Haberler

Su

Tarih: 13 Mart 2009 Kaynak: Birgün Yazan: Enis Rıza
Çevre hareketinin düşünsel temelleri, sanayi devrimine kadar dayanıyor. Ama bu konunun bir dünya sorunu olarak, ekonomik ve politik sistemin merkezî başlıklarından biri olarak ele alınmasının tarihi 1968.

Nüfus artışı, sanayileşme, tüketim, eşitsiz gelişme ve dolayısı ile aşırı kirlenme ve kaynakların yok olması karşısında, geleceğin, insanoğlunu felaketle yüz yüze getireceği o yıllarda dile getirilmeye başlandı. 'Sıfır büyüme' kavramının iler sürülmesi de o döneme rastlıyor.

Hemen belirtmek gerekir ki bu yaklaşımlar özellikle az gelişmiş ve üçüncü dünya ülkeleri tarafından tepkiyle karşılandı.

'Roma Raporu'nda ifadesini bulan görüşler, her şeye rağmen BM gündemine girdi. Ne ki 'kalkınma' ve 'çevre' çatışması hep süregeldi. Üstelik sistem ile bir uzlaşı arayışından dolayı da çözülemiyordu. Bir yandan 'gelecek kuşaklara kaynakların aktarılabilirliği' ve 'sürdürülebilirlik'... Bir yandan da bütünsel-dönüştürücü çevre hareketi, altmış sekizin deneyimi, birikimi ve bakış açısı ile alanı genişletti zaman içinde. Nükleer santraller, barajlar, silahlanma, şehirleşme, göç, hormon, erozyon, rant, tüketim, atık, mülkiyet, yabancılaşma ve daha çok başlık altında bu durumu yaratan ve çoğaltan iktidar ve mekanizmalara karşı örgütlü politikalar geliştirilmeye başlandı. Uluslararası dayanışma ve iletişim geliştirildi. Artık 'çevre' sorunu, insanlığın geleceği için, öncelikli politik-programatik çözümleri dayatıyor.

Çevre sorunu deyince, elbette 'su' hayati bir kavram. Dünyada dört milyara yakın insanın güvenilir içme suyundan yoksun ve sağlık koşullarına uygun suya erişemez olduğu ve de kullanılabilir suyun sadece yüzde on beşinin nüfusun yüzde seksen sekizi tarafından kullanılabildiği düşünülecek olursa durumun trajik boyutu daha anlaşılabilir. Üstelik bu kaynakların çok çeşitli nedenlerden hızla azalmakta olduğu anlaşılacak olursa. Tahribat ve ziyan bir yana, 'su kullanımı hakkı'nın gaspı bu fotoğrafı daha da karartıyor. Tarımdan kültürel mirasa ve insan hayatına kadar risk altındayız.

Ne yazık ki ilgili kurumların bu gidişi yavaşlatmak bir yana daha da kötüleştirdiğini söylemek abartma olmayacak. Siyasi partilerin ise -hele yerel seçimlerin şaşaalı gürültüsü içinde- bu konuda tek bir sözcükleri bile yok.

Bu ya da insana ait konularda kim ne söylüyor ki...

Özellikle su, kültür, baraj yapımı ve benzeri konularda devletin tabuları olduğunu ifade etmek gerekiyor. Bir ‘ekolojik çöküş'ten yüksek sesle söz etmenin zamanı çoktan geldi. Ve artık bu konudaki çözümlerin dar (salt çevreci) müdahalelerle gerçekleşmeyeceğini, tam tersine insanlığın kurtuluşunu -uluslararası temelde- tasarlayan politik duruşa sahip olmak gerektiğini herkes bilmeli.

Her on beş saniyede bir çocuk, sadece kirli su nedeniyle dizanteri, tifo, kolera gibi hastalıklardan ölüyor.
Ya diğerleri...
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.