Haberler

Burası bir ütopya: Gökçeada

Tarih: 9 Ağustos 2010 Yazan: Tümay Yazıcı
Onu sevmek, biraz emek istiyor...

Gökçeada kardeşi Bozcaada kadar popüler, dışadönük değil belki. Onu sevmek, biraz emek istiyor. Ama bir kez size kalbini açtı mı, verecekleri çok. Tatlı su kaynakları, rüzgârı ve toprağıyla organik mahsullere; el değmemiş koylarıyla deniz ve güneş tutkunlarına; tarihi ama hâlâ kalbi atan Rum köyleriyle bir kültürü yerinde ve bizzat yerlisinden tanımak isteyenlere kucak açıyor.

Gökçeada'daki son günümüzde, akşam yemeğimizi yerken Mehmet'in telefondaki kuzenine adayla ilgili olarak söylediği bir cümle aslında her şeyi özetliyor: "Güzel, ama biraz kazman lazım." İstanbul'da Gökçeada'ya gideceğimizi söylediğimiz herkesin ekşi suratla "Ne işiniz var Gökçeada'da? Orada hiçbir şey yok ki!" diye tepki vermesi, kaygılandırıcıydı. Gökçeada'da feribottan indiğimiz Kuzulimanı'ndaki manzaranın bizde uyandırdığı his de, verilen tepkileri destekler nitelikteydi: Sanki tecrit edilmiş bir adaya gelmiştik. Böyle hissetmemizde, çok yorucu bir yolculuk etmiş olmamız da rol oynuyordu pekâlâ. Zira Gökçeada'ya ulaşmak, kendi arabanızla gelmiyorsanız, epey meşakkatli. Ama ne zaman ki adanın tek deniz kıyısı yerleşim yeri olan Kaleköy Limanı'na vardık, işte o zaman anakaralıların çoğunun özendiği ada yaşantısına dair izler görerek önyargılarımızdan sıyrılmaya başladık.

Sabah 10 sularında Kaleköy Limanı'nda konaklayacağımız Kale Otel'e varıyoruz. Otelin sahibi Şenol Dağınık bizi biraz kayıtsız bir biçimde karşılıyor. "Hoş geldiniz" dedikten sonra hemen kalacağımız odaların anahtarlarını veriyor, sonra kalktığı kahvaltı sofrasına dönüyor. Açıkçası bu soğuk karşılama yüzünden onu yargılayacak halimiz yok, çünkü biz de pek sohbet edecek havada değiliz. Çok yorgunuz ve bütün istediğimiz, biraz uyku.

Kendimize geldikten sonra, yola koyulmadan önce otelin üzerine asma dallarının yayıldığı çardağının altında çayımızı yudumluyoruz. Şenol Bey de bize eşlik ediyor. Sabahki soğuk tavrından eser yok. Şenol Bey adaya Karadeniz'den göç etmiş, balıkçı bir ailenin çocuğu. Bize Kaleköy Limanı'nın eski günlerini anlatıyor: "Benim çocukluğum burada geçti. Buradan denize girer, balık tutardık. Balık o kadar boldu ki tuttuklarımızın bir kısmını Rum köylerinde sebze-meyve, süt, peynir vb ile takas ederdik." Antik taş limanın yerine inşa edilmiş yeni beton limanı göstererek, "Ama bugün benim çocuklarım buradan denize giremiyor. Çünkü yeni liman buradaki denizi bitirdi. Akıntının önünü kesti. Artık deniz nefes alamıyor."

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.