"Bakanın Mimarlar Odası MYK'yı ziyaretinden sonra, MYK'nın bakana; mimarlığın, mesleğin, odanın içinde bulunduğu durumu değerlendiren bir mektup yazmış olması olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
Şimdiye dek neden böyle bir girişim ya da mektup yazma eyleminde bulunulmadığı eleştirilecektir. Geçmişi bırakıp geleceğe bakalım diyelim ama gelecekte yapılmak istenen ile igili samimiyeti anlamak için de geçmişe bakmak gerekiyor. Birkaç dönemdir görev yapan bir MYK'nın genel kurul arifesinde böyle bir mektupla mimarlığın içinde bulunduğu "hazin" durumu değiştirmeye yönelik olumlu bir hamlesi ile mi karşı karşıyayız? Keşke... Bu hamle sorunları çözmeye, ve çözüm için gerekli yeni mevzuatın oluşturulmasına yarayacaksa tamam. Ama konjonktüre bağlı, günü kurtarmaya dönük bir "saman alevi" ise zaten geniş mimarlık kitlesinden yanıtını da alacaktır.
Mektubun içeriği biraz fazla "Genel" gelmedi mi size de? Mevcut durumun fotoğrafı iyi çekilmemiş denebilir. İçinde yaşanılan sorunlarla ilgili biraz ayrıntı ve çarpıcı tespitler de vurgulanabilirdi. Çarpık bir Yapı Denetim anlayışının hala "Pilot iller" bazında sürdürülmesi, mimarsız belediyeler, mimarsızlaştırılmaya çalışılan planlama ve yapı alanı. TOKİ'nin "Mahir" ve "İmtiyazlı" eylemleri... Daraltılan mimarlık alanı ve işsizliğe mahkum edilen mimarlar.. Mimarlar Odası'nda temsiliyet ve demokrasinin tezahürü (demeyelim haydi, bunları içişlerimiz sayalım). Bu vurgulamalar yapılabilirdi mektupla.
Mektubun dilinin birinci tekil şahıs dili olması da garip!.. Mimarlar Odası adına yazılan bir mektupta "Biz" denilmesi "Ben" denilmesinden daha uygun düşmez miydi? Toplumsal yaklaşımlarını bildiğimiz Sayın başkan Bülend Tuna giderayak (!) neden böyle bir dil kullandı acaba?
Sonuçta iyi niyetli bir girişimdir mektup konusu. Umarız arkası gelir ve Mimarlar Odası ile Bakanlık, ülkenin, kendi alanlarına giren konulardaki sorunlarını çözmek için birlikte çalışma ortamlarını oluştururlar.
Bizden seçime yönelik sözler bekleyen arkadaşları da boynu bükük bırakmayalım. Mektupla yeni bir kapı aralanıyor, yeni bir çalışma dönemine ışık tutuluyorsa bu ancak yeni heyecanlar, yeni yüzler ve yeni isimlerle yapılabilir. Yıllardır MYK'ya oturmuş kalmış, yorgun, idealleri örselenmiş bir kadro ile bir yenilik yapılamayacağını söyleyelim.
Seçim üzerine değerlendirmeleri de "Sen, ben, bizim oğlan" ya da "Dört kişiydiler bir de O!" üzerinden yapılmasına da karşı çıkarak, arkadan gelen ve mevcut atıl kadroyu iteleyen mimarların biraz daha ortaya çıkmasına, görev almasına olanak yaratalım.
Saygılarımızla..."