Haberler

2012 sonrası ‘tufan’ olmasın

Tarih: 22 Temmuz 2008 Kaynak: Radikal Yazan: Yunus Arıkan
Küresel iklim değişikliği konusunda giderek şiddetlenen alarm zilleri, bu konuda topyekûn bir çabanın zorunluluğunu tüm ülkelere ve toplumlara dayatıyor. Yaşanan gelişmeler dayanışmanın daha çok öne çıkması gerektiğini ortaya koyuyor.

Küresel iklim değişikliğiyle savaşım konusunda atılması gereken adımların boyutu ve kapsamı düşünüldüğünde, Kyoto Protokolü süresi, hedefleri, yükümlülük altına giren sektör ve ülkeleri açısından, işin sadece başlangıcı. Gerek Türkiye gerek tüm dünya ülkeleri için önemli olan, bu ilk dönemde elde edilen deneyimlerden yapıcı dersler çıkarılarak, daha geniş katılımlı, daha bütünsel ve daha sürdürülebilir bir iklim politikasının oluşturulması. Türkiye, Kyoto Protokolü’ne katılarak, 2012 yılına kadar sera gazı salımlarının azaltılması açısından bir ev ödevi almasa da, 2012 sonrasında diğer ülkelerle beraber, nasıl bir ülke ve dünya kurguladığına bir an önce karar verme ve bunu diğerleriyle müzakere etme hakkını ve şansını yakalayacak.

Dünya genelinde 2012 sonrası
Halen BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) ve Kyoto Protokolü olmak üzere iki zeminde ilerleyen sürecin, sadece 39 ülkeye yönelik sera gazı salım azaltımlarıyla yetinmeyip taraf olan tüm ülkelerin savaşım, uyum, finansman ve teknoloji alanlarında değişen ödev, sorumluluk ve haklarını tanımlaması bekleniyor.

2012 sonrasında karbon ticaretinin yeni koşulları ise, esas olarak Kyoto Protokolü’nün 3.9 ve 9. maddeleri ile ilgili müzakerelerde yürütülüyor. Kyoto Protokolü’nde yükümlülüklerin tanımlandığı Ek-B Listesi’nde yer almayarak, diğer Ek-I ülkelerinden farklılığının ilk somut göstergesini ortaya koyan Türkiye, eğer başarılı bir müzakere stratejisi oluşturabilirse, Ek-I ülkelerine yönelik 3.9 numaralı madde müzakerelerinden, gelişmekte olan ülkeler dahil tüm Kyoto Protokolü taraflarının yükümlülüklerini ele alan 9. madde müzakerelerine yumuşak bir geçiş yaparak, kendisine uygun bir konum ve yükümlülük belirlenmesini sağlayabilir.

Türkiye’nin seçenekleri
Türkiye, kendisi gibi Kyoto Protokolü Ek-B Listesi’nde yer almayan, ancak OECD ülkesi olan Güney Kore ve Meksika ile beraber, yeni bir Ek-C Listesi oluşturarak, 2012 sonrasında, herhangi bir yılı temel alarak, sektörel hedefler gibi daha adil, daha esnek ve ekonomik olarak da ulaşılması daha gerçekçi hedefler benimseyebilir.

Bu tip bir açılım, başta ‘ileri gelişmekte olan ülkeler’ olmak üzere, 2012 sonrasında salım azaltım yükümlülüğünün daha fazla ülkeye yaygınlaştırılmasının da önünü açabilir. 2012 sonrası için Esneklik Düzenekleri’nin de revize edileceği dikkate alınırsa, bu Ek-C ülkeleri, diğer gelişmekte olan ülkelerden farklı avantaj ve dezavantajlarla, karbon piyasaları ve projelerinden yararlanmaya devam edebilir. Türkiye’nin ‘ileri gelişmekte olan ülke’ konumuna bağlı olarak, 2012 sonrasında uluslararası karbon ticareti uygulamalarında karbon satıcısı ülke hakkını elde etmesi halinde, hem kurumsal yapılanma, hem teknik düzenlemeler hem de uzman personelin istihdamı alanlarında çok büyük açılımlar yaşanması beklenebilir.

Türkiye, 2012 sonrası dönemde, öncelikle bugüne kadar etkin bir şekilde hayata geçiremediği enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanında oldukça iddialı bir atılım sağlayabilir. Özellikle daha da azalması beklenen yağışlar ve artması beklenen kuraklık riskleri dikkate alındığında; rüzgar, biyokütle, jeotermal, güneş gibi hidroelektrik dışı yenilenebilir enerji kaynaklarında daha ciddi ilerlemeler kaydedilmesi beklenebilir. Ayrıca gerek konutlarda, gerek sanayide, gerek ulaşımda, hem elektrik hem de enerji verimliliği alanlarındaki potansiyel hızlı bir şekilde değerlendirilerek, yeni kaynak ve teknolojiler için ortaya çıkacak maliyet masrafları da azaltılabilir.

Sektörel olarak bakıldığında, kısa vadede, öncelikle tarım, gıda, balıkçılık, tekstil, elektrik (azalan hidroelektrik santral kapasiteleri, artan soğutma ihtiyacını karşılamak için yeni elektrik talebi vs.) gibi sektörlerin olumsuz olarak etkilenmesi bekleniyor. Bu sektörlerde, geleneksel ürünlerde maliyet artışıyla karşılaşılabilecek ya da yeni/farklı/alternatif ürünler tercih edilebilecek.

Orta vadede, çimento ve demir-çelik gibi ağır sanayiler, 2012 sonrasında sivil havacılık sektörü, karayolu taşımacılığı, kömür/doğal gaz yakıtlı termik santraller gibi enerji yoğun sektörler, bu yeni sürecin getirdiği zorunluluklar nedeniyle yeni yapılanmalar içine girmek zorunda kalabilecek. Bu süreçte, gerekli yatırımları zamanında başlatarak maliyeti uzun yıllara yayabilen girişimciler, yeni döneme daha rahat ayak uydurabileceği için, rekabet ortamında daha avantajlı hale gelerek kazançlı çıkabilecek.

Ayrıca, 2012 sonrası dönemde her türlü yatırım, ürün, etkinliğin gerçekleştirilmesi kapsamında, çevre yönetiminin yeni bir kolu olarak karbon danışmanlığı/yönetimi, yeni bir atık borsası olarak karbon piyasaları, kurumsal sosyal sorumluluk açısından gönüllü karbon dengeleme projelerinin orta ve uzun vadede daha fazla istihdam ve ekonomik gelir yaratmaları da bekleniyor.

Ya hep beraber ya da hiçbirimiz
Küresel iklim değişikliği konusunda giderek şiddetlenen alarm zilleri, bu konuda topyekûn bir çabanın zorunluluğunu tüm ülkelere ve toplumlara dayatıyor. Yaşanan gelişmeler, bu süreçte bireycilik yerine kolektif düşünmenin, rekabet yerine dayanışmanın daha çok öne çıkması gerektiğini de ortaya koyuyor. 2009’a kadar devam edecek müzakerelerde olumsuz bir sonuçla karşılaşılması ya da çevresel bütünlük açısından bugünkünden daha geriye gidecek bir sonuç elde edilmesi halinde, 2012 sonrası tam anlamıyla bir “tufan”a dönüşebilir.

Bunu engelleyebilmek için, belki başlarda maraton olarak tanımladığımız bu koşunun, artık yarışma ve kazanma kültürü ile değil, aynen kaz ya da penguen toplumlarında olduğu gibi, ortak irade, akıl ve dayanışmayla ilerlenebilecek bir ‘uzun ince yol’ olduğunu bilerek hareket etmek daha doğru olacak. 2012 sonrası müzakereleri bu bakış açısıyla ele alınabilirse, hem dünya, hem ekosistem hem de ülkemiz için sürdürülebilirliği başarmak konusunda hâlâ şansımız ve seçeneğimiz var. Aksi takdirde, ‘galibi’ olmayan bu ‘maraton’da, birinci gelmek dahi hiç kimseye bir mutluluk getirmeyecek.

* REC Türkiye İklim Değişikliği Proje Yöneticisi
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.