Ankara Çayyolu’nda bir “saray yavrusu...” İstanbul ve Anadolu’daki Türk mimarisinin bütün örnekleri bu binaya yansıtılmış.

Altın yaldız kapıları Dolmabahçe Sarayı’ndan... Kubbeler, sütunlar, yüzeydeki oymalar, zemin, pencereler, perdeler, mobilyalar, Beylerbeyi, Yıldız, Topkapı, Çırağan saraylarından ve Küçüksu Kasrı’ndan... Avizeler, İstanbul’daki 12 tarihi camiden, Büyükada, Kuzguncuk, Üsküdar, Kandilli, Kanlıca, Haliç ve Boğaz’daki köşklerden, konaklardan alıntılar. Mobilyalar da saraydakilerin replikaları...

Kumaşlar üzerindeki motif işlemelerinde 2 sanat enstitüsü, 2 yıl boyunca çalışmış. 12 özel atölye açılarak mobilyalar, oymalar, kristal korkuluklar, avizelerin bir kısmı ve kaplamalar buralarda üretilmiş.

Binanın ahşap kaplamaları Amerika’dan getirilen, 500-1000 yıl garantisi olan Red Wood ağaçlarından yapılmış. Oryantalist ressam ve heykeltıraşların eserleri bu güzellikleri tamamlıyor.

Ancak... Bir koltuk takımı replika değil, otantik. II. Abdülhamid’in kendi elleriyle yaptığı kanepe ve koltuklar Sotheby’s müzayedesinden satın alınmış. Bütün bunları gerçekleştiren Ali Rıza Bozkurt “çılgın Türkler”den biri...

İnşaatta, özellikle Suudi Arabistan’da büyük bir servet oluşturduktan sonra bu saray yavrusunu yaptı. İstanbul’daki saltanat kayıkları da onun girişimi.

İstanbul’da yalısı, Amerika’da köşkü var ama Boston’da iki odalı mütevazı bir evde oturup Harvard Üniversitesi’nde Anayasa Hukuku doktorası yapıyor.

Hedefi, Ankara’daki bu saray yavrusunu, Türk mimari ve mobilya müzesi olarak topluma açmak. Ankara’da bu amaçta düzenlediği davetin Türk tanıtma Vakfı Başkanı Kemal Baytaş, Turizm ve Kültür Bakanlığı’nın temsilcileriyle birlikte konuğuydum.

Sadece müze olarak değil, Ankara’ya gelen yabancı devlet adamları ve diplomatlara Cumhurbaşkanlığı’nın, Başbakanlık’ın, Dışişleri Bakanlığı’nın davetlerinde anlamlı bir mekân olabilir diye düşünüyorum.