Haberler

Tasarımın Aykırı İsmi Jonathan Barnbrook: Tasarımcının Sosyal Vicdanı Olması Gerekir

Tarih: 21 Ocak 2010 Kaynak: Birgün
Barnbrook, İngiltere'nin en iyi bilinen yaratıcı tasarım stüdyolarından biri ve bu stüdyonun sahibi de dünyaca ünlü aykırı tasarım idolü Jonathan Barnbrook'dan başkası değil. Yenilikçi kitap tasarımlarının, kurumsal kimliklerin üretildiği ve her tasarımcının orada olmak isteyeceği bir mekân. Dünyanın her köşesinden CD, özel yazı tipleri, web siteleri ve dergi tasarımı yaptırmak isteyenlerin uğrak yeri Barnbrook Stüdyosu'nun yaratıcısı Jonathan Barnbrook ile yolumuz İstanbul'da tesadüfen kesişti. Adalar'a yaptığım bir vapur yolculuğunda hayranı olduğum David Bowie'nin bir albüm kapağını tasarlayan sanatçı ile karşılaşacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Vapur yolculuğu süresince konuştuklarımızı paylaşmak da BirGün okuyucularına kısmet oldu bu vesileyle.

-Grafik tasarım her türlü yargıdan bağımsız ve politiktir midir? Siyasi bir içeriğinin olması gerekliliği konusunda ne düşünüyorsunuz?
Bunu okuyan pek çok kişi muhtemelen grafik tasarımın yaşamlarıyla ne kadar iç içe olduğundan ve grafik tasarımın türlerinden bihaberdir. Örneğin gazete, bir kutu kolanın üzerindeki etiket, Nike logosu, hatta bir gösteride kullanılan pek sinirli bir siyasi pankart dahi bir grafik tasarım ürünüdür. Bu yüzden, her bir grafik tasarımın doğrudan bir siyasi mesajı olmasa da, daima siyasi bir grafik tasarımın olduğunu düşünürüm. Grafik tasarımın amacı mesajı olabildiğince etkin bir biçimde iletmektir ve siyasetin büyük bir kısmı da düşüncenizi insanlara iletmekten ibarettir, bu sebeple grafik tasarım daima siyasi değişimin temel bir aracı olacaktır.

Herhangi bir iletişim/tasarım mesajın kendisinden çok nedeninden ötürü dolaylı yoldan da siyasi olabilir. Örneğin bir reklamdaki mesaj politik olmayabilir ancak bunun insanların ihtiyaç duymadıkları bir şeyi satın almaları için ortaya konduğu gerçeği de var. Tüketime özendirme ve kârı büyütme doğrudan pazar ekonomisi düşüncesini destekler niteliktedir ki bu da kesin siyasi bir bakıştır.

-Politik ve sosyal adaletsizlikleri vurgulayan tasarım işler hedefini buluyor mu? Ticari sebeplerin ötesinde, sosyal ve siyasal bilinçle oluşturulmuş tasarımlar hedefine ulaşıyor mu?
Bu iki soru birbirine benzer olduğundan birlikte yanıtlıyorum. Eğer söylemek istediklerimizi insanlara etkin bir biçimde ulaştırırsak hepimizin toplumu etkileyebileceğine ve bunu başarmak için grafik tasarımın iyi bir yol olduğuna inanıyorum. İnsanların yanıldıkları nokta ise yalnızca iletişimi tek yönlü olarak görmeleri. Kimse bir afiş görüp fikrini değiştirmez. Bu birkaç değişik yolla; bir haber görerek, bir arkadaşıyla konuşarak, internetten bilgi edinerek olur. Önemli olan ise mesajı medyaya aktarabilmektir, ancak sonrasında insanlar konuşup tartışmaya başlar ve grafik tasarım bunu sağlamada oldukça etkili olabilir.

-Tasarımı beyin yıkama aracı olarak kullanan global şirketlere, bu anlamda nasıl bakıyorsunuz, işlerinizde onlarla nasıl bir reaksiyona giriyorsunuz.
Bunun için yalnızca grafik tasarımı suçlayabileceğimizi düşünmüyorum, çünkü grafik tasarım bu şirketleri destekleyen büyük makinenin bir dişlisinden ibaret. Oysa yönetimlerin, şirketlerin bu kadar güç kazanmasına izin vermesi, insanların hayatlarını reklamların işgal etmesine izin vermesi gibi daha bir sürü konu var. Yine de, grafik tasarımcıların toplum için çok daha fazlasını yapabileceğini düşünüyorum.
Grafik tasarımcıların çoğu söylediklerinin ya da yaptıklarının sonuçlarını düşünmese de çağımızda herkes yaptığı işin sorumluluğunu almalıdır. Bu bir sorun. ‘Bu benim işim' demek kabul edilemez, eğer böyle yaparsanız içinde yaşadığınız topluma yardım etme sorumluluğunuzu ve değişime katkı sağlayacak olan gücünüzü reddetmiş olursunuz.

-Dünyanın içinde bulunduğu ekonomik çıkmazı oluşturan ya da tarihsel süreçle gelen güdülü toplumları oluşturan güç, sizce daha ne kadar var olabilir? Tasarımcı olarak sizin karşı duruşunuz, yani dayatılanı değil, tercih ettiğinizi üreten yapınız ilgi çekiyor. Örneğin İngiltere özelinde tasarımlarınıza nasıl bakıyorlar?
Büyük bir kriz oluşana dek toplumlar değişmez. Şu sırada çevresel, toplumsal ve finansal yanları olan büyük bir tanesini yaşıyoruz; ancak henüz sistemlerin çökmesine yol açacak kadar kötü olduğunu düşünmüyorum. Değişimi görmeye ömrümüz yetmeyecektir, ancak durumu kötüleştirmek süreci hızlandıracaktır. Ayrıca, çevremdeki insanlardan ilk kez yaşayış biçimimizin doğru olmadığını duyuyorum. Bu krizlerin insanlığın yeni bir çağı için bir başlangıç olduğunu umuyorum ancak henüz işin çok başındayız.

İngiltere'de çalışmalarımı beğenmeyen birçok insan var. Bana ‘gerçekçi' olmamı, tasarımın hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini söylüyorlar ancak bence asıl onlar hayalperest. Toplum her zaman insanların iradeleriyle dönüştürülmüştür, siyasiler tarafından değil. Tasarımcılar da dahil olmak üzere sayısız farklı insanın becerilerini değişimden yana kullanmasıyla oluşmuştur, fark yaratan budur. Tasarımın yalnızca ‘ticari' olduğunu düşünenlere gelince, fazla dar görüşlüler.

‘Kültür' yaratmaya hevesli değilim, yalnızca işlerimde doğru olduğunu düşündüğüm şeyi söylemekle ilgileniyorum. Eğer işlerim kültürel olarak ilgi çekici kabul ediliyorsa buna itirazım yok ancak asıl nokta bu değil. İnsanların politik ya da toplumsal mesajı yeni ya da daha kolay bir yoldan anlamalarına yardımcı olacak bir yaratıcılık içinde olmaya çalışıyorum.

-Türkiye, tasarım olarak sizin için ne ifade ediyor? Yapılan işler ya da kültürel ve sosyal yaşamda gördükleriniz anlamında...
Türkiye ait olduğum kültürümden çok farklı, şaşırtıcı ve karmaşık. Hakkında öğrenmem gereken o kadar çok şey var ki. Bir grafik tasarımcı olarak beni en çok ilgilendiren Atatürk'ün 1928'de Latin alfabeyi kullanmaya karar vermesi olmuştu. Bu durum, tasarım ve tipografinin bir ideolojiyi taşıyabileceğini ve gelecek için yeni bir umudu ifade edebileceğini ortaya koyuyor. Bu inanılmaz bir şey ve grafik tasarımın siyasi olması, insanların düşünüşlerini etkileyebileceği konusunda söylediklerimi onaylıyor.

-Yeni bir dünya mümkün mü? Bu sizce nasıl oluşacak?
Çoğumuz istese de ‘yeniden başlamak' ve yeni bir dünya kurmak mümkün değil. ‘Dönüşmüş bir dünya' düşünmek çok daha iyi ve çok daha insanca, çünkü bunun ne olduğunu oldukça iyi biliyoruz. Bir grafik tasarımcı ya da bir siyasi tarafından çözülmeyeceği çok açık. Bu değişim insanlığın tamamının bilincinin değişimi olmalı, bir kısmının değil -bu da insanların yeni düşünceleri öğrenmeleri ve bunlar hakkında tartışmalarıyla olacaktır.

Çoğu insan oldukça kısa vadeli düşünüyor. Gelecek beş yılı görebiliyorlar, ancak ben geçmiş bin yıldan bahsediyorum. ‘Gelişimimiz' doğayı önemsemememizi, birbirimizle olan iletişimimizi unutmamızı öğretip yerine yaşamımızı düzenlemek ve diğerlerini yönetmemizi sağlamak üzere bireyselciliği ya da dogmatik inancı koydu. Doğayı kucaklayan, herkesin bir bağ içinde olduğunu anlayan bir başka yaşam biçimi olmalı.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.