Haberler

Seyyar Yemekçiler/Seyyar Kent Heykelleri

Tarih: 12 Ağustos 2009 Kaynak: Dwell, Dezeen, Wikipedia, streetfood.org Çeviren: Betül Tuncer Derleyen: Selin Biçer

Kaynak: www.dezeen.com

Simitçi, Kahveci, Gazozcu...

Günlük koşuşturma içinde bir lokanta ya da kafede keyifle yemek yemek planlarınıza uymayabiliyor. Açsınız, fakat yemeğe bile ayıracak vaktiniz yok... Böyle zamanlarda midye dolma, kokoreç, köfte, gözleme, balık ekmek, dürüm, tavuk pilav, simit, mısır, kestane, turşu suyu, patlamış mısır, pamuk helva, halka tatlı, macun, meyve, sebze, çay gibi yiyecekleri size hemen her sokak arasında sunan seyyar satıcılar imdadınıza yetişiyor. Herhangi bir yapının içine girmeden, yemek satan bir mekanın ya da bir marketin sokağa bakan açık bölümü, yemek arabaları ya da stantlardan alabileceğiniz sokak yemekleri (street food) genelde yöresel, ucuz, lezzetli ve yenmeye hazır. FAO (Food and Agriculture Organization)'nın araştırmalarına göre hergün 2,5 milyar insan seyyar yemekçilerden faydalanıyor.



Seyyar Satıcıların Yükselişi

Seyyar satıcılara genelde kaldırımlarda, sokaklarda, market ve okul yakınlarında, plajlarda, park gibi kamusal alanlarda sıkça rastlanıyor. Sokak yemekleri yerel ekonominin yapı taşlarından sayılıyor. Endüstri ve ticaretin uluslararası alanda gelişmesi ve turizmin artışıyla birlikte seyyar yemekçilerin sayılarında çoğalma gözleniyor. Mekan açamayacak kadar parası olmayan kişiler ve özellikle çiftçiler için sokak yemekleri ekmek kapısı oluyor.

Yiyeceklerin hazırlanma ve saklanma koşulları tüketicinin tekrar düşünmesine neden oluyor. Sokak yemeklerinin güvenilirliği hükümetleri ve bilimadamlarının ele aldığı konuların başında geliyor. Seyyar yemekçilerin yerel ekonomi açısından önemi, turizmi arttıran etkisi gibi nedenler hükümetlerin bu sektörü ortadan kaldırmasına olanak tanımıyor. Engellemek yerine desteklemek, geliştirmek, toplumsal bilinci arttırmak gerekiyor. Bu yüzden FSA (Food Standards Agency) seyyar yemekçilerin sağlık açısından güvenirliği için kapsamlı bir yol gösterici olmaya çalışıyor.



New York'ta her yıl seyyar satıcıları teşvik etmek amacıyla lezzet, hijyen, sunum gibi konuların öne çıktığı Vendy Ödülleri dağıtılıyor.

Amerika'da seyyar satıcılarla ilgili düzenlenen bir panel yapılıyor ve konuşmacılardan Rutherford, dinleyicilere soruyor: Kim seyyar dürümcülerde yiyor? Dinleyiciler ellerini kaldırıyor. Rutherford, seyyar dürümcülerde yemenin akşam yemeğini 5 Dolar'a mal etmenin ve yerel kültürle kaynaşmanın en iyi yolu olduğunu söylüyor.

Rutherford ve arkadaşı Aaron Sonderleiter seyyar dürümcülerin Los Angeles tarihinde önemli bir yer tuttuklarını iddia ediyor ve düzenlemenin restoran açacak parası olmayan işletme sahiplerine ayrımcılık yaptığını belirtiyor. Rutherford ile Sonderleiter, şehir çapında dürüm geceleri düzenliyorlar. Bu etkinlik, uluslararası bir tartışma başlatıyor ve sonunda seyyar satıcıları destekleyen bir ticaret organizasyonu kuruluyor. Bu, daha çok seyyar satıcıların meydana çıkmasına zemin hazırlıyor. Bu düzenlemenin hemen akabinde Sue Moore ve Larry Bain, "Let's Be Frank"i başlatıyor.

Kısmen sokakta sosisli sandviç satma deneyimini edinmek istedikleri için, kısmen de tanıdıkları çiftçileri sevdiklerini göstermek için başlatıyorlar "Let's Be Frank"i. Moore ve Bain organik yemekler sunan alışılmış bir restoran açmayı düşündükleri halde, sadece buna erişebilen ufak bir gruba ulaşmış oluyor. Sokak yemeği daha demokrat ve ekinle tabak arasındaki bağlantıyı doğrudan gösteriyor.

Bain, yemek konusunda inanılmaz derecede etkin. Ancak, sokak yemeği işletmesinin göründüğü kadar basit bir iş olmadığını farkediyor. Çiftçiler de tüketiciler de birer oyun ancak yasalar oyun değil. Yaptıkları her şey yasa dışı ancak yasayı değiştirme çabaları ile mutlu oluyorlar. Mobil yemeği desteklemenin, daha iyi yemekle olan bağlantıyı desteklemek anlamına geldiğini açıklıyor Rutherford.

Kam Miceli, aynı düşünceyi "Green Truck" için besliyor. Böylece organik ve sağlıklı yemeği refah düzeyi yüksek olan Los Angeles'ın batı kıyısından başka bir yere ulaştırmış oluyor. "Green Truck"ın kendisi sürdürülebilir bir işletme. Araçları kimyasalları ve plastik malzemeleri kullanmayıp, kızartma yağından gücünü üretiyor ve güneş enerjisinden yararlanan bir kantin çalıştırıyor. "Mother Trucker" dedikleri mobil yemek satıcısının ise sebzeli burgeri çok seviliyor ancak onlar tüm yelpazeye hizmet ederek, hem et hem sebze yemekleri sunuyor.

Tüm panelciler için seyyar büfenin tasarımı işletme anlamında çok önemli çünkü eski bir modeli müşterilerle daha açık etkileşim sağlayacak şekilde tekrar keşfediyorlar. Bir yere gidip yemek servis etmekle kalmayıp, yemeği, çalışanları, insanları, mekanı yani tüm deneyimi bir araya getirmesi gerektiğini anlatıyor Miceli. "Let's Be Frank" yakın zamanda bir adım daha atıyor ve kalıcı olarak park ediyor. İlk dükkanlarını açtılar, ancak şehirde dolaşan seyyar arabaları hala devam etmekte.



Seyyar Kent Heykelleri

Buna benzer bir girişim de İzmir'de menüsü pilav, nohut ve ayrandan oluşan "Pilav Arabaları". Fikir, büyük şehirlerde sıklıkla görülen pilav arabalarını modernize etmekten çıkıyor. Yatırımcılar, yeni pilav arabaları sayesinde hem krizi fırsata çevirmiş olacak, hem de sadece alt kesime hitab ettiği düşünülen eski pilav arabalarını tekrar yorumlayıp tüm kesimlere hitab etmelerini sağlamış oluyor.

Pilav arabalarında sunulan yemekler uzman aşçı tarafından hazırlanıyor ve yemeklerin denetimi bir gıda mühendisi tarafından yapılıyor. Kurucu ortaklar, endüstri mühendisleri tarafından tasarlanan pilav arabalarının Gıda Güvenliği Yönetim Sistemlerine uygun üretim yaptıklarını açıklıyor.

Seyyar yemek satışına başka bir örnek ise bir pizzacıdan geliyor. Çift katlı bir otobüsü restoran şeklinde restore ediyorlar ve belli hatlar üzerinde otobüsün faaliyetler gerçekleştirmesini sağlıyorlar. Pizza otobüsü sayesinde müşteriler hem ulaşım hem de yemek derdini karşılıyorlar.


Eminönü'deki balıkçı tekneleri İstanbul'un simgelerinden. Ancak balıkçı tekneleri sağlık kurallarına uymadığı ve sayılarının çokluğu nedeniyle belediye tekneleri geçen yıllarda kaldırdı. Bunun üzerine üç yeni tekne ihaleye veriliyor ve şu anda bu teknelerin önünde, eskiden olduğu gibi yine uzun kuyruklar oluşuyor.



Türkiye'de bazı belediyeler seyyar yemek stant ve arabalarını, hatta satıcıların kıyafetlerini bile yeniden tasarlatıyor. Bazı girişimciler eski tır, minibüs hatta otobüsleri dürümtırlara dönüştürüp kentte yeme mekanlarına farklı bir bakış sağlıyorlar. İyi ya da kötü her biri kent için birer sokak mobilyası haline geliyor.

Dünyada ise seyyar yemekçilerin kullandıkları stant, araba ve mekanlar için farklı sergiler ve workshoplar düzenleniyor. Eski karavan ve minibüsler boyanıp eğlenceli yeni halleriyle tüketiciyle buluşuyor.



Cologne Tasarım Festivali 2009, bizlere Mike Meires tasarımlarının sergilendiği "Global Street Food"u sunuyor. Her biri, farklı ülkelerin etnik köken, kültürel kimlik ve mutfaklarının esas alındığı objeler mimarlık, tasarım ve sanatın kesişim noktası haline geliyor. Bu sergi kamu alanlarındaki "aceleci mutfakların" cazibesini ortaya koyuyor. Objeler bu kentsel fast food istasyonlarını birer sokak heykeline dönüştürüyor.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.