Haberler

Haydarpaşa Venedik gibi olacak

Tarih: 5 Eylül 2005 Kaynak: Radikal

Mimar Şefik Birkiye, Haydarpaşa için, lale şeklindeki yedi gökdelenli ve denizden fıskiyeler yükselen ilk projesine alternatif yeni bir proje hazırlıyor. Venedik gibi yalılarla çevrili kanallar içeren projede, gökdelenler yerine tarihi simgeler yer alacak.

Kentin en önemli sit alanlarından bir olan Haydarpaşa'da 2.5 milyon metrekarelik bir alanda fuar kenti planlanıyor. Haydarpaşa Limanı dönüşüm projesine ilişkin kamuoyuna yansıyan tek görüntü, mimar Şefik Birkiye tarafından hazırlanan lale şeklindeki yedi gökdelenli, denizden fiskiyelerin yükseldiği, eski Türk evlerini içeren fotoğraftı.

İstanbul'a yeni bir simge kazandırılacak şekilde tasarlanan proje için, tarihi yarımada ve Boğaz siluetine zarar vereceği, bölgenin altyapısını çökerteceği, kentsel sit alanını yok edeceği endişeleri dile getirilirken, projenin kamuoyundan gizlenmesi ve sivil toplum örgütlerinin süreç dışında bırakılması tepki gördü.

Proje sahibi mimar Birkiye, konuya ilişkin ilk defa detaylı bilgi verirken, alternatif olarak gökdelensiz ve Venedik gibi kanallar içeren projeler de hazırlandığını söyledi. Birkiye, Arkitera Mimarlık Merkezi'nden Şevin Yıldız'a Haydarpaşa projesine ilişkin şu bilgileri verdi:

Haydarpaşa projesi neleri içeriyor?
Öyle aktiviteler getirelim ki, Anadolu yakasının da diğer yakaya bağlı olmadan bir hayatı olsun. Bu nedenle oraya fonksiyon olarak Avrupa'nın en büyük ticari merkezlerine uygun bir fuar organizasyonu getirdik. Bu fuar sistemi 150 bin-200 bin metrekare bir alan ve çevresinde kongre merkezleri, spor merkezleri, 4 bin odalı otel, restoranlar olması lazım.

Tek başına fuar alanı yapamıyorsunuz, bu çok büyük bir yatırım. Onun dışında buraya gelenler nasıl eğlenecek, nerede kalacak, alışveriş merkezleri, sinemalar, spor tesisleri, kültürel merkezler nasıl olacak derken anafikir olan fuar aktivitesini, kendi hizmetlerini kendi verecek bir şehir olarak düşündük. Bunlara konutlar, iş merkezleri gibi fonksiyonları ekleyerek bir program hazırladık. Fransız danışmanlarımız oldu, Disney'den çocuklara yönelik eğlence merkezleri yapmak için bilgi aldık.
Bütün alanı eski İstanbul'daki evlerin ölçeğinden esinlenen, üç-dört katlı binalarla, çağdaş Osmanlı mimarisi şeklinde düşünüp, üstünü bahçelerle kapladık. Arsanın yüzde 40'ı da çatı bahçeleri ve gezinti alanları şeklinde yeşil alan olarak düzenlendi. Projenin bir alternatifinde de suni bir Boğaz geliştirdik. Venedik'te olduğu gibi suni bazı kanallar yaparak, yalıları oraya sarkıtan bir proje bu. Bir de simgesel kuleler olsun mu diye düşündük. Diğer büyük şehirlerdeki gibi İstanbul'un da simgesel bir kısmı olsun mu, yoksa tarihi mimariden esinlenen adalar mı olsun dedik. Şimdi içinde kulelerin olmadığı alternatif bitmek üzere.

Tarihi yarımadayı düşünürsek, İstanbul'un böyle bir simgeye ihtiyacı var mı?
Bizden simge istenildiği için, yedi tane ince bakır kule düşündük.  'Bu İstanbul'a simge olur mu' derseniz, cevabım şu olur: Sadece metrekare inşa ederek dünyadan müşteri çekemezsiniz, bir de projenin simgesel yönü olmalı. Siz şimdi gazetelerde onu görüyorsunuz. Çünkü en gösterişlisi ve en çarpıcı olan oydu.

Kullanıcı profili nasıl olacak?
Size iki rakam vereyim: Bu proje zemin üzerinde 2 milyon 300 bin metrekare. Türkiye'ye getireceği ciro senede yaklaşık 1.2 milyar avro. Hem Türkiye'ye fuar alanlarında günlük harcamaları yaklaşık 600-800 avro arasında olacak turistler ve kaliteli bir tüketici getirecek. Ayrıca bu 1.2 milyar avronun sadece işletme vergisini hesapladığınızda, kente gelir olabilecek yüksek bir rakam tutuyor. Buraya gelen bu cironun yüzde 80'i diğer aktivitelere dağılıyor.

Projeye doğrudan gelen gelir, oteller ve kiralar. Halbuki bu harcamaların yüzde 80'i uçak ve taksiye, lokantacılara, ziyaretlere, alışverişlere gidiyor. Yeterli otel yapamadığımızdan, oteller fuar alanının dışına da taşıyor, insanlar başka yerlerde de kalıyor. Sonuçta bu projenin şehir için çok büyük bir artı değeri var.

Proje alanındaki kamusal ve tarihi binalarla, altyapının durumu ne olacak?
Hepsi halka açık müze olacak. Bütün arazi ve yollar kamuya açık. Kamuya açık caddeler dışında özel bir şey gerektirmiyor. Mevcut yollara bağlanmak için çeşitli kavşaklar gerekebilir. Otopark giriş-çıkışlarına dikkat ediyoruz. Yolların yanlarından çok fazla giriş çıkış vererek, arabaların kaybolmasını sağlamak lazım.

Ayrıca, caddeler, meydanlar, gezinti alanları olacak. Bu projede Paris ve Belçika'da kullandığım bir sistemi kullanıyoruz. Projeyi çok yüksek çevre değerli binalar sisteminde inşa etmeyi düşünüyoruz. Proje enerji ihtiyacının büyük bir bölümünü kendi karşılayacak.

Birimlere merkezi ısıtma sistemiyle dağıtım yapacağız. Güneş ısısından esinlenerek tasarlanmış yeni bir sistem var. Cam kullanmadan, paslanmaz çelikten yapılmış. Günlük kullanacağımız suların yüzde 40'ı güneş enerjisinden. Toplanan yağmur sularıyla bahçeler sulanıyor. O yağmur sularını da ayrı bir sistemle tüm çamaşır makinelerinde, tuvaletlerde ve içme suyu gerektirmeyen yerlerde tekrar kullanıyoruz. Ekolojik malzemeler kullanıyoruz, poliüretan gibi malzemler kullanılmıyor. Selüloz ve ahşap artıklarından izolasyon malzemeleri, bakır kullanılıyor. Hep geri kazancı
olan malzemeler kullanılıyor. Böyle entegre bir proje. Şimdi estetik konusu var. O ise her memlekette olduğu gibi bir tartışma konusu.

Bölgeyle ilgili yetkinin belediyeden alınıp Ankara'ya devredilmesi, özel bir yasa çıkarılması konusunda ne diyorsunuz?
Böyle büyük projeleri yapmak için tek çare arsaları satın almak ve birleştirmek. Üzerinde yön ve fonksiyonları tespit etmek, sonra şehirciliğe açmak. Öteki türlü, arsaları büyük projelerde kullanmak istediğiniz zaman, çok değişik problemler çıkıyor ve en iyi projeleri bile durdurabiliyor. Bu tip problemleri şahıs veya özel yatırımcı halledemiyor. Onun için bunların önceden merkezileştirilmesi, tek bir karara bağlanması lazım. Biz projenin yüzde 70'ini başka mimarlara inşa ettirmeyi düşünüyoruz.
Ben Disney'in yanındaki bir şehirde çalışıyorum. Altı milyon metrekarelik bir şehir parçası, orada 28 mimarlık ofisiyiz. Ama ana planı New York'tan bir mimarlık grubu yaptı. Sonra onun katıldığı jürilerle, referanslarla, bu mimari yaklaşıma sahip kaliteli ofisleri seçtiler ve onlara bölüm bölüm şehir parçaları verdiler.

Eleştiriler projeyi etkiliyor mu?
Simgesel kısım tartışılabilir, ama bizim yaptığımız ana şehircilik, İstanbul'un mimarisinden esinlenmiş çağdaş bir şehircilik yaklaşımı. Bu dünyanın yüzde 80'nin eleştirisini alan bir yaklaşım. Neden? Çünkü malzeme üretenler, moda mimari ve tüketim mimarisi yapanlar, bu tip uzun vade kalan mimarlara karşılar. Çünkü biz ekolojik, çevresel yaklaşımda uzun yıllar dayanan stillerden yanayız. Ben eski şehir taraftarıyım, çünkü onlar daha uzun vade dayanıyor, daha az çöplüğe gidiyor.

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.