Haberler

Haydarpaşa Garı

Tarih: 29 Kasım 2010 Kaynak: Vatan Yazan: Müge İplikçi
Karaköy'den kalkan vapur yalpalaya yalpalaya Haydarpaşa sahiline yanaşmıştı. Açıkta oturuyorduk. Yol boyunca onu fark etmemiştim, ne zaman karşıma geçip oturmuştu ondan bile emin değildim. Oysa fark edilmeyecek bir tip değildi.

Tuhaftı. Gençten bir yüzü vardı ama eskimişti. Dahası da var: Saçları ve kirpikleri yoluk yoluktu, bedeninin her tarafı yara bere içindeydi, ayakları da perişandı.

Üzerindeki giysiler de tuhaftı. Korkarım ki onlar da yanmıştı. Hatta yer yer küllenmişti giysileri. Vapurdan inerken ‘eve gitme zamanı!' demişti. Onun bir tren yolcusu olduğunu düşünmüştüm. O sırada karla karışık bir yağmur vardı tepemizde. Gençliğimize değemeyecek, yine de o uğurda insanı buruk anlara sürükleyebilecek bir yağmurdu bu.

Bedeni, Haydarpaşa'nın taşlara sarılmış görkemli ruhu içinde eridiğinde nedense arkasından duyduğum hüzün de kaybolmuştu. Sanki onu tanıdık birine emanet etmiştim.

Filmlerdeki merdivenlerin ve merdivenler eşliğindeki tahta bavulların bu duyguda ne kadar etkisi vardı bilmiyorum.

Haydarpaşa'nın sığınılacak bir liman olduğundan adım kadar emindim. Arkasından ‘Keşke adını sorsaydım' diye düşündüm ama çok geçti. Yanık Külkedisi diye gülümsemiş de olabilirim. Bir müddet kızın yalnızlığını, garipliğini hafızamda tutmaya çalıştım ama sonra büyümek galip geldi ve onu unuttum!

Ama işin aslı hayat böyle değil. O unutmazsa unutmuyor!

Bir iki ay kadar önceydi. Garın otel olup olmayacağı tartışmalarından, ödeneklerden, bu konudaki dedikodulardan bezenlerden biriydim. Birçok İstanbullu gibi bu yüzden yastaydım! Paranın tek geçerli dil olamayacağı zamanlar ve mekanlar vardır. Haydarpaşa Garı da bunlardan biriydi. Ve bunun bazıları tarafından anlaşılması gerekiyordu. Bunları düşünürken Haydarpaşa'ya yanaşan bir vapurun yolcusuydum yine. Bu kez parlak bir güneş vardı tepemde. Işık ya da onun oyunları diyebilirsiniz: O sırada onu gördüm. Yıllar öncesinin o tuhaf giysileri içindeydi! Yaş merakı öldürürüyor bunu biliyordum ama hayaletler konusunda zihnim iz sürebilecek haldeydi. Vapurdan apar topar indim. Garın sütunları arasında bir görünüp bir kayboluyordu. Gar meyhanesinin oraya saptığını görünce ben de arkasından oraya doğru seyirttim. Ama boş hayallere kapılmışım! Yoktu.

Binadan çıkıp tekrar deniz kenarına indim. Yok. Sağa sola sordum, kimse bilmiyor. Hayalet avcısı diye kendimle dalga geçmeye başladım. Güz güneşi gözümü alıp duruyordu.

Sonra bir şey oldu, öyle derler ya, sanki bir güç kafamı kaldırdı ve bana çatıyı gösterdi. Oradaydı işte. TCDD'nin iri levhasının hemen orada! Ta tepede, çatıda... Bana mı öyle geldi, tam olarak emin değilim, ‘merak etme ben idare ediyorum' der gibi bir hali vardı.

İşte o zaman onun Haydarpaşa Garı'nın koruyucu meleği olduğunu anladım...

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.