Haberler

İstanbul'u yollara, köprülere feda ettik

Tarih: 31 Ağustos 2009 Kaynak: Yeni Şafak
Üç Hürel grubundan tanıdığımız Haldun Hürel bir sanat tarihçisi ve İstanbul aşığı. İstanbul'u Geziyorum Gözlerim Açık, Burası İstanbul, İstanbul'un Alfabetik Öyküsü şimdi de Anlat İstanbul kitabıyla çıktı okuyucunun karşısına. İstanbul'u yolarla arabalara kurban ettik diyen Hürel, daha da geç olmadan kalanları kurtarılması için harekete geçilmesi gerektiğini söylüyor.

- İstanbul'u Dinliyorum Gözlerim Açık, İstanbul Adresleri, Burası İstanbul, İstanbul'u anlatan çocuk kitapları şimdi Anlat İstanbul'u çıkardınız. İstanbul'a dair pek çok kapsamlı kitabınız ve çalışmalarınız var. Nasıl başladı sizde İstanbul aşkı?


- İstanbul araştırmacısı, yazar ve akademiysen olarak İstanbul araştırmalarına 15 yıl kadar önce başladım. Ondan önce bölük börçük birikimlerim vardı. İstanbul aşkı ise daha ben beş yaşındayken ortaya çıktı. Gülhane Parkında ailece yaptığımız bir gezide parkın yemyeşil dokusu, Ayasofya'nın tarihi yansıtan heybetli duruşu, yokuş aşağıya inen İstanbul tramvayları zihnimde çok mistik bir görüntü oluşturdu. Kitaplaştırmak ve gezmek gayesiyle başladığım serüven giderek artan şiddetle ve heyecanla sürüyor. Hakikaten aşk bu.

- Birikimlerinizi akademisyen olarak aktarmaya devam ediyor musunuz?


- Türkiye'de ilk İstanbul dersliğini ben kurdum. Marmara Üniversitesi'nde başladım, dört üniversitede ders verdim. Şimdi İstanbul Ticaret ve Acıbadem Üniversite'sinde bu dersi veriyorum.

- Yeni çıkan kitabınız Anlat İstanbul'a gelirsek, içinde yüzlerce öykü var. Kitap, kuru tarihi bilgiler değil de okuyucuyu içine çekecek ilginç ayrıntılarla dolu. Bu çalışma nasıl ortaya çıktı?


- Böyle bir kitap yazma özlemim uzun yıllardan beri vardı. İnsanlara öyküler anlatıyorum havasını taşıyan bir kitap yazamaz mıyım diye düşündüm ve ortaya bu kitap çıktı. Anlat İstanbul, kentin mekânlarını, olaylarını, kişilerini sokaktaki adamdan, padişaha kadar her kesimden insanı anlatan bir öykü kitabı. Gerçek anlamda bakarsanız kişiler, mekanlar ve olayların tamamı eşittir İstanbul . Sokaktaki insanın serüveni bizim için çok önemli. Çalışmalarımda anlattığım tüm mekânlara gider, insanlarla konuşurum. Sadece arşiv taramasıyla İstanbul anlatılmaz.

- İstanbul'un giderek yıpranıyor bunu önlemek için neler yapılmalı?


- Geçen gün Silivrikapı'da İstanbul'un son tarlasını gördüm. Çok duygulandım. Bala Hüseyin Paşa Camii ve külliyesinin yanında bir bostan, köşe başında Çorlulu Ali Paşa çeşmesi, ahşap evler, bu fotoğraf karesi tam eski İstanbul'u anlatıyor. İşte o bostanın bile korunması lazım. Çünkü İstanbul'da boş bir nokta yok. Öncelikle böyle tarihi kentlerde araba olmamalı. Tercih yapacaksınız ya tarihi kent ya araba, ikisi bir arada olmaz. Maalesef biz arabayı tercih ettik. Tarihi yarımadanın içinde bulvarlar açtık. Düşünebiliyor musunuz, Aksaray'dan Topkapı'ya uzanan Vatan caddesi boyunca Likos deresi geçerdi. Caddeler ve çevrelerinde oluşan yüksek binalar tarihi yarımadaya hiç yakışmıyor. Üstelik hepsi de çok çirkin. İstanbul'da modernite adı altında caddeler, yollar açılıyor ama modernite tarihi yaşatmaktır.

- Yakında üçüncü köprü de yapılacak bu konuda ne düşünüyorsunuz?


- Hadi, bir tane köprü yaptın ulaşım kolaylığı sağlandı. İkincisi ve üçüncüsü tamamıyla gereksiz. İhtiyaç var ki açıyoruz diyorlar. Tam tersini düşünüyorum, ihtiyaç olmamasını sağlayacaksın. Göçü durdurabilmenin yolunu bulmak lazım. Yoksa İstanbul primat kent olur yani Türkiye'nin her bakımdan en büyük ve rakipsiz kenti İstanbul. Örneğin Amerika'da New York, Los Angeles, Washington gibi birbirinin alternatif olan kentler var. Türkiye'de İstanbul'un alternatifi yok. İstanbul'un kültür ve sanat, tarihsel topografya açısından bir örneği olamaz. En azından bu kapasitede benzer bir kent olmalı.

- İstanbul 2010 Avrupa kültür Başkenti seçilmesi çok uzun zamandır gündemde kurulun çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Bu kurul halka açılmadı, halkla bütünleşemedi. Shakespeare diyor ki şehir nedir ki asıl olan insandır. Şehri şehir yapan insanlardır. İstanbul'u yaşıyor olmak önemli. İstanbul'da yaşayanların 2010 komisyonun faaliyetlerinden haberdar olması lazım. Restorasyon yapıyorsun Fener, Balat, Ayvansaray'da eski Rum evlerini iyileştirme çalışmaları yapıyorsun, neden yaptığını halk bilmiyor. Sadece binaları yapmakla olmaz. O binaların içinde oturan, çevresinde yaşayan insanın bilgilenmesi lazım. Üstelik yapılan restorasyonlar da sorun var. Onarımların dünya kriterlerine uymadığı söyleniyor. Kara surlarında yapılan onarım çok çirkin. Eski evlerin yan yana durduğu otantik mahalleler var. Eyüp, Süleymaniye,Kadırga özellikle Ayvansaray surları ve Balat arası harika ahşap evlerle dolu. Bu yerlerin komple ayağa kaldırılması lazım. Kara surlarında ahşap merdivenlerle gidilen bir sur güzergâhı gezisi muhteşem olur. Surları herkese tanıtır. Şimdi mahzenler çöplük haline gelmiş. Komisyon buraları iyileştirme çalıştırması konusunda bir eylem yapmıyor.

- Peki bu surlar konusunda bir şeyler yapılamaz mı?


- Bu şansımız hala var. Yedikule kapısından Halice kadar 5600 metrelik o surları bütünüyle gezdirebilirsiniz. Hücrelere girersiniz, kapıları anlatırsınız, fetih nasıl yapıldı canlandırırsınız. Ancak 2010 komisyonu açsından bakarsak onların vakti kalmadı.

- İstanbul'u anlatmaya devam edecek misiniz, kitap çalışmalarınız var mı?


- İstanbul'un Alfabetik Öyküsü adlı kitabın genişletilmiş baskısını çıkaracağım. Bu daha çok ansiklopedik bir şey olacak. Bütün sokaklar, caddeler, çıkmaz sokaklara varana kadar semtlerin isimleri dahil aklınıza gelecek İstanbul ile ilgili her kelime bu kitapta yer alacak.

- Sizi etkileyen örneklerden birini verseniz..


- Mesela Pırnal Sokak, bu isim nerden geliyor diye araştırdım. Bir çalının adı olduğunu öğrendim. Sokağın yanı başındaki Ağa Hamamının cehennemliği o çalılarla yakılıyormuş. Orası o çalılarla dolu oldu için sokağa bu adı vermişler. Bu sadece bir sokağın öyküsü. Her gün geçip görmediğimiz, farkına varmadığımız ne çok anılar taşıyor bu kent.

Konser versek kimse dinlemeye gelmez

- Üç Hürel grubuna dönersek ortalardan kayboldunuz, bilinçli bir tercih miydi bu yoksa kendiliğinden gelişen bir süreç mi oldu?


- Biz üç kardeş birbirimizden hiç ayrılmadık. Hep birlikte hayatımız geçirdik. Hala yakın semtlerde oturuyoruz. Müzik hayatına başlayalı amatörlüklerle beraber 65 yıl oldu. Müzik sanattır sanat nasıl bırakılır. Sahneye çıkmadığımız için müziği bıraktığımızı düşünüyorlar.

- Neden sahneye çıkmıyorsunuz?


- Sahneye çıkmak, bir takım insanların ağzını kokusunu çekmek, ödünler vermek demek. Ayrıca müzik ikinci plana atılacak bir iş değil. Üç Hürel olarak her şeyiyle dört dörtlük müzik yapacak isteğimiz ve zamanımız yok. Şu anda konser vermeye kalksak kimse dinlemeye de gelmez. Uzun yıllardır akademisyenlik yapıyorum ve gençliği tanıyorum. Piyasada ne tür müziğin dinlendiğini biliyorum. Müzikte yozlaşma ve taklit var. Bir eller havaya kültürü. Böyle bir piyasanın içinde olmak istemiyoruz.

- Müziği bırakmadık dediniz albüm çalışmalarınız var mı?


- Bir ay kadar önce Sanki adını taşıyan bir single yaptık, kapağına kadar her şeyiyle hazır. Müzik raflarında değil evdeki rafta duruyor. Piyasaya ne zaman çıkaracağımıza karar vermedik.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.