Bakanın üslubu her açıdan çok kabaydı. Yurttaş azarlamaya dayanan bu AKP dili, birçok tartışmada karşımıza çıkabiliyor. Neyse ki sonradan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Bakan Eroğlu'nun maksadını aştığını ve Tarkan'ı duyarlılığından dolayı kutladığını açıkladı.
İşin ilginç yanlarında biri de, bizde muhafazakar gelenekten gelen hükümetlerin tarih ve doğa karşısında barbar bir tavır sergilemeleridir. Onun için hep düşünmüşümdür, "Bizde muhafazakarlar neyi muhafaza ederler?" diye.
Hamasi nutuklarla süslenmiş bir şanlı tarihimiz, çok çocuklu aile... Ama sıra tarihi eserlere gelince iş değişiyor. Kalkınacağız, ülkenin geleceği ve refahı vb nutukları. Çevreciler züppe, duyarlı sanatçılar hain ya da şöhret meraklısı...
"Bergama'ya baraj yapacağız, köylüler suya kavuşacak, çiftçileri düşünüyoruz..." İyi ama bölgede kaç tane tamamlanmamış baraj var? Bir de bu köylüleri düşünme merakı anlaşılır gibi değil. Bazı köylerin içinde taş ocakları gümbür gümbür çalışırken Çevre ve Orman Bakanı nasıl buna göz yumuyor? Ayrıca köylülerin ve çiftçilerin bugünkü duruma düşmesinde sekiz yıldır uygulanan tarım politikalarının payı yok mudur?
Bakan, "Ben ispat ettim Allianoi diye bir yer yok. Uydurma" diyor. AKP'li bazı yerel siyasetçiler ise "Var ama su altında kalsın canım. Barajın ömrü bitince tekrar çıkarılır" şeklinde öneride bulunuyorlar. Tarkan'ı uzman olmadığı konuda konuştuğu için azarlayan zihniyet, bu konuda hiç uzmanlık bilgisine ihtiyaç duymuyor.
Öte yandan bu konular sadece uzmanların tartışacağı konular da değil. Uzmanlar kamuoyunu bilgilendirmelidirler. (Aksi halde meydan Eroğlu'nun uzmanlığına kalıyor.) Ancak bu aynı zamanda bir yurttaşlık sorunu. Yani bazı girişimlere karşı çıkmak bazılarından yana olmak bizim yurttaşlık hakkımız.
Bergama, önemi yeterince anlaşılmamış, öne çıkarılamamış çok özel bir yer. UNESCO kültür mirası listesine aday bir kentimiz. Bergama'nın tarihi bilim ve kültür dünyası için o kadar önemli olaylarla dolu ki, bunu çoktan hakkettiğine inanıyorum.
Buna hepimizin elinden geldiğince katkı sağlaması lazım. Bir de bu zenginliği altın madenleri ile barajlarla tahrip edenlere ve suların altına gömmeye çalışanlara karşı da, bu işlere burnumuzu sokmamız gerekir.
Her ne kadar Bakan Eroğlu'nun uzmanlık bilgilerine aykırı olsa da, ülkemizin ve Bergama'nın kalkınma ve refahına katkı sağlayabilecek başka zenginlikleri bulunmaktadır.