Haberler

Britanya'nın Genç Mimarlarıyla Tanışın

Tarih: 18 Ocak 2011 Kaynak: Guardian Yazan: Rowan Moore Çeviren: Dilek Öztürk


Genç bir mimardan mail aldım. Hem de Observer'dan, o ve ortağının fotoğraflarını çekmem istendikten hemen sonra... Kolay biri değildi ve fotoğrafların nasıl olacağını merak ediyordu. İşlerini göstermek daha iyi olmaz mıydı? Bunun gibi bir başka grup da, Vogue'a çıkmadan aynı kaygıları taşımıştı. Bu benim için çok ilginçti çünkü şimdiye kadar fotoğrafını basılı görmek istemeyen bir mimarla karşılaşmamıştım! Meslek erbablarının çoğunda bir teşhircilik bulunuyor sanırım.

Benim görevim, bu yeni nesili en parlak halleriyle göstermek, aynı zamanda da gerçekten çok genç mimarları bulup gün yüzüne çıkarmak. 20'li yaşlarında, belki birkaç tanesi 30'un biraz üzerinde olabilir... Mimarlık, yavaş ilerleyen bir dil. Bu, genç mimarın ismini başarı ile eşleştirmesi adına çok radikal bir durum. Ödüller, sergiler, kitaplar, aslında hep onları gün yüzüne çıkarmak için. Şimdi genç mimarlar için 40 yaş altı tanımı konuldu. Bir keresinde bir etkinlikte, bu gruba 40 yaş üstü bir bayan mimar da katıldı. Onun kalbinin genç olduğunu anlayamıyor musunuz? (!)

Gerçekten burada genç ama çok genç mimarlardan bahsediyorum. Öyle ki, daha 7 senelik eğitimlerini bile tamamlamamış olanlardan ama her biri inşa etmiş, görülmeye değer bir bina tasarlamış. Binaların birçoğu geçici mekanlar. Geçici olmalarına rağmen, arkalarında büyük etki bırakmışlar.

Bu gençlerin ayrıca elleri de çalışıyor. Nasıl çekiç, balta kullanılır, çivi çakılır biliyorlar. Mimarlık kriz dönemlerinde zor pratik edilen bir meslek. Onlar da gidip kendi binalarını kendileri yapıyorlar.

İçlerinden birisi olan Maria Smith, "Bizler 90'lı yıllarda televizyonda yayınlanan dizi filmde, kısa zamanlarda sunulan, imkansızmış gibi görünen görevleri yerine getiren Anneka'dan ilham alan bir nesliliz," diyor. Bir diğeri, Paloma Strelitz ise, büyük mimarlık ofislerindeki bilgisayarlaşma sürecine karşı tepki gösterdiklerini ve bilgisayarın getirdiği uyuşukluktan kaçmak istedilerini söylüyor.

İçlerinde en etkilisi de Londra'da eski bir benzin istasyonundan dönüştürülen Clerkenwell. Geçen sonbaharda, faaliyetine son verilmeden bu sinemada 15 adet gösterim oldu. Bu aslında bir uzmanlık çalışması değil. Daha çok bir grup öğrencinin ortada tutarlı bir plan olmadan tasarladıkladıkları bir çalışma. Bir isme karar veremeyen, belirleyecekleri bir hiyerarşi olmayan insanların...

Grubun içinden Lewis Jones, İngiltere'de geçen yılda toplam 600 benzin istasyonunun kapanmayla karşı karşıya kaldığını keşfettiklerinden bahsediyor. Jones, "Bunun gibi alanların, modern sahipsizliğin, bir kışkırtma, bir prototip olarak kullanılmasının ve diğer örneklere de ilham vermesinin ilginç olacağını düşündük. Her zaman bunun gibi bir örnek bulacağımıza inanıyorduk. Sonunda bir gayrimenkul şirketi olan Tiger Developments aradı ve Clerkenwell'deki bu araziyi bize teklif etti," diyor.

Burası için pek çok farklı fonksiyon düşündüler ama en son sinema olmasında karar kıldılar. Çünkü, grup olarak, sokakta performans fikrinde anlaştılar. İnşaat bütçeleri 5,600 Pound'du ve 3 haftada yapıyı tamamladılar. Hatta inşaat aşamasına arkadaşlarını da yardım için davet ettiler ve böylece sokakta yaklaşık 50 kişi oldular! İnşaat yöntemleri çok basitti, detaylar için de etraflarında sorabilecekleri birçok insan vardı.

Böylece bağlarını, takipçilerini güçlendirdiler. Arkadaşları, arkadaşlarının aileleri, sevgilieri... Oditoryumu kaplayacak perde olarak, Tyvek denilen, aslında ev inşasında su bariyeri olarak kullanılan bir sentetik kumaş edindiler. Perdeyi nasıl açıp kapatacaklarını tiyatrocu arkadaşlarından öğrendiler. Film yönetmeni Mika Leigh, onlara teşekkür etti ve "Böyle genç insanların sinemaya, fiziksel mekan olarak inanmalarını ve bunun yerel ölçekte pozitif anlamda birşeyler yapabileceğini görmek çok güzel," diye ekledi.

Bu proje gerçekten de çok başarılı oldu. Biletler internette satışa sunulur sunulmaz tükendi. İnsanlar bu benzin istasyonundan bozma sinemaya akın akın gelmeye başladılar. Her gece parlamış mısır makinesi tekrar tekrar dolduruluyor, votkasız bloody maryler ikram ediliyordu.

Cineroleum türünün ilk örneği değil fakat genç bir coşku ve güçle gelişen geçici bir yerleştirme. Proje sahiplerinden bazıları, sadece yaz aylarında açık olan Frank's Café'den esinlenmişler.

Frank's Café, kendilerini "Practice Architecture" olarak tanımlayan Lettice Drake, Henry Stringe ve Paloma Gormley'nin bir çalışması. Gormley, daha Cambridge'de bir lisans öğrencisiyken, kamusal bir sanat mekanı yönetmiş ve şimdi bir de bar yapmak istiyor. Galerici Hannah Barry, ona Güney Londra'da kendi galerisinin yakınında, 10 katlı kullanılmayan bir otoparkın en üst katını vererek bir fırsat tanıdı. Başka bir yerde olsa burası bir milyonerin çatı katı olurdu... Gormley, finallerini verirken bu proje üzerinde çalışmaya başladı.

Gönüllüler, 5,000 Pound'luk bütçeyle burayı 25 günde inşa ettiler. İskele panoları bir araya getirilerek kolonlar yapıldı. Practice Architecture, sonuçtan memnundu ve aynı zamanda da endişeliydiler. Drake, "Frank's Café açıldığında, sanki bu bölgeyi, Peckham'ı mahvettik dermiş gibi bir his vardı," diyor. Kendilerinin de bir soylulaştırma ajansı haline gelmelerinde korkan ekip, telafi etmek için Peckham Rye istasyonundaki balo salonu gibi görünen bilet ofisini, kamusal bir restorana çevirdi. Sonradan anladılar ki, yerel insiyatifler, onların yardımı olmadan bu restoranı ayarlayabiliyorlardı.

Yaptıkları şeyleri sosyal bilinç içerisinde yapmaya çalışan ekip, hala yaptıklarının yanlış anlaşılabileceğinden korkuyor. Kötü bir niyetleri yok, çalışmalarını da daha tamamlamış değiller ama önümüzdeki 5 sene için bir kalkınma planları da yok. Bir sonraki adımda ne olacağını merak ediyorlar. Bunların dışında, Roche Court'ta 70 kişi kapasiteli açık bir amfitiyatro ve geçici bir sanat kütüphanesi inşa ettiler.

Studio Weave, Cineroleum'un arkasındaki akıcı grup ve daha kurumsallaşmış olan Practice Architecture'a göre daha saygın. Ortakları Je Ahn ve Maria Smith, mimar olarak daha yeni imza atabiliyorlar ama yaklaşık 5 yıllık bir inşaat geçmişleri var. Herşey, ekibin daha öğrenciyken 2006 yılındaki Londra Mimarlık Festivali için yaptıkları "140 Boomerangs" adını verdikleri bir projeyle başladı. Bu proje için eğri odunlardan oluşan bir sistem inşa ettiler. Bu proje, Londra'daki plancıların gözünden kaçmadı.

Ekip birçok farklı çalışmaya imza attı. Londra'daki Somerset House'un avlusunu büyük sandalyelerle kaplayarak geçici bir enstelasyon gerçekleştirdiler. Glastonbury Festivali'nde ahşap bir piramit yaptılar ve Blackburn'deki "gizli bahçe" yarışmasını kazandılar. Londra Camden'daki bir ilköğretim okuluna yer bulma çalışmasına gönüllü oldular

Tarzları çok tatlı. Mesela Littlehampton'daki bankın tasarımında bir bilezikten ilham alımışlar. Projeleri için kamusal mekan arayışında, yerel otoritelerle yarış halindeler ama çocuksu ve arkadaşça yaklaşımları onları her zaman bir adım öteye itiyor. Projelerini zevkle yapıyorlar. Sonucu kaliteli ve renkli oluyor.

Feilden Fowles ise, etkileyici şekilde organize olan bir ekip. Tam kalifiye olmasalar da Doğu Londra'da profesyonel görünümlü bir ofisleri var. Ofis, eski bir fabrikanın içinde ve duvarları da çevre dostu koyun yünü kullanılarak yalıtılmış. Ekip, Galler'de yeniden kullanılan malzemelerle bir bina yaptı. Ortaklar, Edmund Fowles ve Fergus Feilden, binanın ne kadar az karbon tükettiğinin altını çiziyor.

"Bir sene öncesine kadar ofisimizin olacağını bilemezdik," diyen ekibin şimdi bir ofisi, ekibi ve ilginç projeleri var. Şu anda Galler'deki başka bir sürdürülebilir evin ve Bath'daki bir ilköğretim okulunun projesini garantilemiş durumdalar. Okul projesini, ortaklardan Feilden Fowles'ın babasının korunaklı kanatlarının altında yapan ekip, ilerde hem çok güvenilir hem de çok başarılı bir ofis olmayı planlıyorlar.

Bütün bu proje ekipleri içinden en olgunu HAT Projects. Tom Grieve ve Hana Loftus tarafından yönetilen ekibin, Hastings'te bu yıl içinde açılacak önemli bir binaları var: Jerwood Gallery. Bu yapı, şok edecek, akılları alacak, baştan çıkaracak bir yapı değil ama sanatı tecrübe etmek ve anlamak açısından bir ortam yaratacak. Yapı, Hastings'in bir başka mücevheri olan ahşap kulelerin yanında bulunuyor. Koyu renki seramikle kaplı galeri, komşularıyla uyum sağlamayı amaçlıyor. Burası kültürel bir tapınak ama bu plajda olduğunda biraz da az resmi olması gerekiyor.

Ekip, bina tasarlamanın ötesine geçmek istiyor. Jerwood için yaptıkları çalışma, galeri için en iyi alanı seçmeyi de kapsıyor.

Bir başka ekip olan Loftus, mimarlık öğrencilerinin gerçek projeler inşa etmek zorunda olduğu Alabama'daki bir stüdyoda çalıştı.

Mimarlardan oluşan bu 5 grup, bir hareket başlatamaz. Onlar bir polemik, stil ya da büyük bir teoriye sahip değiller fakat inşa etmeden gelen o basit tatminkarlığı geri getiren bir ruh halini paylaşıyorlar. Şu anda inşa edilen büyük binalara, bilgisayarlaşmaya karşılar.

Neredeyse yapı değil, özgür tasarımlar gerçekleştiren bu ekipler için, çalışmanın birinci şartı sadece para kazanmak değil. Bugün bir mimar olarak yetişmek binlerce Pound'a mal olabiliyor ve eğitimin sonucunda yüksek maaşlı işler vaad edilemiyor. Korkarım ki bu durum, mimarlığı orta sınıf bir oyuna çevirecek.

Ayrıca, mimaride geçiciliğin büyük içki firmalarını etkilemesi, büyük ve çirkin binaları göz ardı edilmesi için bir neden olma tehlikesi de var. Eğer mimarlık gönüllü bir meslek olarak görülürse, hiçbir maliyeti olmaz ve sadece ana detaylara ihtiyaç duyulur.

Ama bu genç mimarların etraflarındaki bütün ekonomik kaynakları almaları beklenemez. Bir şey yapmak için sahip oldukları heyecan ve yaptıklarından hiçkimsenin hoşlanmaması da kötü bir başlangıç değil.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.