Haberler

Mason Mimarisi

Tarih: 14 Eylül 2010 Kaynak: Wikipedia, masonluk.net, gnoxis.com, Açık İstihbarat Derleyen: Dilek Öztürk
Masonluğun kökeninin tam olarak neye, kime ve nereye dayandığı bilinmiyor ya da bilinen çok şey var ama kesin bir kanıya varılamıyor. Nasıl ortaya çıktığı hala belli olmasa da, bilinen bir gerçek var ki, o da masonluğun duvar işçilerinden, ustalardan, tapınaklardan ortaya çıktığı ve yapıların etrafında gelişen, yapılarda ifşa edilen bir sistem olduğu...

Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki masonluk gizli bir kuruluş değil, bu yazı da bu kuruluştan tamamen bağımsız olarak, masonluğun şehir mimarisi ve bina ölçeğindeki etkilerini anlatmak üzerine yazıldı...

Masonluğu anlatan pek çok simge var. Bunlar genelde geometrik ifadeler. Bu ifadelere en çok mason localarında rastlıyoruz. Masonların, ilk mason üstadı olarak bilinen Hiram Usta'ya saygının bir gereği olarak yaptıkları her esere mutlaka masonik semboller yerleştirdikleri iddia ediliyor. Aslında günümüzde masonik simgeler, şehirlere de yayılmış durumda. Washington'un masonik mabed şeklinde tasarlanmış bir kent olduğu savunuluyor.

"Gizli Sembol" adlı kitabıyla Dan Brown, Washington DC yani ABD'nin başkentini tasarlayan George Washington, Benjamin Franklin ve Mimar Pierre L'Enfant'ın üç ünlü mason üstadı olduğunu anlatıyor. Kitaba göre, Washington'un her köşesi gizli, masonluğu çağrıştıran simgelerle donatılmış.

Öncelikle mimarlığı ve şehirciliğ de etkileyen bu sembolleri açıklamak gerekiyor:


Masonluğun en önemli simgelerinden göz ve piramit, gönye ve pergel, altı köşeli yıldız

Göz ve Piramit
Masonların en ünlü sembolleri arasında yer alan üçgen içinde göz ve piramit, Eski Mısır'dan alınma. ABD Büyük Mührü'nde yer alan piramit, Firavun Keops adına yapılan büyük piramit.

Altı Köşeli Yıldız
Masonluğun en ünlü sembollerinden biride altı köşeli yıldız. Yahudilerin de geleneksel sembolü olan bu figür, İsrail Devleti'nin bayrağında da yer alıyor. Mührün ilk kez Hz. Süleyman tarafından kullanıldığı kabul edilyor. Zaten masonluğun çıktığı ilk yerlerden biri olarak Süleyman'ın Tapınağı gösteriliyor... Dolayısıyla da bir "peygamber mührü" olan altı köşeli yıldız, kutsal bir sembol. Oysa masonlar onu Eski Mısır'daki pagan inanışına göre yorumlayarak kullanıyorlar.

Gönye ve Pergel
Mason sembolleri içinde en çok bilineni ise iç içe geçmiş bir gönye ve pergelden oluşan kompozisyon.

Masonik Mabed Şeklinde Tasarlanan Kent: Washington

Washington kentinin ışınsal planı "Federal Üçgen" denilen sembolu oluşturuyor...

Dan Brown'un kitabına göre, Washington'da "Federal Üçgen" diye bir simgeler zinciri var. Üçgenin bir ucu Kapitol Binası, ikincisi Beyaz Saray, üçüncüsüyse Washington Anıtı. Bunların üçü de Masonlar'ca tasarlanmış ve temelleri atılmış. Yapıların tasarımı, bir mabede benzetilierken, yapıların içindeki oturma, yaşama gibi üniteler, kuzey-güney ve doğu-batı yönleri dikkate alınarak düzenlenmiş. Masonlukta, her yönün belirli bir anlamı ve önceliği olduğu var ve bu tabii ki tasarım için en önemli kreiter haline geliyor.

Amerika Birleşik Devletleri'nin eyaletleri arasında hangisinin başkent olacağı sorusuna karşı yaşananlardan sonra üç eyaletten toprak alınarak bir başkent yaratılmış. Yani, aslında Washington yapay bir kent.

Washington, başkent olmak üzere inşa edildi. Şehir mimarisi ise masonik bir mabedi simgeliyor. Bu konuyla ilgili açıklamalar da şu şekilde sıralanıyor.:

- Capitol, Senato ve Anayasa Mahkemesi (Supreme Court) kentin doğusunda yer alıyor. Bu bize hukukun her şeyin üstünde olduğunu anlatıyor.

-Lincoln Memorial Abidesi Batı'da. Lincoln sistemi kurtarmıştı. Koruyucu olarak gösterilir. Yani "batı" her zaman koruyucu bir nitelik taşıyor..

- Jefferson Memorial Abidesi ise güneyde. İkinci Nazır'ın kürsüsünün bulunduğu yerde. Çünkü Jefferson bir öğretmen.

- Beyaz Saray kuzeyde. Başkan tevazu ile hareket etmeli, kral olmadığını her zaman hatırlamalı.

- Birbirine paralel Constitution (Anayasa) ve Independance (Özgürlük) caddeleri mabedin iki sütununu sembolize ediyor.

- Üzerinde "G" harfi bulunan Washington Abidesi kentin tam merkezinde yer alıyor.

- Potomac Nehri'nin yanında, Roosevelt anısına yapılmış parkın karşı sahilinde üzeri alüminyum ile kaplı bir taş obelisk var. Görüntü, 1 Dolar'lık banknot üzerindeki tepesi traşlanmış piramidi andırıyor. Alüminyum kısmın üzerindeki pencere uzaktan masonik sembol olan "göz"e benzetiliyor.
Washington Katedrali Washington Katedrali evrensel bir abide. 20. Yüzyılın başında inşa edilen bu katedralin çatısı altında yeryüzündeki her din icra edilebilir. İnşaatında devlet ve kilise yardımı alınmadı. Dolayısıyla hiçbir cemaate bağımlı değil.

Masonik sembollerle dolu olan katedral, bir masonik mabet şeklinde inşa edildi. Giriş batıda, Altar Doğuda, cemaatin oturma yerleri kuzey ve güneyde.

Hayatımıza Giren Bu Semboller Aslında Neyi Anlatıyor?


1 ABD Doları'nın üzerinde bulunan simgeler: göz ve piramit

1 ABD Dolar'ının arka yüzünde sol tarafında bitmemiş bir piramit var. Piramidin bitmemiş kesimi toplam 13 sıradan oluşuyor. Bitmemiş piramidin en alt sırasında Roma rakamı ile bir tarih kazanmış: MDCCLXXVI:1776
1776 yılında Amerika, bağımsızlık bildirgesini ilan etmişti.

"Üçgen İçindeki Nokta" yani "Üçgen İçindeki Göz", anlaşılan bir noktadan başlayan yaradılışı anlatan bir simge.

Bu simgeler sadece ABD Dolar'ında değil, kentin içinde özenle saklanmış mason localarında kullanılan simgeler. İstanbul Büyükada'da bulunan "Sabuncakis Köşkü" bunlardan sadece bir tanesi...


Sabuncakis Köşkü, Büyükada

Köşk, ada halkı tarafından "arılı ev" olarak biliniyor. Neden arılı ev? Yaşayan bir Antik Yunan yapısı gibi görünen bu köşkün de bir hikayesi var.

Köşkü yaptıran Sabuncakisler, Girit'te bitki köklerinden sabun imal eden bir aile. Ailenin oğlu İstanbul'a göçüyor ve 1874 senesinde İstari Sabuncakis Efendi İstiklal Caddesi'nde bir çiçekçi dükkanı açıyor.

Adanın arka taraflarında ana cadde üzerinde bulunan eski yapı, bundan tam 106 yıl önce, 1904 yılında inşa edildi. Binayı tasarlayan mimar, Atina Üniversitesi Mimarlık Fakültesi profesörlerinden Prof. Fotiadis. Üç kattan oluşan binanın girişi, inşa edildiği arazinin eğiminden dolayı en üst katta. En üst kat aynı zamanda giriş katı... Kapının önündeki ufak köprüden geçerek binanın girişine varılıyor. Binaya karlıdan baktığınız andan itibaren Eski Yunan tarzını hissediyorsunuz. Kapının önünde bulunan sütunlar, girişteki alınlık sanki bir Antik Yunan mabedine giriyormuşsunuz havası veriyor. Ayrıca keskin dikdörtgenlerden oluşan pencereler ve pencereler üzerindeki oval alınlıklar da bu tarzı desteklemiş. Binanın batı cephesi tamamen denize bakıyor. Bu kısım tamamen teras ve balkonlarla çevrelenmiş. Köşkün eksi birinci katında salon var. Bu salon da tıpkı kapılarda, pencerelerde olduğu gibi keskin dikdörtgen hatlara sahip.

Halk arasında arılı ev, köprülü ev, gözlü ev gibi birçok isimle anılan bu binanın bir Mason locası olduğu söylenir.

Obeliskler


Sultanahmet'teki Dikilitaş

Masonların önem verdikleri sembollerden biri de, Eski Mısır mimarisinin önemli unsurlarından biri olan obelisk. Üzerlerinde Eski Mısır'ın hiyeroglif yazıları kazınmış olan obeliskler, asırlar boyu toprak altında gizli kaldıktan sonra 19. yüzyılda gün ışığına çıkarılıp daha sonra da New York, Londra ve Paris gibi Batılı kentlere taşındılar. Bunlardan biriside Sultanahmet Meydanı'nda bulunan Dikilitaş. Obelisklerin en büyüğünün gönderildiği ülke ise ABD. Bunu organize edenlerin ise, yine masonlar olduğu iddia ediliyor. Çünkü obeliskler ve üzerlerinde taşıdıkları Eski Mısır figürleri, masonlarca kendi sembolleri olarak kabul ediliyor.

Bu obeliskler Dünya'nın bütün önemli şehirlerinde bulunuyor. Bunlar, İstanbul, New York, Washington, Kahire, Vatikan, Kudüs, Wimborne ve Roma...


Nedir Bu Hikayenin Başlangıcı?


Süleyman Tapınağı

Bütün bu hikayenin nereden çıktığına gelecek olursak, Eski Mısır hiyerogliflerine kadar gideriz.

Mason keimesinin tam olarak sözlük anlamı "duvarcı ustası". Masonluk ilk defa tam anlamıyla "Tapınakçılar" olarak da adlandırılan bir cemiyet tarafından kuruldu. Tapınakçılara "İsa'nın ve Süleyman Tapınağı'nın Fakir Askerleri" de deniyordu. Tarikat, 1118 yılında, yani Kudüs'ün Haçlılar tarafından ele geçirilmesinden yaklaşık 20 yıl sonra kuruldu. Kendilerine "Süleyman Tapınağı" ile ilgili bir isim verilmesinin nedeni, üs olarak seçtikleri yerin, bu yıkık tapınağın yeri olan "tapınak tepesi" olmasıydı. Bu yer aynı zamanda Mescid-i Aksa'nın da bulunduğu yerdi.


Tapınakçıları gösteren eski minyatürler

Operatif masonluk, duvarcılık mesleğini beden çalışmasıyla ve elle yapılan zanaatkarların kurmuş olduğu meslek birliklerinden ortaya çıktı. Ortaçağ'da katedral ve kiliseleri inşa eden duvarcı ustalarına mason diye hitap ediliyordu. Bu zanaatkarların mesleki sırları saklamaları için aralarında kullandıkları sembolik anlamlar taşıyan kelimeler ve rumuzlar vardı. Aynı zamanda Tanrı'nın evini inşa ettikleri için halk ve din görevlileri arasında masonlar yani duvarcı işçileri kutsal olarak kabul edilmişlerdi. Operatif masonlar toplandıkları loncalarda çalışmalar yapıyorlardı. Aralarında Çırak, Kalfa ve Usta olarak belirlenmiş, becerilerine ve bilgi birikimlerine göre şekillenen bir derece sistemi mevcuttu.

Duvarcı loncaları, modern çağın başlarında adlarını değiştirdiler ve "mason locaları"na dönüştüler. Masonluğun en eski kolu olan İskoç Riti ise, 14. yüzyılın başında İskoçya'ya sığınan Tapınakçılar'dan miras kalmıştı.

Como Ustaları

Roma İmparatorluğunda tüm sanat ve meslekler "Collegia" (Kolejler) adı verilen kuruluşlar etrafında örgütlenmişti. Collegia'nın her biri, belirli bir sanat ya da bir meslek üzerinde tekelci bir denetime sahipti. Barbar istilaları sonucunda bu örgütler içinde bulundukları kentlerle birlikte yok olmuşlar, yalnızca Roma ve İstanbul'da bulunan bazıları bu yıkımdan kurtulabilmişlerdi. Kuzey İtalya'da bulunan Lombard Krallığı sınırları içindeki Como gölü kıyısındaki Como kentinde, mimarlar ve yapı ustalarının oluşturduğu bir Collegium'un varlığını sürdürdüğü sanılıyor. Yörede bulunan büyük taş ocakları, örgütün var olduğunu kanıtlıyor olabilir.


Rivoira'nın yazdığı "Lombardic Architecture" (Lombardiya Mimarisi) adlı esere göre, "Magistri Comacine" (Como Ustaları), kendi serf, işçi ve çalışanlarına sahip, her tür yapı işleri için kontratlar ve alt-kontratlar yapmakta tam ve sınırsız yetkili, mimar ve yapı ustalarından oluşan bir meslek ya da kardeşlik örgütü olarak anılıyor. Rivoira'ya göre Como yöresinde yapı etkinlikleri hiç bir zaman kesintiye uğramamış, çevrede bulunan çok sayıda taş ve mermer ocakları ile kereste atölyeleri işçi çekmeye devam etmiş.

Ricci'nin "History of Italian Architecture" (İtalyan Mimarisi Tarihi) adlı kitabında, Como Ustaları'nın Ortaçağda geçerli kısıtlamalardan uzak tutuldukları ve özgürce dolaşım hakkına sahip oldukları belirtiliyor. Como Ustaları da, diğer meslek örgütleri gibi, yeni üyelerin katılımı ve yeni yapı kontratları sayesinde, diğer kentlerde localar açarak etkinliklerini ve etkilerini yaygınlaştırmışlar.

Masonluğun yalnızca genel anlamda tarihi bağlarla bağlı olabileceği bu eski örgütün, bir mason örgütü olduğunu ileri sürmek olanaksı. Masonluk tarihi ile mimarlık tarihi iç içe geçmiş durumda. Como Ustalarının tarihi, masonluğun gerçek tarihinin bir bölümü olabilmesi açısından değil, mimarlık tarihine ışık tutabilmesi açısından çok değerli. Como Ustaları örgütü bir çok bakımdan, sonradan spekülatif masonluğu doğuracak olan, inşaatçı meslek örgütlerine benzerlik gösteriyor.

Masonluk, aslında Gotik mimari ile doğan meslek örgütlerinin arasından zamanla gelişip evrimleşmiş olabilir. Bu meslek örgütlerinde bulunan törensellik, 17. yüzyılda operatif özelliklerin giderek azalması ile tümüyle düşünsel bir yapıya dönüştü.

Loca


Bir mason locası

Mason mabedi çok iyi korunmaktadır. Loca girişinde, içeri giren kişiler kontrol edilir. Tanınmayan bir kişi içeri girmek istediğinde durdurulur ve parola sorulur.
Masonların en gizemli ve merak edilen yönlerinden birisi de, locada düzenledikleri tören ve ayinlerdir. İçeride olanlar dış dünyaya her zaman bir sır olarak kalır.
"Nuru Ziya" kelimesi masonlukta kullanılan önemli bir kelime. Bugün Türkiye'deki Hür Mason Loca'sının Beyoğlu'ndaki bulunduğu binanın sokağının adı da Nuru Ziya sokaktır.

Rosslyn Şapeli: Eski Tapınakçı Mason Mabedi



İngiltere'nin Edinburg kenti yakınlarındaki "Rosslyn Şapeli" olarak bilinen kilise, Tapınakçılar'ın Hıristiyanlık dışı pagan inançlarının bir sembolü olarak kabul ediliyor. Bu yapının inşasında Tapınakçılar'ın devamı niteliğindeki masonlar görev aldı ve şapelin dört bir yanına kendi pagan felsefelerini temsil eden semboller yerleştirdiler.
Türk masonlarının yayın organlarından Mimar Sinan dergisinde, şapelin masonik kökeni ve pagan unsurları şöyle anlatılıyor:

İskoçya'da Tampliye-Mason birlikteliğinin en önemli bir kanıtı, Edinburg'un 10 km güneyinde, eski Tampliye merkezi Balantrodoch'tan 15 km uzaklıktaki, Midlothian'daki Rosslyn köyünde bulunan kale ve şapeldir. Bölgede ve kalede özellikle 1312 yılından sonra St. Clairs Baronlarının himayesi altında Tampliyeler yaşamışlardır.
... Şapel İskoçya hatta Avrupa'da döneminin en asil ve en ünlü kişisi sayılan Sir William St. Clair tarafından 1446-48 yıllarında inşa ettirilmiştir. Yapımda masonlar ve Rozikrusiyenler görev almıştır. Eserin baş mimarlığını üstlenen Tampliye Büyük Üstadı Sir William St. Clair tarafından mimari ve taş işçiliği için Avrupa'nın her yerinden gezgin mason sanatkârları getirilmiş; şapelin hemen yanındaki Rolsine (Rosslyn) yerleşimine yeni evler kurulmuş ve loca açılmıştır...

Şapel, plan ve dekorasyon özelliği olarak özgündür. İskoçya'da ve hatta Avrupa'da ikinci bir örneği yoktur. Şapele özellikle Herod Mabedi ambiyansı çok güzel bir şekilde yansıtılmış ve her tarafı masonik sembollerle bezenmiştir. Sembollerin arasında, duvarlara ve kemerlere işlenmiş olan Hiram ve katilinin başlarının kabartmaları bir tekris töreni kabartması ve kemerlerdeki kilittaşları ile pergel sayılabilir.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.