Haberler

Boğaz iki vapurunu daha kaybetti

Tarih: 8 Eylül 2008 Kaynak: Cumhuriyet Yazan: Zuhal Aytolun
Kimbilir yıllar içinde kaç tarihi olaya tanıklık etmiş, hangi anılara ev sahipliği yapmış, kaç tanışmaya sebep olmuş, kaç mutluluğu, kaç ayrılığı yaşamış yolcu vapurlarıydı onlar.

Ailesiyle birlikte martılara simit atma keyfini yaşayan çocuklar da, yolculuk süresince çevresindekilerle sohbet edenler, gazetesini kitabını okuyarak işine gidenler, herşeyden öte bir denizcilik tarihini yansıtan vapurların bilincinde olanlar, haberimizi okurken korkularını tekrar içlerinde hissedebilirler. Turan Emeksiz, Ali İhsan Kalmaz, Kanlıca ve İnkilap vapurları bırakın tarihe tanıklıklarını yaşatmayı çoktan lokanta olmaya mahkum edilmişler. Biri yüzen otel olan vapurların diğerlerinin düğün ve nikah salonu, kafeterya ya da restoran olması ‘uygun görülmüş.’ Şimdilerde Maltepe, Fenerbahçe ve Paşabahçe vapurları gündemde. Yine korku sardı herkesi. Vapurlar parçalanacak mı yoksa lokanta mı olacak? 2005 yılında başlayan ‘Vapurlarımızı Vermiyoruz’ kampanyasından Behiç Ak, süreçten umutsuz olduklarını belirtiyor. Bakımlarının düzenli ve sağlıklı bir şekilde yapılması ile yıllarca hizmet verebileceğini vurguladığı gemiler, kullanılamayacak durumda olsa dahi sit kararıyla koruma altına alınabileceğine değiniyor.

Türkiye’nin bugüne dek Yavuz Zırhlısı’nı dahi koruyamadığını, Türkiye tarihinde önemli yeri olan gemilerin jilet yapılıp, sonradan imitasyonlarının varlığını sürdürdüğünü anımsatıyor. Diğer yandan konuyla ilgili konuştuğumuz İDO Genel Müdürü Dr. Ahmet Paksoy, Maltepe vapurunun seferini sürdüreceğini, Fenerbahçe ve Paşabahçe vapurlarının da artık yükünü taşımayadığını bu yüzden de müze olarak İstanbul’a hizmet vermeyi sürdüreceğini söylüyor. Son kalan 4 buharlı geminin kaybından sonra kendilerini ‘Babasına sahip çıkamayan üvey evlat’ gibi hissettiklerini söyleyen İstanbullular ise vapurlarından vazgeçmemekte kararlı.

Sit Kararı Çıkarılmalı
2005 yılında başlayan Vapurlarımızı Vermiyoruz kampanyasından Behiç Ak, İstanbul gemicilik tarihinde çok önemli yerleri olan son 4 buharlı vapur Ali İhsan Kalmaz, Turhan Emeksiz, İnkilap ve Kanlıca’nın korunması gerekirken belediyelere dağıtılmasının, belediyenin ‘Vapurları koruyacağız’ sözünde samimi olmadıklarını gösterdiğini söylüyor: “1960’lı yılların başında yapılan ve İstanbul’un gözü gibi koruması gereken son buharlı gemiler birer birer dağıtıldı. Bu gemileri üreten Glasgow’daki Fairfields tersaneleri artık yaşamıyor. Bu yüzden sadece İstanbul’un denizcilik tarihi açısından değil, Glasgow’un ve Avrupa’nın gemicilik tarihi açısından da son derece önemli. Şimdi de Paşabahçe, Fenerbahçe ve Maltepe gemisi sırada. Dolmabahçe’ye ise ne olduğunu kimse bilmiyor.”

Geçmişe Tanıklık
Fenerbahçe ve Paşabahçe vapurlarının restorasyonunun ve bakımlarının düzenli ve sağlıklı yapılması halinde uzun yıllar hizmet verebileceğini belirten Ak, kullanımdan kaldırılmak istense sit kararı çıkarılarak koruma altına alınabileceğini söylüyor. Ana amaçları dışında kullanılarak özgün yapısının bozulmasının engellenmesi gerektiğine değinen Ak, “Avrupa’da 150 yıllık gemiler var ve hala kullanılabiliyor. Gemilerin korunması için Anıtlar Kurulu’na başvuruda bulunduk. Bu gemiler eşya ve deniz hukuku açısından ‘taşınmaz’ olarak kabul ediliyor. O yüzden aslında kolaylıkla sit ilan edilebilirler. Ne yazık ki şimdiye kadar hiçbir gemimizi koruyamamışız. Üç tarafı denizlerle çevrili olan bir ülkede korumaya alınmış, sit ilan edilmiş bir gemi bile yok. Nusrat mayın gemisinin, Atatürk’ün Samsun’a çıktığı Bandırma Gemisi’nin taklitlerini yaptık, kendileri ortada yok. Düşünsenize, Yavuz Zırhlısı’nı bile jilet yaptık. Oysa onu koruyabilseydik, geçmişe tanıklık eden çok önemli bir tarihi belgeyi, bugüne taşımış olacaktık” diyor.

Konserve Kutuları
En büyük endişe de vapurların kaldırılarak yerlerini deniz otobüslerine bırakması. ‘Vapurlarımızı Vermiyoruz’ kampanyasını savunanlar, vapurların tarihi kültürel ve sosyal değerlerinin yanı sıra ucuz bir kitle ulaşım aracı olduğunu vurguladılar. Hem fiyat hem de yakıt olarak daha akla yatkın olan vapurlar aynı zamanda bakımı ve üretimi Türkiye’de yapıldığı için çok daha uygun. Ayrıca deniz otobüslerinden çok daha fazla yolcu taşıyor. Bir deniz otobüsü 400 yolcu taşırken, vapurlar 1000-2500 arası yolcu taşıyabiliyor. Ak, ikisi arasındaki kıyası şöyle dile getiriyor: “Deniz otobüsleri, sadece ulaşmakla sınırlı, konserve kutuları. İnsanların arka arkaya oturtulduğu ense manzaralı, asosyal mekanlar. Oysa vapur kültürünün yeri başka. Deniz otobüsleri aşırı hız nedeniyle kaza riski oluşturuyor, ayrıca kontrolsüz dalgalara neden olarak ekolojik sistemi de bozuyorlar. Oysa bu hız sınırının bir nedeni var. Kazalara ve dalgaya karşı kıyıları, binaları, tekneleri ve insanları korumak.”

Ulaşım Pahalılaştı
Kendi vapurunu üretebilmenin yanı sıra tamir ve bakımının yapılmasına dahi olanak tanınmadığını söylüyor Ak. Yapılan reklam kampanyaları ile her yıl üç tane üretileceği söylenen vapurlardan üç yıl içinde bir tane bile üretilmediğine vurgu yapıyor. Şehrin son derece dar ve yeteri kadar sıkışık olan ulaşım alanına sahip boğaz hattına bir de çok az yolcu taşıyan, İstanbul nüfusunu kaldıramayacak, bunun yanında deniz trafiğinde aşırı yoğunluk yaratacak olan deniz taksilerinin eklenmesinin bir başarı olarak görüldüğünü, pahalılaşan deniz ulaşımıyla birlikte kitle ulaşımından uzaklaşılacağını vurguluyor.

‘Vapurlarımızı Vermiyoruz’ kampanyası savunucuları, İstanbul halkını ve İstanbul Belediyesi’ni duyarlı olmaya ve bu vapurların korunması için gereken çabayı herkesin göstermesi için birlik olmaya çağırıyor.

Fenerbahçe Müze Olacak
İDO Genel Müdürü Dr. Ahmet Paksoy, İstanbul şehirhatları vapurlarını devraldıktan sonra haklı bir kaygı oluştuğunu söylüyor. Tarihi, özellikleri, değerleri, anıları ve yıllanmışlıklarıyla birlikte İstanbul’a ait değerler olan vapurları kaybetmek herkesin korkusu. Kimse 400 yolcu kapasiteli, bir noktadan diğerine kapalı bir kutu içinde gitme hissi veren, soğuk ama hızlı deniz otobüslerini vapurlara değişmek istemez. Hem estetik ve zarif hem de heybetiyle çok ayrı duyguları yaşatan vapurların yeri başka. Paksoy da aynı düşüncede olduklarını ancak vapurla hızlı feribotu ayırmak gerektiğini söylüyor: “Biz kent içi ulaşımda denizi yeniden etkin hale getirdik. Ben de vapuru seviyorum. Keza burada çalışan insanlar da. Biz mesleğimizden dolayı belki de herkesten daha çok seviyoruz vapuru. Ama deniz otobüsüyle ikisini ayırmak gerekiyor.” Paksoy, segmentlere göre hizmet veren İDO’nun vapurlarla boğaziçi ulaşımının sağlandığını, deniz otobüsüyle de zaman konusunda sıkıntısı olan kesime hitaben bir alternatif olarak hizmet verdiğini belirtiyor. İstanbul’un ana ulaşım aracının vapur olduğunun farkında olduklarını, şehirhatları dışındaki noktalara ve hızlı ulaşım isteyenlere deniz otobüsü seferi düzenlediklerini söylüyor. Hatta yeni vapurların yapıldığını 20 vapurdan, ilk 5’inin yakın zamanda tamamlanacağını ifade ediyor.

Paksoy, göreve geldiklerinde 32 vapur devraldıklarını, bunlardan durumu çok kötü halde olanları her birine 1.5 milyon dolar harcayarak restore ettiklerini ve hizmete sunduklarını söylüyor. Onun dışında tartışmalara sebep Turan Emeksiz, Ali İhsan Kalmaz, Kanlıca ve İnkilap vapurlarının önceden çekildiğini ve demir attığı yerde yıllar içinde çürümeye devam ettiğini, yolcu taşıyıp hizmet vermeye devam edemeyeceği için isteyen belediyelere verdiklerini belirtiyor Paksoy: “Biz almadan 4 yıl önce hurdaya bağlanmış buharlı gemilerdi. İşletme şansımız, sefere koyma durumumuz yoktu. Kültürel amaçlı belediyelere verildi. Vapurun orijinalliğini, genel yapısını bozmadan değerlendiriyorlar. İsmi ve varlığı devam ediyor. Bana geçmişin vapurlarının hesabı soruluyor. Benim aldığım vapurlar belli. Yandan çarklı vapur almadım ki. Bize verileni işletiyoruz ve şuan 32 vapur ve 25 deniz otobüsü şehirhatlarında sefer yapıyor.”

İDO’nun, yeni dönemde yaptıracağı 20 vapurdan ilk beşinin ihalesini Tuzla Çelik Trans Tersaneleri aldı. Yapımı tamamlanarak suya indirilen ilk vapur 2008 yılı sonunda hizmet vermeye başlayacak. Sonraki dönemde de 3 ayda 1, bir gemi suya indirilecek. Daha önce suya indirilen vapur, hizmet vermeye başlayacak. 5 vapurdan oluşan ilk parti, 2009 yılı ortasında tamamlanmış olacak. İkinci parti için tekrar ihale açılacak.

Fenerbahçe, Maltepe ve Paşabahçe vapurlarıyla ilgili korkuların sürdüğünü söylediğimiz ve akıbetlerini sorduğumuz Paksoy, Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi tarafından Almanya’ya 1914 yılında ısmarlanan ve I. Dünya Savaşı nedeni ile 1921 yılında teslim alınabilen Maltepe vapurunun durumunun iyi olduğunu ve hizmet vermeye devam edeceğini söylüyor.

İngiltere’de Denny Dumbarton tezgahlarında 1953 yılında yapılan Fenerbahçe ve İtalya’da yapılan Paşabahçe vapurlarının çok yorgun olduklarını, ulaşım amaçlı hizmet vermeye devam ederse motorunun un ufak olup, vapurun tahrip olacağını belirten Paksoy, “Amacımız bu iki vapuru müze yapmak. Özel zamanlarda sefer atan, ancak müze olarak konumlanan bir projelendirme yapmayı düşünüyoruz. Çünkü çok değerli gemiler. Sıfırdan yapılabilir; motoru değişir, güvertesi, boru donanımı yenilenir, perçini saca döner. Ama o zaman Fenerbahçe vapuru olmaz. Motorunu değiştirmek kalbini sökmek olur yerinden. Filonun en güzel, narin, estetik gemilerinden olan Fenerbahçe ve Paşabahçe’ye bunu yapmak istemiyoruz. Tarihe bir iz olarak tutmak, belli dönemlerde deniz seferlerine çıkarmak istiyoruz. Bu iki gemi asla İstanbul dışına çıkmayacak. Bunun kültürel bir sorumluluk olduğunun farkındayız ve sözünü veriyoruz” diyor.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.