Haberler

Saddam'ın Harap Ettiği Cenneti Yeniden İnşa Etmek

Tarih: 13 Ağustos 2010 Kaynak: Der Spiegel Yazan: Samiha Shafy Çeviren: Melis Oğuz
Irak'ın Eden Bahçeleri
Saddam Hüseyin Güney Irak'ın eşsiz sulak alanlarını bölgenin Bataklık Arapları'na satar. 20 yıl sonra cesur bir Irak kökenli Amerikalı, bataklıkların yeniden düzenlenmesi için girişimde bulunur. Patlayan bombalar bile onu bu rüyadan uzaklaştıramaz.


Bataklıklar kurutulmadan önce ve sonra.

Savaş ve terör ile harap olmuş olan Irak için Azzam Alwash "normal" tanımları dışında kalıyor. Onun dışında Irak'ta çevre ile ilgili tedirginlik duyan kaç kişi var, ya da Irak'ta kim bir bataklığı kurtarmak için hayatını riske atar?


1974 yılından kalan bu fotoğrafta Bataklık Arapları'nın kurduğu bir köyü görülmekte.

Alwash ile yapılan bataklık gezintisi sırasında, Alwash bu alana hayran olduğunu hissettiriyor; "Burada birkaç sene öncesine kadar bir çöl vardı. Bu, mükemmel değil mi?"

Medeniyetin Beşiği
Hem Irak hem de Amerikan vatandaşı olan 52 yaşındaki Alwash hidrolik mühendisi ve aynı zamanda ülkenin ilk ve tek çevre ile ilgili organizasyonu olan Nature Iraq'ın da yöneticisi. Alwash, Nature Iraq'ı 2004'te Amerikalı bir coğrafyacı olan eşi Suzanne ile birlikte Amerika, Kanada, Japonya ve İtalya'dan aldığı finansal destek ile kurmuş. Amacı ise, Güney Irak'ta neredeyse tamamen kurumuş olan bataklık alanlarını kurtarmak. Kaliforniya'daki işini bırakıp Eden'e giderek Alwash sadece kariyerini değil, aynı zamanda sağlığını ve güvenliğini de riske atmış durumda.

Elbette ki Alwash'ın kurtarmaya çalıştığı bu bataklık, herhangi bir bataklık alanı değil. İncil ile ilgili çalışmalar yapan akademisyenler, bu bölgenin, medeniyetin beşiği olarak tasvir edilen Eden Bahçeleri olduğuna inanıyorlar. Akademisyenlere göre, Mezopotamyalılar MÖ 5. yüzyılda bu verimli topraklara yerleşti ve birkaç yüzyılda bu bölge Sümer medeniyetinin kurulduğu gelişmiş bir alan haline geldi hatta çivi yazısının bu bölgede icat edilmiş olduğunu düşünülüyor. Çevre bilimcilere göre ise, Saddam Hüseyin'in 1990'ların başındaki Şii ayaklanmasından sonra bu bataklık alanını kurutmasına kadar, bu bölge Dicle ve Fırat Nehirleri'nin kolları arasında kalan bir vaha niteliği taşımaktaydı.


Birleşmiş Milletler, bataklık bölgelerinin kurutulmasını dünyanın en önemli çevre afetleri arasında sayıyor.

Eden Bahçeleri'ni Cehenneme Dönüştürmek
Saddam Hüseyin tarafından yapılan resmi açıklama, bataklık alanının tarım alanına dönüştürüleceği şeklindeydi. Bataklığı kurutmak için askerler tarafından suyu doğrudan körfeze yönlendirecek pek çok kanal açıldı. Oysa ki Saddam Hüseyin'in esas kaygısı çiftçiler değil, bu bölgede yerleşik olan ve Bataklık Arapları olarak da bilinen Madanlar'a zarar vermekti.

Diktatör Saddam Hüseyin'e karşı yapılan Şii ayaklanmasına Madanlar'ın da destek vermesi sonucu, Saddam bu bölgeyi cehenneme çevirme operasyonlarına başladı. Önce bölge halkını ve hayvanlarını öldürttü, ardından su kaynaklarını zehirledi ve kamış barakalarını yaktı. Bu olaylar sırasında kaçabilen Madanlar, İran sınırındaki mülteci kamplarına yerleştiler. Tüm bu süreçte yaklaşık olarak yarım milyon Madan yerlerinden edildi.

"Bataklığı Görene Kadar Bekle"
2003'teki Amerikan kuşatmasından birkaç ay sonra anavatanı Irak'a gelen Alwash, gördüğü şeyin çölden başka bir şey olmadığını anlatıyor. O zamana dek 25 sene ülkesinden uzakta yaşamış olan Alwash, çocukluğunun cennet bahçelerini hiç unutamadığını, eşine ve çocuklarına da kendi çocukluk anılarının geçtiği bu yerleri gösterebilmek için kendi kendine "bataklığı görene kadar beklemek" için söz verdiğini anlatıyor.

Alwash, eşi ve diğer arkadaşları ile birlikte yola çıktığı bu projeye "Eden, Yeniden!" (Eden Again!) ismini vermiş. Projenin başlangıcından bu yana projenin bir parçası olan Duke Üniversitesi çalışanı Curtis Richardson, "Hayatım boyunca sulak alanlar üzerine çalıştım ama bu bataklık, İsa'nın kasesi!" diyor. Ayrıca çalışma koşullarının zorluğunu "Herkesin elinde bir silah varken, sen elinde bir pH makinesi ile sahada dolaşıyor olmaktan ötürü kendini biraz garip hissediyorsun" diyerek esprili bir şekilde anlatıyor.

Bir gün saha çalışması sırasında bir mayının üzerine basması ile saha çalışmalarını bırakan Richardson, artık Amerika'nın bu proje ile ilgili desteğini çektiğini ve finansal açıdan tamamen İtalya'ya bağımlı olduklarını söylüyor. Richardson, ayrıca, kurutulmuş bir bataklığın eski ekosistemine ancak %30-40'lık bir başarı ile döndürülebileceğini belirtirken, bu oranın da yine azımsanmaması gerektiğini ve Irak'ın geleceği açısından da önem arz ettiğinin altını çiziyor.

İklimi Etkilemek
Richardson, bataklıkların güney Irak için önemli su kaynakları oluşturduğunu belirtiyor. Bataklıkların iklim üzerinde de önemli etkileri var. Bataklıkların kurutulması ile birlikte, bölgedeki sıcaklıklar 50 derecenin üzerine çıkmaya ve tarlalardaki ekinler kurumaya başlamış. Aynı zamanda, bataklıklar nehirlerdeki suyu filtreleme görevi yapamadıkları için, balıkçılar da avladıkları balık sayısında önemli bir düşüş görüldüğünü belirtmeye başlamışlar.

Şu anda, orijinal bataklık alanının üçte biri yine su ile doldurulmuş durumda ve bunun için tüm Nature Iraq yetkilileri birlikte çalışıyor.


Alwash (sağda) Nature Iraq çalışanlarından Alman Broder Merkel ile birlikte.

Kuraklaşmış bir alanı sulak alan haline getirmeden önce, bölgede tuz ve sülfür miktarı ölçülüyor; çünkü bazı bölgelerdeki tuz miktarı bu alanda herhangi bir canlı türünün yaşamasına olanak vermeyecek seviyelere yükselmiş durumda.

Alwash ve iş arkadaşları Irak'ın ilk ulusal parkını geliştirmeyi planlıyorlar - setlerle su arzının kontrol edileceği 1.000 kilometre karelik bir koruma alanı. İtalyan araştırmacı Giorgio Galli böyle bir şeyin daha önce Irak'ta hiç görülmediğinin altını çiziyor ve bu projelerini gerçekleştirebilirlerse, bölgenin UNESCO Dünya Mirası listesine geçeceğine de inandıklarını belirtiyor.

Günlük Hayatın Vazgeçilmezleri, Bombalar
Ne yazık ki, tüm bu çalışmalar bir çatışma alanının tam ortasında gerçekleştiriliyor. Geçen yedi senede proje çalışanlarından bir kısmı çatışmalar sırasında hayatlarını kaybetmiş, bir kısmı ise hayat güvencelerinin olmayışı sebebiyle projeyi terk etmişler. Yine de, çatışmaların bu günlerde biraz daha azaldığını belirtiyorlar. Basra, Süleymaniye kadar güvenli bir yer olmasa da Bağdat kadar tehlikeli bir yer değil. Fakat, güvenlik proje çalışanları için göreceli bir kavram; "bu riske değer mi?", "böyle bir ülkede koruma gerçekten uygulanabilir mi?" gibi soruların cevapları her proje çalışanı için farklı bir cevabı beraberinde getiriyor.

Örneğin Alwash, bombalarla yaşamaya alışmış. "Çatışmadan 100 metre ötedeyseniz, aslında bu günlük hayatın tam da kendisi." diyor Alwash ve ekliyor: "Hayatımda ilk defa, insanlara yardım ettiğimi hissediyorum; ailem ve kendim için para kazanmanın ötesinde bir şey yapıyorum; bu beni gerçekten tatmin ediyor."

Madanların Dönüşü
Su, Madanları da bölgeye geri getirmiş. Saddam Hüseyin'in saldırıları sonucunda bölgeyi terk etmek zorunda kalan Madanlar'dan biri olan Naim Aatai, "Saddam'ın askerleri bizi teröristleri saklamakla suçladı. Bize ateş açtılar, kardeşimi öldürdüler ve sonra evlerimizi yaktılar" diyor.

Saldırılardan sonra Aatai ülkenin kuzeyinde Bağdat'a yakın bir çiftlikte iş bulmuş, ama "Güzel bir hayat değildi; burası bizim evimiz, burası daha iyi" diyor.

Geri dönenlerden Dhwia Jift de güne şafak sökmeden başlıyor. Ekmek pişirip çocuklarını doyurduktan sonra günün geri kalan kısmını kamış hasat ederek geçiriyor. Hasta ve yorgun olduğunu söyleyen Jift, bu durumdan şikayetçi olmadığını, kuzeyde işçi olarak çalışırken çok daha kötü günler geçirmiş olduğunu ve orada kendilerine köle gibi davrandıklarını belirtiyor. "Burada özgürüm," diyor gülümseyerek, "En azından dilenmeme gerek yok; suyum ve kamışlarım olduğu sürece..."


Dhwia Jift kamış topluyor.

Suyu Tüketmek
Yine de, suyun bataklık bölgesinde kalacağına dair kesin bir şey söylemek mümkün değil. Dicle ve Fırat Nehirleri'nin kaynaklandığı Türkiye, suyun güneye doğru akışını azaltan barajlar inşa etmekte. İki ülke arasında ise nehirlerin ortak kullanımı ile ilgili herhangi bir anlaşma söz konusu değil. Nitekim Türkiye, Çin ve Burundi'den sonra 1997 Birleşmiş Milletler Uluslararası Su Yolarının Navigasyonel Kullanımı Kanunu ile ilgili anlaşmayı imzalamayan üç ülkeden biri konumunda.
Su tasarrufu sağlamak için Iraklı çiftçilerin su kullanımı konusunda daha ekonomik davranmaları konusunda eğitilmeleri de gerekli. Iraklı çiftçiler henüz damlama su metodunu bilmiyor ve tarlalarını eski yöntemlerle suluyor fakat bu yöntemlerin suyun bol olduğu eski zamanlarda kullanılan alışkanlıklar olduğunun bilincinde değiller.

Su tasarrufu sağlamanın başka yolları da var. Örneğin, Irak'ta henüz atık su arıtımı ve geri dönüşüm uygulanmıyor. Dolayısıyla, kanallardan bataklık alanlara karışan sular da gübre, toksin ve patojen maddeler içeriyor. Çevre Bakanlığı ve Nature Iraq bu durum ile ilgili birlikte denetim yapıyor ve ekosistem ile insan ve hayvan sağlığı üzerindeki etkilerini inceliyorlar.

"Petrol" Tehdidi
Freiberg Üniversitesi'nden Broder Merkel, petrolün de bataklık alanlarını tehdit eden önemli unsurlardan birisi olduğunu belirtiyor. Petrol firmalarının bataklık alanlarından petrol çıkarmak için hazırda beklediklerini söyleyen Merkel, "Bunun herhangi bir düzenleme, araştırma ve denetim olmadan yapılması durumunda bataklıkları tamamen unutabiliriz," diyor.
Irak, dünyanın üçüncü en büyük petrol rezervine sahip ülke ve Irak'ın petrol üretimini gelecek beş sene içerisinde üç katına çıkarma planları yapılmakta. Birkaç petrol sahası ise bataklık alanlarında bulunuyor. Alman Akademik Değişim Servisi'nin desteği ile bölgeye gelmiş olan Merkel ise Irak üniversitelerinde "Sürdürülebilir Petrol Üretimi" ve "Kurak Alanlarda Hidroloji ve Su Yönetimi" üzerine ders veriyor.

Oteller ve Gezginler
Alwash ise Merkel'in çizdiği kötümser tabloya katılmadığını belirtiyor; petrolün bir avantaja dönüşebileceğini söylüyor ve ekliyor "Belki petrol firmalarının doğal rezervleri korumak için bir şeyler yapmalarını sağlayabiliriz." Alwash hayal kurmaktan da korkmuyor ve "Kamıştan yapılmış oteller ve kamp alanları görebiliyorum" diyor, bataklık alanlarının arasından sandalıyla ilerlerken.

Alwash bu bölgeye ilk gelecek olanların kuş bilimciler olacağına inandığını söylüyor. Zamanla önce Ur ve Uruk kültürleri ile ilgilenen antropologların ve sonrasında ise eko-turizmcilerin bölgeye ilgi duymaya başlayacaklarını belirtiyor.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.