Haberler

Türkiye’de imar sorunu (3)

Tarih: 25 Temmuz 2008 Kaynak: Akşam Yazan: Cengiz Türksoy
1984 yılında, 3194 sayılı İmar Yasası ile merkezi yönetimdeki planlama yetkileri çok büyük oranda yerel yönetimlere bırakılmıştı ama hazırlanan imar planlarının uygulama araçlarında ve yerel yönetimlerin yaptırım güçlerinde anlamlı bir değişiklik yapılmamıştı. İmar planları, eskiden olduğu gibi yalnızca kent mekânının biçimlenişini düzenleme iddiasıyla yapılıyordu. Merkezi yönetimin elinde bulundurduğu bütün iktidar gücüne karşın uygulamada başarılı olamadığı ve bir anlamda, başarısızlığının ilanı anlamına gelen “imar afları” ile defalarca yeni başlangıçlar yaptığı imar alanında yerel yönetimlerin başarılı olmalarını beklemek yalnızca gerçeküstü bir düştü. 1984 sonrası, bu gerçeküstü düşlerin kentlerimiz için kâbusa dönüştüğü yıllar oldu.

Yoksulluk ve sefalet mahalleleri, işsizlik, yasa ve hukuk tanımazlık, başıbozukluk, günlük yaşamda karmaşa, ulaşım ve altyapı yetersizlikleri, kirlilik, denetimsiz büyüme, tümüyle kaçak yapılardan oluşan kent parçaları büyük kentlerimizin temel karakterleri arasına girdi. Bütün bunlara karşın, iktisadi ve toplumsal yaşamı bütünüyle plansızlığa ve kendiliğindenliğe bırakılmış bir toplumun kentlerinde fiziksel planlamanın anlamsızlığı bir türlü algılanmadı ve “imarcılık” hastalığından kurtulmak için bugüne değin hiçbir adım atılmadı. Daha da kötüsü, son yirmi yılda, 3194 sayılı yasaya göre fiziki planlamada neredeyse tek yetkili olan belediyelerin yanı sıra daha pek çok kuruma bu yetkiler dağıtıldı. “İmarcılık”, yani “kamusal erk kullanılarak arazi üzerinde yapılan düzenlemelerle kentin sorunlarının çözülebileceği” anlayışının belirlediği bu tür yetki dağıtımları işlerin daha da karmaşıklaşmasına yol açtı. Kim bilir, belki de istenen buydu!

Oysa kentlerimizin, bugün olduğu gibi dün de iktisadi, toplumsal ve fiziksel bütünlüğü olan; hazırlanma süreci bilimsel, saydam ve demokratik; uygulanışı ise ödünsüz ve kararlı planlara gereksinimi vardı. Toplumdaki iktisadi ve toplumsal yaşamdan; içinde bulunduğu coğrafi özelliklerden; iklim koşullarından doğrudan etkilenen ve bunların etkisiyle biçimlenen kentlerin bütün bu özellikleri göz önünde bulundurularak planlanması gerekiyordu ama hazırlanan imar planlarında bu etkileşimlerden eser yoktu. Kentler hala, yalnızca yapılardan ve yollardan oluşan fiziksel çevreler olarak görülüyor, hazırlanan planlarla kentsel araziden en yüksek getiriyi elde etmek amaçlanıyordu. Kentlerimizde yaşanan ve yaşanmakta olan onca sıkıntıya karşın, kısaca “imar sorunu” olarak adlandırılan sorunlar bütününün özünü oluşturan bu anlayış günümüzde de bütün ağırlığıyla varlığını sürdürmektedir.

Sonuç olarak denilebilir ki, dün geride kaldı, olanlar oldu ama biz şimdi bu kentlerde yaşıyoruz ve yüzlerce, binlerce yıl daha insanlar buralarda yaşayacak. Aslında insanlar kendilerinden önce oluşmuş fiziki mekânlarda yaşarlar ve bugün oluşturdukları kent mekânını kendilerinden sonrakilere bırakırlar. Bugünün sorunlu kentlerini sorunlarından arındırmak ve yarına sorunsuz yaşam alanlarından oluşan kentler aktarmak için her şeyden önce yapılması gereken toplumdaki kente bakışın ve onu algılayış biçiminin ivedilikle değiştirilmesi gerekmektedir.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.