Haberler

İnsanın kendini en iyi hissedebileceği yer

Tarih: 14 Eylül 2010 Kaynak: Radikal Yazan: Kahraman Çayırlı
Kuzulimanı'ndan 7 km sonrası Gökçeada'nın merkezi. Beş bin nüfuslu yerleşim yerinin hareketli son günleriymiş, ada sakinleri kışın sokaklarda kimseyi kolay kolay göremezsiniz diyor.

National Geographic'te yayınlanan Kıyamet Günü: Thera Volkanı belgeselini izlediğimden beri, Santorini adası, dünyanın merkezi oldu benim için. Bütün gün adanın iki yerinden canlı olarak sunulan görüntüleri izlemeler, tarihi Minoa uygarlığı hakkında ne kadar kitap varsa okumalar; çıldırmış vaziyetteyim. Pasaport almak için muhtelif defalar didinmeme rağmen, şanssızlığım devreye girince, güzel (olduğunu tahmin ettiğim) Yunan adası Santorini şimdilik, zihnimin üst raflarında durmak zorunda kaldı. Derken, durduk yere, "Gökçeada'ya gitmeliyiz" dedim. Motorsever ev arkadaşımı ikna edince, en son hatırladığım, Kabatepe Limanı'ndan bindiğimiz lüks feribotun kocaman pencerelerinden Ege Denizi kıyılarına bakmak oldu.

Oksijene doğru
Kabatepe Limanı'ndan (Eceabat'a yaklaşık 10 km mesafede) 75 dakikalık bir feribot yolculuğuyla ulaşılan Gökçeada'ya günde dört sefer yapılıyor (saat 9, 13, 17 ve 21'de). Feribotlar modern, şık, kullanışlı ve çok konforlu (özellikle Çanakkale-Eceabat feribotlarıyla kıyaslayınca). Güneşli, bulutsuz havada Gökçeada çok yakındaymış gibi görünüyor, oysa hızla giden feribota rağmen mesafe bitmek bilmiyor. Uzaktan sarı, çıplak dağlar, tepeler seçiliyor, "bu ne kuraklık" diyor insan, sonra adada gezerken fark ediyorum ki tipik Akdeniz bitki örtüsü maki varmış, benim uzaktan çıplak sandığım dağ yamaçlarında. Feribottan indiğimiz yer, Kuzulimanı. Hemen sağ yamaçta gördüğüm yeşillik hoşuma gidiyor doğrusu.

Kuzulimanı'ndan 7 km devam edince adanın merkezine, ilçeye gelmiş oluyoruz. Beş bin nüfuslu yerleşim yerinin hareketli son günleriymiş, ada sakinlerinin ifadesine göre, hele kışın sokaklarda kimseyi göremezmişsiniz kolay kolay, evlerine kapanırmış insanlar. İlçe merkezinde yol ikiye ayrılıyor, sağa doğru Bademli, Kaleköy'e giden yol devam ediyor, adanın diğer tüm köyleri sol tarafta kalan yolda, soldan devam ediyoruz gariban, emektar motorumuzla (150'lik scooter). İlçenin bittiğini gösteren tabeladan az önce sol tarafa doğru Eşelek ve Aydıncık köylerine giden yola sapıyoruz. Onca vakit ofislerde, büyük şehirlerde oksijensiz kaldıktan sonra insan bütün bu saf, temiz havayı içine çekmek istiyor. Ağaçlar, orman, manzara, yeşillik, yollar, her şey çok güzel. Çok başka. 8 km sonra Eşelek köyü çıkıyor karşımıza. Köy terk edilmiş gibi. Pansiyon tabelaları var, kapılar açık, kimse yok. Tabelalardaki cep telefonu numaralarını arıyoruz, odaların dolu olduğunu söyleyip geçiştiriyorlar genelde. Aydıncık'a doğru devam ediyoruz. Aydıncık'ta epey faal olan bir sörf merkezi var, çoğu Bulgar gençleri bütün gün ellerinde sörf tahtaları, kıyıdan kıyıya seyir halinde görüyorsunuz. Buradaki pansiyonda kalmaya karar veriyoruz neyse ki ve ilk işimiz denize koşmak oluyor. Aydıncık'taki her on arabanın dokuzu Bulgaristan plakalı. Çoluklu çocuklu Bulgar aileler, buralara çaydanlıklarını bile getirip çadırlarında kalıyorlar.

Biraz denize girdikten sonra , motorla adayı turlamak için ısrar ediyorum, gezebildiğimiz kadar gezmeliyiz, çok vakit yok. Aydıncık'tan çıkıp adayı güneyden saran asfalt yoldan 11 km devam ediyoruz, Şirinköy'den içeri doğru sürüyoruz motoru, adanın bitki örtüsü ayrı, Ege Denizi'nin ipil ipil hali ayrı güzel. Yolu takip ederek ilçe merkezine yeniden varınca Bademli, Kaleköy yönüne devam ediyoruz. 4 km sonra ulaştığımız Kaleköy'de Güneş'in batışını seyretmek mükemmel. Tepenin sırtına dizili eski evleri görmek de. Gökçeada'nın her yönünde, her noktasında manzara ayrı güzel.

Adada kalmak
Artık günler giderek kısalıyor. Kaleköy'den ilçe merkezine, oradan Aydıncık'a vardığımızda hava çoktan kararmış. Aydıncık'ta neredeyse hiç ışık yok, yıldızlar alabildiğine gözlerinizin önünde. Denize doğru bakıyorum, simsiyah, uzanıp giden, sonsuz bir arazi gibi. Sırf dalga sesi duyuyorsunuz. Bulgar gençlerin neşeli sohbetleri bile bu doğa sesini dağıtmıyor. Bu manzarayı adaya özgü bir şişe Yorgo şarabı tamamlar ancak. İnsanın kendini en iyi hissedebileceği ortamlardan biri.

Ertesi sabah mutsuz uyanıyorum aslında. Birazdan gideceğimizi, gitmemiz gerektiğini bilmek, keyfimi kaçırıyor. İstemeye istemeye toparlanıp ilçe merkezine yollanıyoruz, adanın tek akaryakıt istasyonundan benzinimizi aldıktan sonra, bütün gönülsüzlüğümüzle feribota biniyoruz yine. Adadan Kabatepe Limanı'na da günde dört feribot seferi var (saat 7, 11, 15 ve 19'da). Kış aylarında sefer sayısı üçe düşüyor. Feribotun arka tarafından bu kez, adanın uzaklaşan görüntüsüne bakmak zorundayım. Ömrümde ilk defa bir adaya gittim, bir adada kaldım. Gökçeada, insanın adaya gitme hevesini çağlıyor. Sırada neresi var? Bozcaada mı?

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.