Haberler

Sahaflar Taksim Gezi Parkı'na yakıştı

Tarih: 8 Ekim 2009 Kaynak: Zaman Yazan: Beşir Ayvazoğlu
Geçen salı günü, vitrinleri indirip kaldırım taşlarını sökerek, çiçekleri ezip vatandaşı döverek güya IMF'yi protesto eden bir grup, Taksim Meydanı'nda terör estirdi. Haberi duyduğumda, "Eyvah," dedim, "bu vahşiler polisten kaçarken Gezi Parkı'na dalmışlarsa, kitapları da parçalamışlardır!"

Taksim'i bilen okuyucularım, eğer yakın zamanlarda buraya yolları düşmemişse Gezi Parkı'yla kitap arasındaki ilişkiyi anlamamış olabilirler. Duymamış olanlara ben duyuruyorum: Gezi'de, 25 Eylül'de başlayan ve altmış kadar sahafı bir araya getiren Sahaf Festivali devam ediyor. Beyoğlu Belediyesi'nin himmeti ve sahaf dostumuz Emin Nedret İşli'nin gayretiyle üç yıldır düzenlenen bu festival, her gün yüz binlerce insanın gelip geçtiği Taksim'de, sadece kitap kurtlarının değil, kitapla tanışıklığı olmayan, sahaflığın ne olduğunu bilmeyen insanların bile ilgisini ve dikkatini çekiyor. Pahalı nâdir eserlerin yanı sıra çok ucuza satın alınabilecek ikinci el kitapların satışa sunulduğu, "Kitaplar çok pahalı" bahanesini anlamsız kılan bir festival bu! Buyurunuz, burada aradığınız her kitabı bulabilir, hatta bir paket sigaraya vereceğiniz parayla birkaç kitap alabilirsiniz.

Beyoğlu Sahaf Festivalleri'nin ilki 2007 yılında Galata Kulesi'nin dibinde açılmış, geçerken uğranabilecek bir yer olmadığı için fazla dikkati çekmemişti. Geçen yıl Gezi Parkı'nda açılan II. Sahaf Festivali ilgi görünce, bu yıl da doğru bir kararla aynı mekân tercih edildi. Bana sorarsanız, neye yaradığını hâlâ kimsenin tam bilmediği, daha çok tinercilerin kullandığı Gezi Parkı'nda bugüne kadar yapılan en anlamlı faaliyet, bu Sahaf Festivali'dir. Gidin görün; insanların "Başıma bir iş gelir!" korkusuyla hızlı hızlı geçtikleri bu parka tatlı bir canlılık gelmiş.

Önemli Avrupa şehirlerini gezenler, bu şehirlerin merkezî yerlerinde sahafları ve ikinci el kitap satıcılarını görmüşlerdir. Uğramadan, birkaç kitap almadan geçemeyeceğiniz canlı, sımsıcak kültür ortamlarıdır bunlar. Bizde ise sahaflar genellikle sevimsiz işhanlarında, çok zaman alt katlardaki kasvetli mekânlarda yaşama savaşı verirler. Gönül ister ki, sahaflar, merkezî bir yerde, mesela Gezi Parkı'nda bu parka güzellik ve anlam kazandıracak bir düzenlemeyle sürekli görünebilecekleri bir mekâna sahip olsunlar! İnanıyorum ki, 1940'larda kör kazmaya kurban edilen tarihî Taksim Topçu Kışlası'nın yerine yapılan ve ölü doğan bu park, o zaman "2009 Avrupa Kültür Başkenti"ne yaraşır bir işlev kazanacaktır.

Taksim Topçu Kışlası, karışık bir üslûpla inşa edilmiş olsa da, tarihimizin bir dönemine şahitlik eden, Cumhuriyet'in ilk yıllarında uyanık gazeteci Sait Çelebi'nin futbol müsabakaları düzenlediği muhteşem bir mekândı. Yıkılmamış olsaydı Taksim Meydanı bugün apayrı bir güzelliğe ve tarihî bir derinliğe sahip olacaktı.

Atatürk'ün ölümünden sonra İstanbul'a vali ve belediye reisi olarak tayin edilen Dr. Lütfi Kırdar döneminde, Taksim Kışlası'nın arazisi üzerine yapılan Gezi Parkı'nın o zamanki adı "İnönü Gezisi"dir. Bu parka, Taksim'deki abideyi gölgede bırakacak bir İnönü heykeli de dikilecekti; Güzel Sanatlar Akademisi'ne ısmarlanan heykelin kaidesi hazırlanmıştı. Aslına bakılırsa, İsmet Paşa, Taksim'den Harbiye'ye, oradan da Maçka'ya ulaşan bir hat üzerinden Dolmabahçe'ye inen vadinin işgal ettiği geniş sahayı kendi mülkü gibi görüyordu; bu alan Prost planında "2 Numaralı Park" adı verilerek imar edilmeye başlanmış, Taşlık mevkiindeki "Millî Şef"e tapulanan geniş arsaya da bir villa yapılmıştı: İnönü Villası. Bu arada aynı bölgede Dolmabahçe Sarayı hasahırlarının yerine "İnönü" adı verilen bir stadyum yapıldığını hatırlatmak isterim. 1950'lerde bile trafikte problemlere yol açan ve halkı çok rahatsız eden bu stadyumun açılışına devlet memurları dışında kimsenin katılmadığı biliniyor. Açıkhava Tiyatrosu ve yüzme havuzu da, rahmetli Sedat Çetintaş'a göre, İnönü Villası'nın İnönü Gezisi'ne bakan cephesinden görülen manzara ileride yüksek binalarla kapatılmasın diye yapılmıştı. Villanın deniz manzarasını emniyete almak için de geniş bir alan Belediye tarafından istimlâk edilmiş, bir istinat duvarı ve üzerine bir kahve binası yapılmıştı. Sedad Hakkı Eldem'in eseri olan "Türk Kahvesi"nin adı, "Beş yüz yıllık Türk İstanbul, Paris veya Londra mıdır ki, adına Türk Kahvesi diyorsunuz!" diye eleştiriler yöneltilince "Şark Kahvesi" diye değiştirilmiştir. Swiss Otel'in yapılabilmesi için yıktırılarak geride yeniden inşa edilen ve Sedad Hakkı Eldem'in en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen bu kahve, ayrı bir yazının konusudur.

Her neyse... Artık kimse Taksim Gezi Parkı'na "İnönü Gezisi" demiyor. 1950 yılında Demokrat Parti iktidara geldiği için İnönü heykelinin dikilemediği park, o tarihten beri özellikle geceleri insanların geçmekten korktuğu ölü bir alandır. Buraya hayatiyet kazandırmak lâzım.

Dedim ya, sahaflar Taksim Gezi Parkı'na çok yakıştı!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.