Haberler

Dünyanın Yedi Harikasından Biri: Efes

Tarih: 24 Ağustos 2009 Kaynak: Birgün Yazan: Ersoy Soydan
Bu hafta Efes'e gidiyoruz. Antik Dünyanın yedi harikasından birinin bulunduğu Efes (Ephesos) bir zamanlar liman kentiydi. Şimdi denizden yaklaşık 5 km kadar içeride bulunan ve birkaç kez yeri değişen Efes'in geniş bir alana dağılan kalıntıları üzerinde Selçuk ilçesi yer alıyor. Burada yalnızca tarihi eserler yok, Türkiye'nin en uzun kumsallarından biri olan Pamucak da Efes'in yanıbaşında, artık ünlenen Şirince ve Kuşadası da cabası.

Hititlerce 'su/akarsu kenti' anlamına gelen Apasas olarak adlandırılan yerleşimin Efes olduğu sanılıyor. İlk yerleşimin Selçuk Kalesi ile St. Jean kilisesi arasındaki tepede olduğu, Yunan kolonicilerin yerli halkı yenerek Panayır Dağı'nın eteklerine yerleştikleri kabul ediliyor. MÖ 560 yılında Lidya Kralı Kroisos'un kente saldırmış ve Efes halkını savunmasız bir bölge olan İsa Bey Camisi'yle Artemis Tapınağı arasına taşınmaya zorlamış. Büyük İskender'in generallerinden Lysimakhos (MÖ 301-281) Efes'i günümüzde de bulunduğu Bülbül Dağı eteklerinde yeniden kurmuş ve surlarla çevirmiş. Roma döneminde Asia eyaletinin başkenti olan Efes, yaklaşık 200 bin nüfusa sahip büyük bir liman kentiymiş. Küçük Menderes Nehri'nin getirdiği alüvyonlar limanı doldurunca Bizans döneminde bir kez daha Ayasuluk Tepesi'ne taşınmış. 1348 yılında Aydınoğulları Beyliği'nin başkenti olan Efes Ayasuluk olarak adlandırılmış, 1914 yılında da adı Selçuk olarak değiştirilmiş.

Yılda ortalama 1,5 milyon kişinin ziyaret ettiği Efes'in hâlâ kullanılan 30 bin kişilik antik tiyatrosu, Devlet Agorası, Vedius Gymnasiomu, Lukas mezar anıtı, doğu gymnasionu, Hadrianus Tapınağı, odeon (meclis salonu) ve su kemerleri ilk akla gelen anıt. Antik Dünyanın İskenderiye ve Bergama Kütüphaneleri'yle birlikte üç önemli kütüphanesinden biri olan Celsius Kütüphanesi ise restore edilerek ayağa kaldırılmış. Mozaik ve fresklerle süslü Yamaç Evler de Efes'in görkemini yansıtan eserlerden. Efes'teki kazılar 1869 yılında İngiliz John Turtle Wood tarafından başlatılmış. Efes kazılarında bulunan eserlerin bir bölümü Efes Arkeoloji Müzesi'nde, diğerleri İzmir ve İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor.
Antik Dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilen Artemis Tapınağı ise Kuşadası yolu üzerindeki 'İngiliz Çukuru' olarak adlandırılan mevkiidedir. İlk kez MÖ 2. yüzyılda Filistinli (Sidonlu) Şair Antipatros'un yazdığı bir şiirde sözü edilen yedi harika, sonraki yıllarda herkes tarafından benimsenmiş. 3. yüzyılda Ostrogotlar tarafından yıkıldığı bilinen Artemis Tapınağı'ndan geriye temel kalıntıları ve bir sütunu ulaşabilmiş. Artemis Tapınağı'nın bulunduğu yer, İyonlar yerleşmeden önce Ana Tanrıça Kibele'nin kutsal yeri olarak biliniyordu. Ana Tanrıça Kibele kültünün devamı sayılan Artemis, doğulu ve batılı özellikleri bir arada taşıyor, Efes'in koruyucusu, doğurganlık ve av tanrıçası olarak kabul ediliyordu. Sakız adasında Tanrıça Hera için bir tapınak yapılınca, Efesliler de Artemis adına büyük bir tapınak inşa etmiş. İlk tapınak yanınca, Hellenistik dönemde dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen tapınağı inşa etmişler. Bütünüyle mermerden inşa edilmiş ilk anıt olan 127 sütunlu tapınak 125 metre uzunluğunda ve 60 metre genişliğindeymiş.

İnanç Turizminin Merkezi
Hıristiyan inancına göre Meryem Ana yaşamının son yıllarını Efes çevresinde geçirdiği kabul ediliyor, ayrıca İncil'de adı geçen Yedi Kiliseden birinin bulunduğu Efes bu özellikleri nedeniyle inanç turizminin en önemli noktalarından biri. Efes'in ilk kilisesi ise eski borsa binası olduğu bilinen Meryem Ana Kilisesi. 4.yüzyılın başında kiliseye çevrilen bazilikanın Meryem Ana'nın adının verildiği ilk kilise olduğu kabul ediliyor. 260 metre uzunluğunda bazilikanın etrafı sütunlarla çevriliymiş. Daha sonraki yıllarda bazilikanın batısına bir kilise inşa edilmiş. Hıristiyan din adamlarının bir araya geldiği üçüncü konsil 431 yılında burada toplanmış ve Meryem Ana'nın Tanrı'nın Annesi (Theotokos) olduğu kararı almış.
Efes çevresinde Hıristiyanlar açısından önem taşıyan üç yer daha var. Bunlardan ilki Panayır Dağı'nın eteklerindeki Yedi Uyuyanlar Mağarası. Söylenceye göre Roma İmparatoru Decius (249-251) döneminde takip edilen yedi Hıristiyan genci bu mağaraya saklanmış ve Romalı askerler mağaranın ağzını kapatarak onları ölüme terk etmişler. Yedi genç iki yüzyıl süren uykudan sonra mucizevi bir şekilde uyanmışlar. Yedi genç öldükten sonra da bu mağaraya gömülmüş, mezarlarının üstüne bir kilise inşa edilmiş.

Meryem Ana Evi
Bir diğer önemli yer ise Selçuk yakınlarında Bülbül Dağı'nın üzerindeki Meryem Ana Evi. İsa'nın ölümünden sonra Aziz Yuhanna'nın Meryem Ana'yı Efes'e getirdiği ve Meryem Ana'nın son yıllarını burada geçirdiğine inanılıyor. Efes'in 7 km kadar güneyinde, Bülbül Dağı'nda 425 metre yükseklikte bulunan Meryem Ana evinin yeniden keşfi Alman ozan Clemens Brentano'nın yazdığı bir kitap sayesinde olmuş. Westfalen'in Dülmen kentindeki bir manastırda yaşayan ve iyi eğitim almamış bir rahibe olduğu bilinen Anna Catherine Emmerich bu evin görüntüsünü 1818 yılında kendi ağzından Brentano'ya yazdırmış. "Büyük Hanımımızın Yaşamı" adlı kitap dokuz bölüm halinde arkadaşları tarafından yayınlamış. Kitap, İzmir'de yaşayan Lazarist Koleji Başkanı Eugene Poulin'in eline geçmiş. Poulin'in görevlendirdiği keşişler 29 Temmuz 1891 günü Emmerich'in anlattıklarına uyan, Meryem Ana'nın son günlerini geçirdiğine inanılan evin kalıntılarını bulmuş. Keşişler araziyi satın almış, 1892 yılında da İzmir Katolik Başpiskoposu Meryem Ana evinin bulunduğu alanı hac yeri ilan etmiş. Daha sonra eski yapının kalıntıları üstünde bir şapel inşa edilmiş. Şapelin altındaki düzlükte suyu kutsal kabul edilen bir ayazma var. Meryem Ana evinin bulunduğu bölge geçmişte Şirinceli Rumlar tarafından da kutsal kabul ediliyordu, hatta evin korumasını üstlenmişlerdi. Her yıl Meryem Ana'nın ölüm günü olan 15 Ağustos'ta buradaki Panagia Kapulu Ayazmasında panayır yapıyorlarmış. Dolayısıyla bu keşfin ne kadar keşif olduğu da tartışmalı bir şey. 1961 yılında Papa tarafından hac yeri olarak ilan edilen Meryem Ana Evi, 1967 yılında Papa 6. Paulus, 1976 yılında Papa 2.Johannes Paulus ve son olarak 2006 yılında Papa 16.Benedict tarafından ziyaret edildi. Her yıl yaklaşık 1 milyon kişi tarafından ziyaret edilen Meryem Ana Evi'nin çevresinde lokanta ve hediyelik eşyaların satıldığı dükkanlar var.

Üçüncü önemli mekan ise İsa'nın havarilerinden Yuhannes'in (Yahya) mezarının da bulunduğu Ayasuluk tepesindeki Saint Jean Kilisesi. Kilisenin bulunduğu tepe Aziz Yuhanna'nın (Saint Jean yada John) Tanrı'yla konuştuğu kabul edildiği için kutsal konuşma yada söz anlamına gelen "Hagios Logos" adıyla anılmış ve Türkler buraya "Ayasuluk" demiş. İncil yazarı Havari Yuhanna'nın buraya gömüldüğü, daha sonra da mezarının üzerine bir anıt dikildiği, ahşap çatılı bir kilise yapıldığı kabul ediliyor. Yaklaşık yüzyıl sonra Bizans İmparatoru Iustinianos buraya altı büyük kubbeli ve haç planlı görkemli bir bazilika inşa ettirmiş. Merdivenlerle inilen bir odada Aziz Yuhannes'in mezarı bulunuyor ve mezardan çıkan tozun bazı hastalıklara iyi geldiğine inanılıyor.

Ayasuluk Tepesinin eteklerindeki İsabey Camisi de görülmeye değer güzellikte. Aydınoğulları Beyliği döneminde Şamlı Mimar Ali tarafından inşa edilen camide Artemis Tapınağından getirilen taşlar da kullanılmış. İsabey Camisi hem avlulu Türk cami tarzının hem de transepti olan Anadolu sütunlu camilerin en eski örneği olarak kabul ediliyor.

Yer Adları Konusunda
Bereketli Topraklar'da onlarca kez yazdım, yer adlarının değiştirilmesinin saçmalığını anlatmaya çalıştım. Ad değiştirmenin aslında o coğrafyanın binlerce yıllık geçmişiyle bağını kopardığını ve ülkemizi tanınmaz hale getirdiğini anlatmaya çalıştım. Şimdi -çok şükür- devletin en tepesi bile bu konuyla ilgileniyor, yaklaşık yarısı değiştirilen (12 binden fazla yerleşimin adı Türkçeleştirme bahanesiyle uyduruk adlarla değiştirildi) yer adlarının eskisinin kullanılacağı söyleniyor.
Bence şimdi yer adlarıyla ilgili kararı yöre halkına bırakmalı. Gerekli yasal düzenlemeler yapılarak yöre halkının isteği olması halinde referandum yapılmalı ve çoğunluk değişimden yana oy kullanırsa eski adlardan birine dönülmeli. Yalnızca Kürtçe adlara değil Ermenice, Yunanca, Lazca, Gürcüce gibi adlara da dönüşün yolu açılmalı, ancak halkın isteği ve onayı olmadan bir daha hiçbir yerin adı tepeden değiştirilmemeli, hele hele uyduruk yeni bir ad Efes; İzmir'e uzaklığı
55 km, İzmir-Aydın otoyolunu kullanarak yaklaşık 1 saatte Selçuk'a ulaşılıyor. Selçuk'a trenle de gelmek olanaklı.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.