Haberler

Görmüş geçirmiş Ahlat

Tarih: 3 Temmuz 2008 Kaynak: Cumhuriyet Yazan: Oktay Ekinci
Bitlis’teki “Eren Üniversitesi”ne bağlı “Ahlat Meslek Yüksekokulu”, aynı coğrafyanın kültür derinliklerini belgeleyen böylesine eşsiz bir tarih dersine de kucak açacağını acaba tahmin edebilir miydi?..

Halk arasında “Anadolu’nun denizi” denilen Van Gölü kıyısındaki Büyük Selçuklu Oteli’nde ağırlanan sempozyum katılımcıları, böylesine kimlikli ve gururlu bir kentle tanışacaklarını acaba biliyorlar mıydı? Ve bu tarihsel buluşmaya 17-21 Haziran’da evsahipliği yapan Bitlis Valisi Mevlüt Atbaş, Ahlat Kaymakamı Bilal Şentürk, EÜ Rektörü Prof. Dr. Hasan Ceylan ile Belediye Başkanı Mevlüt Gülmez, böylesine ‘erdem’li bir geçmişe sahip çıkmanın “kamusal heyecanı”nı, daha önce yaşamışlar mıydı? Van Gölü sempozyumlarının önderi Prof. Dr. Oktay Belli, bu coşkuyu kendisiyle birlikte tüm emeği geçenlere armağan etmekle kalmadı; tarihin en bilinmezlerini “bilinir” kılan sunumlarıyla Ahlat’ı adeta bir “dünya akademisi”ne dönüştüren katılımcılara unutamayacakları birlikteliklerin en anlamlısını da yaşatmış oldu. Van Gölü’nün dili olsaydı, aynı anlamı belki de şöyle özetlerdi: “Benimle bütünleşen ‘doğal güzelliklerin sarmaladığı akıl ve emek birikimlerinin çağlar boyu yarattığı kültür zenginliği’ni anımsamak kadar kutsal bir buluşma başka ne olabilir ki?..”

Kültürlerin ‘göl’ü
Ahlat’taki bu “kutsal” birlikteliğe katılabilmek için, Mimarlar Odası Şube Başkanı Şahabettin Öztürk’le birlikte Van Gölü’nü kuzeyden dolaşıyoruz. Muradiye’yi geçerken solumuzda kalan gölün kıyısındaki Adır Çeşmesi ile açıklarındaki Adır Adası’nın önemini anlatan Öztürk, buradaki Lim Manastırı’nın da Akdamar gibi ilgi beklediğini anımsatıyor. Van Gölü’ndeki Çarpanak Adası ile Kuzu Adası’nda da manastırları ve şapelleri olan eski yerleşim kalıntıları var. Göl bu niteliğiyle sadece çevresindeki değil; deyim yerindeyse “içi”ndeki uygarlık değerleriyle de Doğu Anadolu kültürlerinin beşiği konumunda... Nitekim kuzey kıyısındaki Ünseli’den geçerken burada doğan Yaşar Kemal’i anmakla kalmıyoruz; köyün geleneksel dokusundan tarihsel mimarlık kültürünü de okuyoruz. Kıyıdaki Alparslan Öğretmen Okulu ise geçmişteki Köy Enstitülerini anımsatıyor. Yol üzerindeki Erciş, ünlü halk ozanı Emrah ile sevgilisi Selvi’nin heykelleriyle bezenmiş… 15. yy’a ait Kadem Paşa Kümbeti, ilçenin gözbebeği… Çelebibağ mevkiindeki Eski Erciş’te yapılan kazılarda ise Selçuklu dönemi belgeleniyor. Yüksekliği 4058 metreyi bulan Süphan Dağı’na yaslanarak yaşanmış bütün bu kültürlerin bölgedeki diğer zenginlikleri arasında Akçaova’daki kümbetler; Adilcevaz’daki Urartulardan kalma Kef Kalesi, Ulu Cami ve 16. yy’ın ürünü Zalpaşa Camisi, yol üzerindeler... Yörede “kayısı”ya “erik” deniyor… Bu nedenle Şahabettin Öztürk’ün doğduğu Erikbağı Köyü de (Adilcevaz) bir kayısı ve üzüm cenneti. Ne var ki uğramaya artık zaman kalmadığından, doyumsuz bir kültür yolundan hızla geçerek Ahlat’a varıyoruz. Aynı günün akşam saatlerinde ünlü Selçuklu Mezarlığı’ndan başlayan gezide ise tüm Van Gölü havzasının her yönüyle kültür başkenti olan çok özel bir yerleşmede bulunduğumuzu anlıyoruz...

‘Şaman’ ve ‘Budist’ İzler...
Ahlat’taki tarih turumuza, arkeolojik kazıların bilimsel başkanı Doç. Dr. Nakış Karamağaralı’nın eşlik etmesi büyük şanstı. Hayranlıkla izlenen antik eşyaların, her biri sanat tarihine geçen eserlerin ve efsanevi ustalara ait yapı kalıntılarının, kendi dönemlerine ait insan ilişkilerini betimleyen öyküleriyle birlikte incelenmesi bir başka oluyor... Yaklaşık 50 bin m2’ye yayılan kazılar, ülkemizdeki en geniş arkeolojik araştırma alanını oluşturuyor. Ahlat Müzesi, alçakgönüllü bir mekânda insanı binyıllar öncesine götürüyor. Özellikle Selçuklularla birlikte Orta Asya’dan uzanan Türk kültür birikimlerini kente kazandıran anıtsal mezarlar, kümbetler, çini fırınları, hamamlar, köprüler ve yaşanmışlıkların her türlü ürünleri, “Şaman” ve “Budist” inançların simgesel bezemelerini Anadolu’yla tanıştırıyor...

Kentteki 6 Selçuklu mezarlığından en büyüğü olan 250 bin m2’lik Meydan Mezarlığı, Selçukluların daha ilk dönemlerden itibaren ne denli yüksek bir kültür zenginliğiyle Anadolu uygarlıklarına katıldığını gösteren eşsiz bir bellek hazinesi... Bazıları 4 m’yi bulan ve Budizm’de “evren”i simgeleyen ejderha başlarıyla bezeli heykelsi mezar taşlarındaki yazılardan, yine Anadolu’nun birçok bölgesindeki ünlü yapılara imza atmış Ahlatlı mimarların, matematikçilerin, fizikçilerin, hatta “devrin bülbülü” tanımıyla ses sanatçılarının, müzisyenlerin ve bunlarla birlikte devlet adamlarının, kahramanların, komutanların, burada gömülü oldukları anlaşılıyor...

Tarihsel ‘Garnizon’
Alparslan, 1071’de Malazgirt Ovası’nda kazandığı savaşa hazırlanmak için garnizon merkezi olarak Ahlat’ı seçmiş. Büyük zaferi izleyen “Ahlat Şahlar” döneminde, “altın çağ”ını yaşayan kent, Belh ve Buhara ile birlikte “Kubbet’ül İslam” (İslamın Kubbesi) olarak anılır. Ortaçağın en görkemli kentleri Bağdat, Halep, Şam, Kahire, Musul kadar nam salar… Ahlat, Moğolların 1258’deki işgal ve yağmasından sonra bir daha o muhteşem yıllarına geri dönemedi…

Oktay Belli, 4 gün süren sempozyumdaki yüzden fazla bildirinin ortak duygusunu şöyle özetledi: “Bu görmüş geçirmiş kente, tarihsel büyüklüğüne yakışır bir gelecek sunmak, bu topraklara yurdum diyen herkesin ortak sorumluluğudur...”
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.