Bir Avrupa kenti yapısının aksine Tokyo'nun yapısı bağımsız binaların yığınlaşmasına dayanıyor. Diğer bir deyişle kentin doğasında, farklı ve bireysel değişiklikleri kolaylaştıran bir sistem bulunuyor.
Kapitalist ekonominin çarpıcı etkisini izleyen mimarlık kentteki liderlik rolünü kaybediyor ve hayatlarımızı destekleyen tutumu için soru işareti oluşturuyor. Kent, ekonomik aktivitelerin merkezi olmasına rağmen daha çok günlük aktivitelerin mekanı olarak öne çıkıyor. 20. yüzyılın ikinci yarısında gelişme gösteren ekonomik manzaraya bakmak yerine günlük yaşamla kentsel unsurların birikimi gibi kent görünümünde büyük bir etki oluşturan değişimleri ifade etmek istiyorum. Tarih boyunca kentler otoritelerin dengesiz bir düzenlemeleri ile şekillendi. Modern Tokyo'da daha önce görülmeyen, otoritelerin biçimlendirmesi dışında gelişen bir kentsel manzara ortaya çıkıyor. Bu, aynı zamanda çevre ve kent arasında bir ortak yaşam oluşturmak için erişmemiz gereken mimari biçimi de ifade ediyor.
Yoshiharu Tsukamoto ve Ryue Nishizawa 40'lı yaşlarında ve ikisi de gelişme çalışmalarında ve çağdaş Japon mimarisinin keskin hatlarını ortaya koyan yazında aktif rol alıyor. Mimarlar gibi tasarımcılar da modern Tokyo'da kentsel duruma cevap verirken bir yandan da "Yeni Mimarlık"ı ve kentsel mimari teoriyi geliştirmeye çalışıyorlar. Bu sergide, mimari çalışmalar konusunda ziyaretçilere rehberlik yapmayı ve onları Tokyo'nun kentsel imajı konusunda aydınlatmayı umuyorum.
Metabolist modelin büyük etkisi sonrasında bu sergi Japonya'nın bir kez daha dünya mimarisi ve dünya kentlerinde lider olma potansiyelini ortaya koyacak.