Haberler

Varlılar varsıza dokur mu kilim? (UIA 2)

Tarih: 14 Temmuz 2008 Kaynak: Evrensel Yazan: Cengiz Bektaş
İtalya’nın Torino kentinde 23. Mimarların Uluslararası Birliği Kurultayı (Kongresi) da, 22. İstanbul Kurultayı’nda gerçekleştirilmek istendiği gibi, “Mimarlıkların Pazar Yeri” olarak geçti. Her ülke, her mimar, kendi mimarlığını satmaya çalışıyordu...

Örneğin İstanbul’da 30 ana konuşmacı seçilmişti tüm yeryüzünden... Moda terzilerine dönüşmüş mimarlardı çoğu... Anamalcıların küreselleşme dolaplarına uygundular. Daha doğrusu onların verecekleri görevleri yerine getirmek için tetikteydiler. Yeryüzünün neresinde olursa olsun yalnızca anamalcıların isteklerine göre para odaklı olarak çalışabilirlerdi. Gelenek, yerel kültür, insanların gerçek sorunları, gereksinimleri onları hiç ilgilendirmezdi...

Doğrusu kimi söylemleri de kulağa hoş geliyordu. (Böyle olsun diye düzenlenmelerine özen gösteriliyordu.) Oysa söylemleri yaptıklarının tam tersiydi. Sözüm ona, mimarlıklarını yeryüzünün neresinde olursa olsun tüm insanlar için eşitlemeye çalışıyorlar... Oysa havada takla atmaktan, en en enlerle satış artırmaktan başka bir şey değil yaptıkları...
İstanbul’da ana konuşmacı olan 30 mimardan yalnızca ben, bir de Hintli Charles Corea, satış yerine yoksulların, kentlerimizin sorunlarından söz ettik.

İstanbul’dan Torino’ya bir şey değişmemişti. Demek ki İstanbul’dan ders alınmamıştı. Yoksulların sorunları kimseyi ilgilendirmiyordu bugün de...

Sanırsınız ki UIA toplantısı bir “fuar”, bir büyük pazar yeri... Burada işyerleri, konutlar satılı-yor... Özel yöntemlerle ünlendirilmiş mimarlar, Hollywood yıldızları gibi kendilerini sunuyorlar uluslararası pazara... (Bir İtalyan güncesinde de bunu anlatan bir karikatür yayınlandı.)

İstanbul toplantısı ardından bu mimarlardan ikisi üçü iş aldılar büyükkent belediyesinden... Bunlar ipek kumaşı dikmesini biliyorlarmış başkana göre. Ne yalan söyleyeyim, azıcık da bu nedenle İstanbul’da dev tasarımı üstlenecek Kengo Kuma’yı dinlemeye gittim. Dinledim... Üzüldüm İstanbul adına...

Bir de sanıyorlar ki herkesi aldatabiliyorlar... 2006 Nobel Ödülü’nü alan Bengaldeşli Yusuf’u dinledim. Yusuf, biliyorsunuz mimar değil bir bankacı. Yoksullar için yaptıklarını anlattı... Bütün dinleyici mimarlar çok uzun süre ayakta alkışladılar kendisini... Demek ki herkes varsılların terzileri gibi düşünmüyordu... Bu umut bana yeter...

Bu arada “Türk Mimarlığı Şimdi” diye de bir sergi açıldı Torino’da, kentin içindeki bir sergi yerinde... “7 tepeden 7 mimar”ın yapıtlarının görselleriyle düzenlenmişti bu sergi... Başarılı bir sergiydi... Mimarlar Odamızla ilgisiz olarak Süha Özkan’ca örgütlenmişti... (Süha Özkan Ağahan Ödülleri’nin bundan önceki yürütücüsü... Yabancı mimarları İstanbul’a sunan kişi...)

Doğrusu uluslararası yıldızların izinde her yere konulabilecek işlerini sergiliyorlardı... İçlerinden yalnızca biri azıcık Türkiye’yi düşündürüyordu... Ne yapalım ki, varsızların sorunları bunları da hiç ilgilendirmiyordu...

Uzun sözün kısası, örneğin İstanbul için yüz yılı aşkın süredir dışarıdan çözüm arandı. Bulundu mu?

Benim de dilimde tüy bitti... Mimarlığın altyapısı “kültür” diye diye... Bizim insanlarımızın, bizim ülkemizin kültürü... Hele İstanbulumuzu Roma’sıyla, Doğu Roma’sıyla (Bizans’ıyla), insanlığa yakışır yolda yorumlayabilecek olanların kültürü...
Türkiye için mimarlık eğitimini al baştan düzenlemek gerekiyor.

İnsanımızın yarısı kerpiç evlerde yaşarken, onlara yardım etmeleri için mimarlarımızdan çözüm beklerlerken tez elden becermemiz gerekiyor bu işi...

Mimarlık eğitimi, yalnız varlılar için yapılamaz bu ülkede... İnsanlarımızın yüzüne bakamayız bir gün... Moda terzisi mimarlara özenenler, siz de uyanın artık; kurtulun sömürgenlere “hizmet” sunmak isteğinden!..
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.