Şemsi Paşa Cami
Bu camiye kuşkonmaz!
Gerçek ismi Şemsi Paşa Camii olan ve Üsküdar sahilde bulunan camiinin ismine dair ilginç rivayetler aktarılıyor. Söylenenlere göre, camiye Kuşkonmaz denmesinin bir başka nedeni de Şemsi Paşa'nın kişiliğiyle ilgili. Fazlasıyla titiz bir kişi olan Şemsi Paşa, Sokullu Mehmet Paşa ile rekabet halindeymiş. Zaman zaman şakayla karışık atışırlarmış. Şemsi Paşa bir gün Sokullu'ya, "Sokullu, camiini kuşlar pislemiş" diye takılınca, "Gökyüzüne açık olan her yer kuşların pislemesine müsaittir" cevabını almış. Paşa, cami yaptırmaya karar verince Sokullu'nun sözü aklına gelmiş. Mimar Sinan'a giderek, "Bana öyle bir yerde cami yap ki üzerine kuşlar pislemesin" demiş. Sinan, bütün camilerinde yaptığı gibi iyi bir araştırmadan sonra kuzey- güney rüzgârlarının kesiştiği bu noktayı bulmuş. Dalgaların kıyıya çarpmasıyla meydana gelen titreşimleri incelemiş ve camiyi burada yapmaya karar vermiş.
Yeni Cami
66 yıla 66 kubbe
Osmanlı sultanları tarafından yaptırılan büyük camilerden biri olan Yeni Camii,Eminönü meydanında İstanbul siluetinin olmazsa olmazlarındandır. Bir İstanbul selâtin camisinin inşası ortalama, 2 ilâ 7 yıl arasında sürmesine rağmen, Yeni Cami'nin inşaatı tam 66 yıl sürmüş. Kubbelerinin sayısı, sanki bu duruma nazire yaparmışçasına 66'dır.
Kılıç Ali Paşa Cami
Deniz üzerine kurulan tek cami
Kaptan-ı Derya tarafından 1580 yılında Mimar Sinan'a yaptırılan Kılıç Ali Paşa Camii denizin üzerine inşa edilmiş. Kılıç Ali Paşa, devrin padişahı 3. Murat'tan cami yaptırmak için yer ister. Padişah ise, "Sen deryaların serdarısın, gücün yetiyorsa derya üzerine bir cami yap" der. Bu duruma çok üzülen Kılıç Ali Paşa, Mimar Sinan'ı kendine mimar olarak tutar ve Tophane Rıhtımı'nın kenarına taş, toprak, moloz taşımaya başlar ve camiinin yapımına başlar.
Yıldız Cami
Caminin planı padişaha ait
Son dönem Osmanlı cami mimarisinde benzeri olmayan bir örnek Yıldız Camii. Beşiktaş İlçesi'nde, Barbaros Bulvarı'nda Yıldız Sarayı yolu üzerindeki cami, 1885-1886 yılları arasında Sultan II. Abdülhamit tarafından Nikolaki Kalfa'ya yaptırılmş. Hamidiye ya da halk arasındaki adıyla Yıldız Camii"nin plânı 2. Abdülhamit tarafından çizilmiştir. Bu nedenle plânı bir padişah tarafından çizilen tek camidir. Camii, Peygamber efendimizin miraca yükseldiği mekân Mescid-i Aksa'ya benzemesi de dikkat çekicidir. Sultan II. Abdülhamid bu caminin ahşap kafeslerini de kendisi yapmıştır.
Ahi Çelebi Cami
İstanbul Ticaret Üniversitesi'nin arkasında bulunur. Anlatılanlara göre Evliya Çelebi rüyasında kendisini Ahi Çelebi Camii'nde görür. Caminin içinde Hz. Muhammed'le karşılaşan Çelebi, heyecanlanarak "Şefaat ya Resulâllah" yerine yanlışlıkla "Seyahat ya Resulâllah" der. Ve büyük yolculuk başlar.
Sanki Yedim Cami
Sanki Yedim en güzel örnek
İstanbul Fatih'te Sinanağa Mahallesi'nde bulunan Sanki Yedim Camii'nin hikâyesi en az ismi kadar enteresan. Rivayete göre maddi durumu pek güçlü olmayan esnaf Keçeci Hayreddin, İstanbul'da yapılan selâtin camilerine çok özenmektedir ve bunlar gibi bir cami yaptırmak istiyordur. Fakat camiyi inşa etmek için paraya ihtiyaç vardır. Keçeci Hayreddin'de çözümü canı birşey yemek istediğinde yemeyip "sanki yedim" diyerek parasını bir kenara koymakta bulur. Biriktirdiği paralarla da Sanki Yedim Camii'ni yaptırır.
Laleli Cami
Kendi adıma cami yaptırdım adını şeyhe kaptırdım
Laleli Camii padişah Üçüncü Mustafa tarafından yaptırılmış. Yaptırdığı hiçbir camiye adını vermeyen Sultan, Laleli Camii'ne adını vermeyi düşünmektedir. Caminin şekillendiği günlerde o civarda yaşayan Laleli Baba'yı da ziyaret eder. Ziyaret esnasında aralarında tatsız bir konuşma geçer. Sultan, bu olaydan birkaç gün sonra rahatsızlanır. Hekimler derdine çare bulamayınca 3. Mustafa'nın aklı başına gelir. "Boşuna uğraşıyoruz, bu derdin ilâcı Laleli Baba'da" der ve yaşlı dervişin huzuruna koşup affını ister. İyileşince de ince bir espriyle, "Kendi adımıza bir cami yaptırdık, onu da şeyhe kaptırdık" der ve camiye onun ismini verir.
Mihrimah Sultan Cami
Mihrimah beğensin diye
Biri, Üsküdar diğeri ise Edirnekapı'da kurulu olan camilerin öyküsü şöyle: "Sinan, Mihrimah Sultan'a plâtonik bir yakınlık duymaktadır. Bu nedenle iki caminin de yerini özenle seçmiş ve camileri, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir hesaplama ve estetik anlayışıyla inşa etmiştir. Bu hesaplama sonucuna göre, senede bir defa, güneş Edirnekapı'daki caminin tek minaresinin arkasından batarken, aynı anda Üsküdar'daki caminin iki minaresi arasından dolunay doğmaktadır.