalan Dönemi’ndeki programsız yıkımlar ise kaçınılmaz çöküşü getirdi.”

Toplantının ilk oturumunda son sözü alan, Tarlabaşı Projesi Direktörü - GAP İnşaat Genel Müdür Yrd. Nilgün Kıvırcık projenin kararları ve hazırlanma aşamaları hakkında kısa bir bilgi verdi. Tarlabaşı Projesi’nde 1/5000 Nazım İmar Planı taslak çalışmasını temel aldıklarını ve bunun üzerine mevcut durumun tespiti, analitik ve envanter çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Nilgün Kıvırcık yaptıkları anket çalışmalarından örnekler gösterdi: “Proje alanında 239 tane tescilli bina var, yani alanın %70’i tescilli yapılarla dolu. Bu binalarda yaptığımız kullanım durumu ve doluluk-boşluk analizlerine göre, binaların %60’ı kullanılıyor, kalan %40’ı ise tamamen boş. Üstelik binalarda kullanım nedeniyle oluşan ciddi yıpranma ve bozulmalar gözlemledik. 335 haneyle birebir görüşerek anket yaptık. Mülk sahipleriyle yaptığımız görüşmelerde ise uzlaşma ilkelerimizden hiçbir zaman taviz vermedik, bununla birlikte mülk sahiplerine, burada yaşamaya devam etme, kira yardımı alma ve kuraya girmeksizin TOKİ’den konut edinme hakkı seçenekleri sunduk. Yaptığımız anketlerde 50-60 metrekarelik konutlara ihtiyaç duyulduğunu gözlemledik ve projeyi bu yönde revize ettik. Onaylanan proje aslında, katılımcıların isteklerine göre şekillendirilmiş bir avan proje ve burada konuşulacak önerilerle de geliştirilecektir.”


Fotoğraf: Arkitera Mimarlık Merkezi

Giriş oturumunun ardından, Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Asu Aksoy’un moderatörlüğünde gerçekleştirilen yuvarlak masa toplantısında 20 konuşmacı yer aldı. Kendilerine verilen kısa süreler içerisinde Tarlabaşı Projesi hakkında görüşlerini dile getrien konuşmacılar şunları söylediler:

TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Sekreteri Tayfun Kahraman: Bu projenin temel sorunu ortada bir plan olmaması, dolayısıyla burada plan anlayışını bozan bir projecilik gözlemliyoruz. Burada yapılanlar doğrudan “turizm gettolaşması”dır.

TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi’nden Yrd.Doç.Dr. Hülya Yakar: Yatırımcılar, plancılar, yerel yöneticiler ve mal sahipleri bu projeden memnun kalmadıklarına göre ciddi bir sorun var demektir. Öncelikle üst ölçekli kararlar alınmış olması gerekirdi. İyileştirme, sağlıklılaştırma ve yenileme gibi koruma kavramları varken, sadece cephelerin korunduğu bir projeyle gerçekten Tarlabaşı’nı korumuş olacak mıyız?

Tarlabaşı Mülk Sahipleri ve Kiracıları Sosyal Yardımlaşma Derneği Başkanı Ahmet Gün: Biz bu bölgede tapulu mal sahibiyiz, gecekonducu ya da işgalci değiliz. Fakat bu projede bize hakkımız verilmiyor. Bana “Senin arsana otel yapacağız, sana da Dolapdere’de 50-60 metrekarelik bir daire vereceğiz” deniyor. Evimin arsası için ihale açılıyor, benim haberim olmuyor. Bu bir koruma projesi olamaz, bu bir rant projesidir.



Bilgi Üniversitesi - Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği Başkanı Neşe Erdilek: İstanbul Bilgi Üniversitesi Tarlabaşı’nda bir Toplum Merkezi kurdu. Biz de bu merkezde çeşitli araştırmalar, atölye çalışmaları yapıyoruz, okuma yazma, el işi kursları düzenliyoruz, ayrıca yaklaşık 40 tane gönüllü üniversite öğrencisiyle çocuklarımızın derslerine yardımcı oluyoruz.

Tarlabaşı’nda yaşayan kimse, bölgenin durumundan memnun değil, yani kimse bu haliyle kalsın demiyor tabii ki. Fakat Tarlabaşı’nda %70’i oluşturan kiracılar için bu projede bir çözüm üretilmiyor. Geliştirilen projenin yaratacağı toplumsal sonuçların da düşünülmesi gerekirdi.

Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Bahar Şahin: Tarlabaşı, dünyada büyük metropollerde gerçekleşen mekansal ve sınıfsal grupların ayrışmasına örnek oluşturuyor. Bugün baktığınızda bir uçtan bir uca rengarenk çamaşırların asıldığı sokaklarda elleri pis ayakları çıplak çocuklar, başı kapalı uzun etekli teyzeler görüyoruz. Projenin broşüründe ise ferah ve nezih sokaklarda kravatlı, takım elbiseli adamlar, bisiklete binen çocuklar, şortlu kadınlar var. Peki kötü, pis, suçlu denilerek dışlanan Tarlabaşı halkı nereye gidecek?

Beyoğlu Belediyesi Başkan Yardımcısı İlhan Turan: Tarlabaşı Projesi için görüşmeler devam ediyor. Buradaki mal sahipleri için çözüm önerileri sunduk. Bu doğrultuda, devam eden görüşmelere göre proje şekillenecek. Önerilere açığız.

İBB Etüd ve Projeler Daire Başkanlığı Tarihi Çevre Koruma Müdürü Cem Eriş: SİT alanı ilan edildiği halde 11 senedir koruma planı olmayan bir alan burası. Benzer bir durum 1995 – 2005 yılları arasında Tarihi Yarımada’da da yaşandı. Bu alan dahilinde Yenileme Kurulu’nun, yenileme kurallarına uygun hareket ederek, uzmanlara danışmasını önemsiyorum.

 

İstanbul 2 No'lu KTVKBK Üyesi Avukat Sait Karabulut: Koruma planı hazırlanmamış bir alanda, yenileme planı yapılırken bir plan hiyerarşisi ya da plan süreci olmadığını görüyoruz. 5366 sayılı kanunda ekonomik ve özellikle de sosyal durumlar gözardı ediliyor. Koruma amaçlı imar planını kurullar değil, belediyeler hazırlar ama nedense bu planların düzenlenmesi gecikiyor. Planlama olmadan uygulama yapıldığı zaman da bir enkaz alanı doğuyor.

İstanbul 2 No'lu KTVKBK Başkan Yardımcısı Prof.Dr. Hale Çıracı (İTÜ): Tarlabaşı kapalı bir bölgedir, insanlar bu bölgeye giremiyorlar, bu bölgedekiler de dışarı çıkamıyorlar. Ayrıca İstanbul’un göbeğinde bu kadar sorunlu bir alan daha yoktur. Dolayısıyla kent planlamasına en çok ihtiyaç duyulan yer Tarlabaşı’dır. Bu çalışmalarda en büyük eksikliğin koordinasyon olduğu ortada.

ICOMOS üyesi Yrd.Doç.Dr. Gülsün Tanyeli: 5366 sayılı yasaya kadar, bütün koruma alanlarında yapılacak projeler için mülkiyet sahibinin izni gerekiyordu. Bu anlamda 5366 doğru bir model gibi görünüyor ama bu yasanın nasıl ele alındığı tartışılması gereken bir konu. Koruma Kurulu olarak tarihi yapıların bir bütünlük oluşturduğu alanları Kentsel SİT Alanı olarak tanımlıyoruz ve geleceğe aktarılmasını sağlamaya çalışıyoruz. Fakat buradaki yaklaşımda patlamış bir restorasyon merakı var.

Nilgün Hanım konuşmasında 50-60 metrekarelik konutlara ihtiyaç duyulduğu için projenin yeniden düzenlendiğini söyledi. Mevcut yapılar zaten 50-60 metrekarelik konutlar olduğuna göre bu yapıları korumak daha doğru olmaz mıydı? Yapılmak istenen proje bir koruma projesi değildir, dış cepheleri tutup, arkasında betonarme proje çözmek dünyanın hiçbir yerinde koruma projesi olarak kabul edilmez.

YTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nden Doç.Dr. Zeynep Enlil: “Yıpranan tarihi yapıların yenilenerek korunması” tanımında bir kavram kargaşası var, yenileyecek miyiz yoksa koruyacak mıyız? Ben Tarlabaşı’ndaki sorunların yeterince tarif edilmediğini düşünüyorum. Üstelik işe tersten başlandı, önce proje yapıldı arkasından anketler düzenlendi, dolayısıyla bu araştırmalar projeye yansımadı. Bu tür koruma projelerine iyi bir örnek görmek için Bolonya incelenebilir. Avrupai türde, yapı adasını tamamen kaplayan bloklar, İstanbul dokusuna tamamen aykırı. Burada tipolojik çalışmanın çok daha iyi yapılması ve özgün çözümler üretilmesi gerekirdi.


Fotoğraf: Arkitera Mimarlık Merkezi

Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi, Tarih Vakfı Başkanı Prof.Dr. Murat Güvenç: Burada yaşanan bir soylulaştırma problemidir. Avrupa kentleri örneğine bakacak olursak, iş merkezlerinin varlıklı, soylu sınıfla, fakir işçi sınıfı arasında paylaşıldığını görürüz. Bu kentlerde, kentin gelişme yönüne göre şehir merkezinin yoğunluğu zamanla azalabilir. Fakat İstanbul’un, Mercedes Arması gibi yaklaşık 120 derecelik üç kol üzerinde geliştiğini düşünecek olursak, merkezin değerinin hiç azalmadığını aksine baskının hep arttığını görürüz. Tarlabaşı tam da bu açıdan büyük önem taşıyor ve sosyal sınıf olarak farklılık gösteriyor. Problemin nereden geldiğinde bu geniş çerçeveden bakılabilir.

İTÜ Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Alper Ünlü: Bu dokuz adaya neye göre karar verildi, dokuz mimara göre mi? Ayrıca bu projeye neden o noktadan başlandı, neye göre belirlendi proje alanı? Bence Dolapdere’den başlanabilirdi. Bu projeyle suç önlenmiş olacak mı? Marjinallik duygusu ortadan kaldırılabilecek mi? Bu toplantı için çok geç kalındı. Biz burada bir tiyatro oynuyoruz sizler de izliyorsunuz, durum bundan ibaret.

Burada çok ciddi hukuksal problemler var, kiracılar için hiçbir şey yapılmıyor, mal sahiplerinin de hakkı korunmuyor. Bu projenin ileri gelenlerinden bir meslektaşım, işin en başında, cepheleri peynir dilimi gibi kesip arkasına yeni bir bina tasarlayacaklarını söylemişti. Şimdi bir iki görsel asıp projeden cephe örnekleri sergileyerek katılım sağlamaya çalışıyorlar, katılım böyle sağlanmaz.



Tarlabaşı Projesi Uzlaşma Yöneticisi, Şehir Plancısı Faruk Göksu: Benim bu projedeki görevim, yatırımcı, proje müellifi ve mülk sahipleri arasında uzlaşmayı sağlamak. Ancak giderek tarafların sayısı arttı. Uzlaşma dediğimiz zaman, güven ortamı, doğru bilgi paylaşımı, kararlılık ve eşitlik ilkeleri çok büyük önem kazanıyor. Bu projede beklentiler çok farklı ve bireysel çıkarlarla, toplumsal çıkar ilişkilerini çakıştırmak çok zor. Beklentilerimiz yüksek olmasına rağmen kaynaklarımız kısıtlı. Dolayısıyla üretilen projelerin içinden her sorunun çözümü çıkmayabilir, bunu kabul etmek lazım. Özellikle de bu projede kimsenin sorumluluktan kaçmayıp, elini taşın altına sokması gerekiyor.

Mahalle Dernekleri Platformu’ndan Avukat Ayşe Yazıcı: Dönüşüm alanları yasa tasarılarının oluşumlarına ve içeriklerine dair ciddi kaygılar yaşıyoruz. Bu kadar hızlı kararlar alınan bir yasadan nasıl olumlu sonuç bekleyebiliriz? Uzlaşma sağlanmazsa kamulaştırma yapılır deniyor, ki bu mülkiyet hakkına aykırı bir tehdittir. Temel insan haklarından biri olan mülkiyet hakkı, bir yasayla ortadan kaldırılmış oluyor. Yönetenler ve yönetilenler birlikte karar almadıkları zaman en temel insan hakkı ihlal ediliyor ve projeler sadece gelir getiren bir araç olarak görülüyor. “Ben yaptım oldu, sen de bunu kabul etmek zorundasın, yoksa sürülürsün,” yenileme projelerinde gördüğümüz yaklaşım bu!

Şehir ve Bölge Plancısı Kamuran Yıldırım: Herhangi bir alanı yenileme alanı ilan ettiğinizde orada bulunan tarihi ve kültürel varlıkları yok sayarak proje geliştiremezsiniz. İstanbul’da kentsel dönüşüm uygulamaları SİT alanlarında mı yapılmalı? Önceliğin 1999 depreminde zarar gören Tuzla veya Avcılar bölgelerinde, hastane ve okul gibi kamu yapılarında, köprü ve viyadüklerde, savunma ve güvenlik alanlarında ya da varoşlarda ve çöküntü alanlarında olması gerekmez mi?



Tarlabaşı Projesi Tasarım Danışmanı, Beykent Üniversitesi Mimarlık Bölüm Başkanı Prof.Dr. Sercan Yıldırım: Ben bu projenin danışmanlarından biriyim ve dikkatinizi çekerim ki ufak müdahalelerle ayakta durabilecek bir dokudan söz etmiyoruz. %40’ı boş, kalanı da çok kötü durumda olan bir bölge Tarlabaşı. Biliyoruz ki tarihi doku bu ülkede bir değer oluşturmuyor. O sergide yer alan projeler, her kesimden insanın projeleri anlayabilmesi içindir. Projelerde cephelerle birlikte, sokak dokusu ve bu alandaki tipolojik planlar tamamen korunmuştur. Bu işin arkasında herhangi bir boş alanda değilde tarihi bir dokuda proje yapmaya cesaret edebilmiş mimarlarımızın başarısı yatmaktadır. Bu toplantıda konuşulanlara baktığımda projelerin çok iyi okunmadığını ve önyargılı davranılarak, haksızlık edildiğini düşünüyorum. Mekansal kaliteyi sağlayamazsanız sürdürülebilirliği zaten sağlayamazsınız.

MSGSÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Binnur Öktem Ünsal: Bütün bu biçimlenmenin arkasında düşünme sisteminde bir sorun var. Devlet sosyal projelerden elini çekiyor, bu alanlara kentsel dönüşüm projeleriyle çözüm getirmek niyetinde değiller. Projelere bakarken devletin 1. derece sorumlu olduğunu unutmamamız lazım. Odaların, kurum ve derneklerin devleti kendilerine muhatap alması gerekir. Politikacılar kent merkezinde fakir insan görmek istemiyor, aksine bu alanları nezihleştirmek istiyorlar. Bu nedenle sosyal sorunlar değil ekonomik sorunlar ve sermaye ön plana çıkıyor.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.