Haberler

'Kentsel dönüşüm' mü 'kültürel dönüşüm' mü?

Tarih: 7 Temmuz 2008 Kaynak: Zaman Yazan: Nevzat Bayhan
Düne göre daha bir hızla dönen yerküre, bugün merkez kaçın da etkisiyle muhite doğru savrulmakta; yeryüzündeki bizler "hız" ve "haz" ekseninde gelgitler yaşarken, geleneksel değerlerimizin yanı sıra listeye ismini yazdıran yenileriyle de sıkı bir "halleşme"nin sınavını vermekteyiz.

Bu değişim ve dönüşüm ikliminde, her yüzyıl başında olduğu gibi "eski"den kopamama ve "yeni"yi zor kabullenme gibi doğal reflekslerimiz de nefesini ensemizde hissettiriyor. Bu yaman çelişkinin sarkacında savrulurken, insanlık yol almada doğası gereği zorluklar yaşıyor. İnsanlık tarihi, bu zorluklarla baş edebilme seviyesine göre "tarih"te yerini alan toplulukları ve medeniyetleri daha geniş bir ayraç içine alarak geleceğe sunuyor. "Batı"yla yüzleşirken sürekli "anakronik" kalma korkusu yaşayan "doğu"nun bugünden yarına yaşayakalma yetisini özendirmesi için bazı temel şartları yerine getirmesi gerekiyor. Bu şartların bazısı görev bazısı ise doğal refleks olarak kendini gösteriyor. Bünyemizde kimi zaman -sağlıklı bir yapının işareti olarak varsayabileceğimiz- karşı koyuşlar yaşasak da, her yeniyle yüzleşmenin gereğini yaşıyoruz.

Yirmi birinci asra damgasını vuran biyopsikososyal durum, hiçbir ülkenin daha önce alışık olmadığı bir tabloyu ortaya koyuyor. Yüzyıllardır köyde kök salmış hayatlar, son yirmi otuz yılda kasaba dönemini yaşamadan büyükşehir arenasında kendini buluyor. Yoğunlaşmış ortamda diğer bütün sosyokültürel kaygılarını bir tarafa bırakmak zorunda kalan bu insanların ekonomik özgürlüklerini kazanmaktan başka seçenekleri de maalesef bulunmuyor. Parasal bağımsızlığın her şey olduğunu varsayan bu anlayış, Makyavelist bir tutku ile hedefine ulaşmak için her yolu mubah gördüğünde(n) köyde düşünülmesinin bile ayıplandığı yüz kızartıcı suçların işlenme sıklığında bir artış gözleniyor. Hal böyle olunca 'varoş' kavramını da bu perspektif çerçevesinde literatürümüze bir sosyal dum'ur' olarak almak durumunda kalıyoruz.

Son dönemlerde "kentsel dönüşüm"den sihirli bir söz olarak bahsediliyor. Bu sözün gayesi "heterojen" bir topluluktan "homojen" bir topluluğa ulaşmak ve geleceğe dönük bir "ortak"lık etrafında düşler kurmaktır. Birlikte yaşamanın yegâne şartı olarak görülen bu nevzuhur durum, "kent" algısının içerisinde bir "dönüşüm"ü de öngörmekte hatta mecbur kılmaktadır. Bahis konusu olan topluluğun ortak algı üretebilmesi için bu durum hayati önem taşımaktadır. Adına 'kentsel dönüşüm' denen projelerle kente ve asra yaraşır yapılarla kentlilik kimliğine katkı sağlama amaçlanmaktadır. Ancak bu dönüşüm ve değişimlerle gerçekleştirilen projeler, ideal bir kent ve kentlilik meyvesini ne yazık ki tek başına sunamıyor. Kent, insanların her türlü ihtiyacını karşılayan medeniyet adına her alanda kendisini hissettiren ve insanca yaşamanın altyapısına sahip yerleşim yerleridir. Her türlü fiziki donanıma sahip bir şehrin birikimli, insanlığın ortak evrensel değerlerini baş tacı yapmış, canını acıtsa bile Hak ve hukuktan ödün vermeyen sosyal unsurlara ihtiyacı vardır.

Kentsel dönüşüm donanım ise, kültürel dönüşüm yazılım anlamını taşır. Yazılımsız donanım işlevsiz, donanımsız yazılım ise faydasız ve atıldır. İdeal manzume, ihtiyaçlara cevap veren, güncellenebilen, güvenli, verimli ve kullanışlı bir sistemdir. Aynı şekilde herkesin birbirinden emin, birbirine saygılı ve adeta birbirleri için yaşayan ve ulaşımdan güvenliğe, iletişimden sağlık ve eğitim ihtiyaçlarına varıncaya değin her alanda hayatı kolaylaştıran alt ve üstyapı ihtiyaçları giderilmiş bir toplum ve bunların oluşturduğu kentler çağımızda olması gereken modelleri oluşturmaktadır.

İstanbul'dan bahis açacaksak, şu günde "kentsel dönüşüm" adeta "Kaf Dağı"nın ardındaki ütopyaya dokunmak kadar müşkül görünebilmektedir. Çünkü sürekli göç alan, zengin/fakir ayrımından tutun, farklı kültürel kodlara göre değişim gösterebilen "getto"ların oluştuğu bir yapısal alanın çözümlemesine gitmek başlı başına önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Hâsılı, nüfusu on beş milyona dayanan İstanbul'umuzda, giderek birbirinden kopan yaşam alanlarının varlığından bahsetmek yanlış bir ifade olmayacaktır. Bırakın İstanbul genelinde yapılacak bir doku çözümlemesini, bir semtte bile iyileştirme ve idealleştirme gayretlerinin karşısına birden fazla "algı grubu" çıkmaktadır. Bu durumda, "kentsel dönüşüm"ün, "kültürel dönüşüm" ile desteklenmesi gerekliliği hatta zorunluluğu gün gibi aşikârdır. Çünkü ancak 'gökkuşağı'nın oluşturduğu homojen bir "kültür"el vasatta, ortak algı üretebilir, gelişmenin parametrelerini nicel ve nitel olarak görebilir, sanatın paylaşımını sağlayabiliriz. Burada "kültürel dönüşüm"ün iki önemli nirengi noktasına işaret etmekte fayda var: Birinci nokta, icracılara bakar... İstanbul, "hem... Hem de..." düzleminde, Doğu ile Batı'nın kesiştiği noktada, Doğu'ya ve Batı'ya eşit mesafede bir ruh ve mekân iklimine sahipken, tek yanlı her algının biraz eksik kalacağını söyleyebiliriz. Sanat üreten kişilerin, kültürle nitelikli bir ilişki kurmaları elzemdir... Özellikle "batı"nın dümen suyunda uzunca bir süre "sanat"sal üretimi planlayan bir yapı için bu durum hayati bir öneme sahiptir. Çünkü başından beri "sanat"ı toplumu dönüştürmek için "araç" olarak gören bir anlayışın salt batıdan "devşirme" biçim ve öze yaslanması, "seyirci" ile ilişkisini "hasarlı" bir atmosfere doğru kaydırmıştır. Başlangıçta bu durum algılanmasa da zamanla kültürel "şok"un etkisi kayboldukça, "arayış" sahibi bir kültür "alıcısı" türemiş ve bu kitlenin talepleri de çoğu zaman yadırganmıştır.

İkinci nokta, sanat "alıcıları"na bakmaktadır... Sanat dünyasında ilgi alanlarına göre sunulan ürünlere ilgi duymak, katılımcı olmak ve bu katılım sürecini "değişme" ve "değiştirme" yönünde iki yönlü bir ilişki olarak kurgulamak önem taşımaktadır. Özellikle "kentli refleksi" göstermek, kentin içinde "yabancı" ya da "öteki" olmaktan, "kentli" olmaya doğru evrilmenin ilk şartıdır. Kültürel dönüşüm, önceden bahsettiğimiz "getto-varoş" türü kimliksiz ve kapalı yapıların diğer türdeşleri ile etkileşimini sağlayacaktır. "Kentli" kavramının ortaya çıkması, böylesi bir "ortak"lığın kodlarını aşikâr kılacaktır. Bugünün kentleri kozmopolitliğinin yanı sıra, "mekân" parçalanması ya da ayrışması ile de karşı karşıyadır. Mekân duygusunun algıyı etkilediğinden bahsediyorsak, ister istemez farklı algılardan ve bunun doğal bir süreci olarak farklı tepkilerden bahsetmemiz kaçınılmazdır. Unutulmamalı ki, "konuşmak" fiili "kon-mak" gibi mekâna işaret eden bir kökten türetilmektedir. Bugün konuşamamaktan şikâyet ediyorsak, altında yatan neden, kısmen de olsa bu mekân ayrışmasında aranmalıdır belki de... "Kentsel dönüşüm"ün dinamosu "kültürel dönüşüm" olmak zorundadır. Nasıl ki, toprak ekilmeden, düşünce planında hazırlıklar yapılır daha sonra ekinlik zararlı malzemeden temizlenir; sürülür, ekime hazır hale getirilir. Bir kentte, kentsel dönüşümün gerçekleşmesi de oradaki maddi-manevi kültürel argümanların hazır hale getirilmesi ile mümkün olabilir. Burada maksat, "rağmen" bir dönüşüm değil, "birlikte" ve "farkındalık" geliştirerek, "öteki"ne saygı ve yaşatma kültürü içerisinde bir dönüşüm ortaya koyabilmektir. Kültürel dönüşümün en büyük yararı, belki de bu "farkındalık" olacaktır. Aslında bahsedilen hedef bir ütopya değil gerçeğin ta kendisidir. Bugün "korku"larımızın öznesi haline gelmiş bu "yabancı-laşma"ların üstesinden, "kültür"le ilişki kurarak, "kendi"mizi daha yakından tanıyarak ve "öz"ümüze vakıf oldukça, dönüşerek ve değişerek gelebiliriz. "İki günü bir olan bizden değildir" direktifi ile her gün kendisine ait rekoru kırmakla görevlendirilen insanlarımız için 'iyi -doğru-güzel' kavramları aileden bireyler olarak bilinir.

Kentsel dönüşüm'den maksat, şehirde yaşayan insanların bir kimliğinin, herkesin birbiri için yaşadığı, çağın irmediği öğeleri üzerinde taşıyan "şehirlilik" olmasıdır. Kültürel dönüşüm'ün amacı, kentin yeni ve eski bütün sakinlerinin, ortak bir bilinç ve algı ile yaşadığımız şehirde birlikte yaşamanın kültürüne - belki de bilincine- sahip olmasıdır. Kimliğin, bir "bilinç"in sonrasında kazanıldığı ise her türlü soru işaretinden azadedir. Gelin, geleceğin şehirlerini, yine başta İstanbul olmak üzere kenti muhteşem mazisinden devşirerek yeni bir ruhla birlikte inşa ederken, yeniden 'İstanbulluluk' kentlilik "pota"sında eriyelim ve ortak bir "kültür"ün yaşaması için gayret gösterelim... Sanırım bütün şehirlerimiz bugün bizlerden bunu bekliyor!..

* İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ Genel Müdürü
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.