Ankaralı 29 Mart'ta kendisini yönetecek üç isim arasında bir seçim yapacak. Melih Gökçek, Murat Karayalçın ya da Mansur Yavaş. Bu üç başkan adayının tek ortak özelliği üçünün de isminin "M" harfiyle başlaması. Yani Ankara'nın kaderi üç "M"ye kilitlendi.

Dünya görüşleri, dünyaya bakışları ve yaşam tarzları farklılıklar içeren bu üç isim Ankara'yı yönetmeye talip.

Yerel seçim süreci resmi olarak başladı ve büyük yarışa üç aydan kısa bir süre kaldı. Ankara Gökçek'i de Karayalçın'ı da çok iyi tanıyor, biliyor.

Gökçek, beş yıl Keçiören'de, 15 yıl Büyükşehir Belediyesi'nde başkanlık yaptı, ara dönemde milletvekili oldu. Seveniyle sevmeyeniyle ünü Ankara sınırlarını aştı.

Karayalçın Ankara'yı yönetti, Başbakan Yardımcılığı, Dışişleri Bakanlığı yaptı, sosyal demokratlar arasında hep farklı bir yeri oldu. Gökçek de Karayalçın da seçim süresince kendini anlatmayacak. Her iki siyasi de, ya vaatlerde bulunacak ya da birbirlerine çatacak.

Peki MHP'nin Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş'ı Ankara yeterince tanıyor mu?

Yavaş, tüm kesimlerin takdirini topladı, Beypazarı'nı Ankara'nın turizm merkezi haline getirdi, belediyecilik açısından tarih yazdı.

Beypazarı'nın "Altın Çocuğu" kendini Ankara'ya tanıtıp, anlatabilirse MHP Ankara'yı yönetebilir mi bilinmez ama yerel seçimlerde parti tarihinde görülmemiş bir oy oranıyla seçimlerden çıkacak gibi gözüküyor.

Diğerlerine göre Yavaş'ın bir diğer artısı da yeni bir yüz ve yıpranmamış aday olarak Başkentlinin karşısına çıkacak olması.

Yavaş'ın, Gökçek ve Karayalçın'ın birbirlerine yönelik sert eleştirileriyle örülecek seçim düğümünü çözüp MHP'nin yerel seçimlerdeki makus talihini değiştirip değiştirmeyeceği şimdiden Başkent'in en merak edilen soruları arasına girdi.

Liderler kazanacak
Ankara'nın flu seçim atmosferi AKP'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı'nın açıklamasıyla netleşti. Başbakan Erdoğan sancılı bir sürecin ardından Gökçek'le "yola devam" dedi.

Gökçek'in adaylığıyla sonuçlanan sancılı süreçte parti ikiye bölünmüştü. Bir tarafta bu kararın doğru olduğunu savunanlar, diğer tarafta ise yanlış olduğunu düşünenler.

Bu ikilemde Başbakan Erdoğan partisinin bütünlüğünü korumak ve farklı sesleri tek ses yapabilmek için bir düşünce içine girmiş gözüküyor. Gökçek'i istemeyenler seçim sonuna kadar susacaklar. Seçimden başarısız çıkılması durumunda, "Biz demiştik"lere başlayacaklar. Gökçek seçimi kazanırsa susmaya devam edecekler.

Diğer taraftan Erdoğan, Gökçek'le devam ederek seçimin kazanılması ya da kaybedilmesi durumunda da farklı seslere makul yanıt verecek bir yola başvurmuş oldu.

AKP Ankara'da seçimi kazanırsa, "kazanmış" olacak. Peki ya kaybederse?

Böyle bir durumda sorumluluk Gökçek'in üzerinde kalacak ve Erdoğan'ın değil de Gökçek'in yenilgisi olarak değerlendirilecek.

AKP'deki Gökçek'le devam sürecini Karayalçın'ın CHP'den adaylığıyla karşılaştırdığımızda insan "Kaderleri aynı yazıldı" demekten kendini alamıyor. Karayalçın'ın CHP'den adaylığı sürecini hatırlayacak olursak "nazlı" bir sürecin orada da yaşandığı karşımıza çıkıyor.

Karayalçın seçimden zaferle de çıksa, mağlup da olsa, Baykal'ın sonuçtan çok etkilenmeyeceği yorumları yapılmıştı. Seçim kaybedilirse Karayalçın'ın başarısızlığı, kazanılırsa da da CHP'nin başarısı olarak Baykal tarafından kamuoyuna yansıtılacağı önemli bir tez olarak gündemdeki yerini koruyor.

Bu tabloyu bir de iktidar ve muhalefet partileri açısınan birlikte değerlendirecek olursak, Baykal ve Erdoğan için her zaman alternatif gösterilen iki isim olan Karayalçın ve Gökçek kozlarını Ankara'da paylaşacak ve sonuç ne olursa olsun aslında kazanan Erdoğan ve Baykal olacak.