Haberler

Kimlikli büyüme

Tarih: 29 Temmuz 2008 Kaynak: Radikal Yazan: Nevzat Çağlar Tüfekçi
Bodrum ‘tüketildi’, sıra hemen yanıbaşındaki Milas’ta! Milas, beton yığınına dönüşmüş, nefes alınamaz durumuna getirilmemeli.

Milas, çok eskilere uzanan geçmişiyle, tarih boyunca pek çok uygarlığa mekân olmuş bir kent ve bölgedir. Milas’ta nereye adım atılsa, nereye dönülse, geçmişe tanıklık eden bir tarihi değere rastlanır. Bu tarihi zenginliklerinin yanı sıra Milas, doğal değerleri açısından da önemli bir potansiyele sahip. Milas’ın, Ege denizinde ve Gökova körfezinde olmak üzere 150 km uzunluğunda bir kıyı şeridi (Muğla ilinin toplam kıyı uzunluğu 1124 km’dir) ve dantel gibi uzanan bu kıyı şeridinde de onlarca koy bulunuyor. 2167 km2 yüzölçümlü Milas ilçesinin hakim bitki örtüsü çam ve zeytin ağaçlarıdır. Yükseklerden bakıldığında, çam ormanları, ipek bir halıya benzer, bazı yerlerde yamaçlardan ovalara doğru süzülür ve çoğu yerde de bu örtü, dağ silsilesi boyunca uzanır gider... Milas’ın bir diğer zenginliği ise zeytin ağaçlarıdır. Türkiye’deki 135 milyon zeytin ağacının 8 milyonu Milas’ta. Milas’ta bazı yerlerde zeytin ve çam ağaçları içiçe geçiyor. Bu anlamda, Milas’ta zeytinlerin ve çamların kardeşliğinden de söz etmek mümkün...

Bu kadar zengin tarihi-kültürel ve doğal değerlere sahip olan Milas, şimdi turizm yatırımcılarının gözde alanlarından biri oldu. Yatırımcıların Milas’ı tercih etmelerinin nedeni, Bodrum’un bu bağlamda tükenmesi/tüketilmesi, taş ve beton yığınına dönüşmesi ve Milas’ın Bodrum’a yakın (hemen yanıbaşında) olması... Bir de Milas’ın kendilerine geniş ve boş bir alan sunması...

Şimdi, Milas’ın kıyılarında çok yıldızlı turistik inşaatların çalışmaları sürüyor; kimi inşaat, kimi proje aşamasında. Yine çok sayıda golf sahasının yapımı planlama aşamasında, ilki açıldı. Ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, yatırımcılara tahsis edilen alanlar için, yine aynı bakanlık tarafından yaptırılan revizyon imar planlarıyla, kıyı bölgesinde çok katlı yapılaşmaya olanak yaratılıyor ve bunun yolu açılıyor. Bu yatırımların inşası sırasında, çok sayıda çam ve zeytin ağacı da kıyıma uğruyor.

Ne yapılacaksa doğayla uyum içinde yapılmalıdır. Sürdürülebilir kalkınma, çevre değerleri korunarak sağlanmalıdır. “Çevre hakkı” kavramının ilk kez dile getirildiği, 5-16 Haziran 1972 tarihlerinde gerçekleştirilen ‘Stockholm Toplantısı’nda, katılımcı ülkeler, her ülkenin çevreye karşı sorumluluğunu üstlenmesinin, insanın yeryüzündeki varlığının korunmasının esas koşulu olduğu noktasında birleşti.

Anayasadaki hükümler
Çevre hakkı ile kültür ve tabiat varlıklarının korunmasıyla ilgili olarak Anayasamızda da hükümler yer alıyor. Anayasamızın, “Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması” başlığını taşıyan 56. maddesi şöyle diyor: “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirliliğini önlemek devletin ve vatandaşların görevidir...” Yine Anayasamızın, “Tarih-Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması” başlığını taşıyan 63. maddesinde ise şu ifadeler yer alıyor: “Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının/değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici önlemleri alır...” Çevre, tüm hakların kullanılabileceği mekândır; bu, yaşadığımız dünyadır. Eğer bu hak tam olarak kullanılamıyorsa, hakların/haklarımızın yaşatılabileceği/kullanılabileceği bir mekân (yer) kalmaz.
ÇEKÜL Vakfı’nın önderliğinde 1997 yılında kurulan “Milas Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma-Tanıtma Vakfı (MİÇEV)”, Anayasamızda ifadesini bulan çevre-kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda üzerine düşen sorumlulukları yerine getirme çabasında ve bu konuda titiz bir çalışmanın içindedir. Milas büyüyecekse ve gelişecekse bu, Milas’ın özellilerini koruyan ve gözeten, kimlikli bir büyüme olmalıdır. Milas, bir süre sonra Bodrum gibi kendisinden kaçılan, beton yığınına dönüşmüş, nefes alınamaz, çorak bir bölge durumuna gelmemeli/getirilmemelidir.

Bunun için öncelikli olarak Milas’ta bir “Havza Planı” yapılmalıdır. Milas bölgesine yapılacak yatırımlarda, bu plan notları gözönünde bulundurulmalıdır. Milas’ta turizm yatırımları, çok katlı değil, doğayla uyumlu ve varolan doğal yapıyı korumayı temel alan bir anlayış doğrultusunda hayata geçirilmelidir.

Yazıyı, 1997 yılında MİÇEV’in kuruluş toplantısında konuşan ÇEKÜL üyesi Prof. Dr. Uçkun Geray’ın şu sözleriyle bitirmek istiyorum: “Milas, korumacılık açısından Türkiye için öncelikli bir kenttir. Milas’ı öncelikle korumalıyız. O zaman da, bu kente bir işlev yüklemek gerek. Bu, yapılacak işler için bir kılavuz olacaktır. Sonra, buna göre, bu kenti nelere açacağız, nelere kapatacağız? Bunu tespit etmeden, sağlıklı bir gelişme sağlamak mümkün değildir. Tabii bunları tespit etmek için, kentin tarımsal çehresini tespit etmek gerekiyor. Kent göç alan mı, göç veren mi, geçim kaynakları ne, geleceği ne, demografik yapısı ne, nasıl olacak? Yani Milas nedir, çevresiyle birlikte değerlendirildiğinde geleceği nedir, ne olmalıdır? Bu sorulara cevap verecek olan şey, uzmanların gerekli araştırmaları yaparak ortaya koyacağı bir ‘havza planı’dır. Diğer şeyler, örneğin, kentin imar planı, yapılacak bir tesis, vb. bu havza planına uygun olarak tespit edilmeli ve yapılmalıdır. İşte o zaman, bu bütünün içinde bu muhteşem kültürel miras akıllıca kullanılabilir”. 

* Milas Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma-Tanıtma Vakfı (MİÇEV) YK Bşk.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.