2000'li yıllarda semt; tarihi dokusu ya da deniz manzarasıyla değil, o muhitte yaşayan ünlülerle hayatımıza girdi. Her köşede bir oyuncu, her kafede farklı bir senarist görmeniz mümkün.
Bu mekanlardan en özel olanları çay bahçeleri. Firuzağa Camii'nin hemen yanındaki çay bahçesi aralarında en eskisi. Salaş ve mütevaazı bu mekan, yazarların, oyuncuların, senaristlerin uğrak yeri.
Salaş çay bahçelerinin neden çok ilgi gördüğünü sorduğumuzda Sanat Cafe'de çalışan Yusuf Yaramış; "Burada rahat hissediyorlar" diye cevap veriyor.
Firuzağa çay bahçesinde çalışan Oğuz Serttaş da, "Hizmete geliyorlar. iyi davranıyoruz, parada da gözümüz yok. Burada bir eşyanı unutup sonra almaya gelsen, bıraktığın yerde bulursun" diyor. Ve müdavimlerin eski masa ve sandalyelerin değişmemesini istediklerini belirtiyor. Ünlülerin 10 yıl önce buraya gelmeye başladığını söylüyor.
Çay bahçesinde bazı insanlar ona "Artist olmak istiyorum, falanca yönetmeni tanıyor musun?" diye soruyorlarmış. O da gülerek "Artist olsam ben olurdum, doğma büyüme buradayım" diyor.
Bulutsuzluk Özlemi'nden tanıdığımız Nejat Yavaşoğulları, "Firuzağa çay bahçesine Mimar Sinan'daki öğrencilik günlerinden beri gittiğini söylüyor. Oranın sıcak günlerde denizden gelen güzel esintisini, samimi ortamını sevdiğini belirtiyor ve ekliyor: "İstanbul'da bazı kahvehaneler vardır. Bunların arasında Salacak'ta bir yer var, Firuzağa'yı ve Rumeli Hisarı kahveyi de söyleyebilirim. Bazıları ne mutlu ki zamana direniyor."