Aydın ve Muğla arasındaki Bafa gölünde gecelerin büyülü ışığı, gündüz günbatımına kadar etraftaki Beşparmak dağlarında saklanır.

Aşkı gördüm. Gecenin karanlığında denizden yükselen aşkı gördüm. Bir yaz gecesi saat 22 sularında Bafa gölü kenarında oturuyorsanız gölden mi dağların arkasından mı yükseldiğini anlayamayacağınız koskocaman bir dolunayı görebilme ihtimaliniz var demektir. Ay Tanrıçası Selena'nın çoban sevgilisi Endimon'u Latmos'un dağlarında öperken, dokunamayacağınız kadar uzaklardan, mitolojinin aydınlattığı en eski zamanlardan gelen dolunayın ışığı Bafa gölüne düşmüş ve size kadar erişip gözlerinizi kamaştırmıştır. Modern çağların aşklarının ışığı soluklaşmış, neredeyse görünmezken antik devirlerden kalan tanrıça Selena ve çoban Endimon'un aşkının ışığını hâlâ Bafa gölünde dolunay yükselirken görebilirsiniz.

Kıbrıs'ta değil
Aydın ve Muğla topraklarının içinde olan Bafa gölünde gecelerin büyülü ışığı, gündüz gün batımına kadar etraftaki Beşparmak dağlarında saklanır. Yalnız büyülü ışığı değil, Beşparmak dağları neredeyse bütün insanlık tarihini büyük bir alçakgönüllülükle saklar. Hiç kimse bir bakışta anlayamaz nasıl bir dağ olduğunu Beşparmakların. O kadar mütevazıdır ki, oralardan gelip geçenler bile hiç bilmezler adını sanını. "Bu haftasonu Beşparmak dağlarına gittim" derseniz, "Hadi ya, Kıbrıs'a mı gittin?" diye sorarlar size. Kıbrıs'ın Beşparmakları'na kaptırmıştır tanınmış olmayı. O sessiz sakin büyük bir alçakgönüllülükle öylece durur yıllardan beri. Asırlardan, belki daha da doğrusu çağlardan beri. "Prehistorik devirlerden kalma" yazıyor arkeoloji kitapları. Yani bildiğimiz tarihin çok daha öncesi. Eski ismi de Latmos. Ve siz 21. yüzyılda Beşparmaklar'ın Suratkaya kayalıklarına tırmanırsanız, tarihin bilemediğiniz kadar öncelerine kendi ellerinizle dokunur ve gözlerinizle görmüş olursunuz. İnanılmaz, mucizevi ve büyüleyici... Kayalıklar üzerinde her bakanın rahatlıkla göreceği insan figürleri var. Erkek, kadın ve çocuk figürleri. Çöpten adamlar gibi. Yine bir aile figürü. Babanın boyutlarından baba erkil bir aile anlaşılıyor. Arkada kocaman bir surat, yine bir erkek yüzü bir kaya sessizliğinde ta tarih öncesi devirlerden 21. yüzyıla bakıyor sanki. Biraz kızmış ve mutsuz bir ifadeyle...

Beşparmak dağlarının bir sürü rotasından biri üzerinden yürürken dağların da bir karakteri olduğunu düşünüyorsunuz. Geçmişe tanıklık etmiş, tecrübeli, olgun, sevecen, şefkatli ve anaç ruhlu... İyi huylu dağlar Beşparmak dağları. Uzun patika yolları, ormanlık vadide huzmelerle kırılan ışıkları, zeytin ağaçları, fıstık ağaçları, su havzaları ve çiçekleri... Sizi hiç korkutmayan, zorlamayan, bilinmeze sürüklemeyen bir dağ yolculuğu...

Beşparmak dağlarından Sakarkaya köyüne indiğinizde, önce her köyün birbirine ne kadar benzediğini sonra da aslında hiçbir köyün bir diğerine benzemediğini anlıyorsunuz. Sakarkaya köyünün etrafında, eskiden işletilmiş demir madenleri varmış. Anlayacağınız taşı toprağı demirmiş, demirin altından daha kıymetli olduğu dönemlerde. Madenlik bile derlermiş Sakarkaya yerine. Köylerinin kayalıklarında Hitit kralının mührünün olduğunu bilmenin gururu, demir madeni nedeni ile ilk silah yapımının burada olmasının verdiği tedirginlik, buranın yaşlılarına gizemli bir ifade veriyor.

Ege kıyılarında Milas-Bodrum yolu üzerinde tatile gidiyorsanız, hızlı araba kullanmayın. Etrafınıza bakın, üzerlerindeki yazıları silinmiş veya yönü değişmiş bile olsa tabelalara dikkat edin. Sakarkaya ismini atlamayın. Antik bir macera sizi çağırıyor olabilir.