Haberler

Ucube binalar

Tarih: 4 Nisan 2011 Kaynak: Vatan Yazan: Müge İplikçi
Pazar günü Milliyet gazetesinin geniş yer verdiği İstanbul'un Anadolu yakasındaki ucube otelimiz Corner haberini görünce dayanamadım. Bugünkü yazımı başta bu otel olmak üzere, tepeleri kentin en olmadık yerlerinde göğe eren ultra modern gökdelenlerimizin nadide imar planlarına ve değerli şirketlerine ithaf etmeye karar verdim.

Her ne kadar bu gökdelenlerin sahipleri farklı bir izleğin peşinde koşuyor olsalar da bu tür binalara ucube denmesi kadar yerinde bir karar olamaz! Bu binalar arasında yaşamını devam ettirmeye çalışanlardan biri de İstanbul Acıbadem'de yaşayan kuzenim. Geçenlerde, evinin etrafını saran elli katlı, geleceğin mekanları olarak gösterilen ateş pahası gökdelenlere bakıp ikinci kattaki evinin içine güneş ve rüzgarın artık giremediğini söylüyordu. Bu sözleri üzerine Sean Penn'in çektiği 11 Eylül'le ilgili 11 dakikalık kısa filmi ‘Yaşlı adam' aklıma geldi. İkiz Kuleler'in yıkılmasıyla evine yıllardan sonra güneş giren New York'lu yaşlı bir adamın öyküsünü anlatır Sean Penn o kısa filmde. Film 11 Eylül açısından çok eleştirildi ama Penn'in asıl derdinin modernizmin ne olduğunu farklı bir açıdan bizlere sordurtmak olduğunu düşünmüşümdür hep. Bunların başında görkemin, konforun ve güvencenin ne olduğu, ne uğruna ve kimin için inşa edildiği soruları başı çekebilir.

Bu soruları akılda tutarak gelelim ‘bizim' Corner Oteli'ne. ‘Şuraya bir otel diksek ne güzel olurdu' romantik cümlesinin günümüzün en işlek ve ‘modern' cümlelerinden biri olduğuna tanıklık edecek binalardan birisi olan şu aynalı tuhaf binaya. Söz konusu binayı hemen hemen bütün Kadıköylüler gibi doğduğu andan itibaren şaşkınlıkla izliyorum. Denize bu kadar yakın ve bu denli kendinden emin, mağrur ötesi bir tavırla Kadıköy-Moda hattına yayılmasının nedenini ise ‘arada bizim bilemediğimiz ne türde dolaplar döndü kimbilir' biçiminde anmaktayım.

Binanın yerinde eskiden bahçeli bir yapı mevcuttu. Orası daha sonra bir bankaya dönüştü. Ancak sonrasında yaşanan bu kökten değişimin kimler tarafından gerçekleştirdiğini bir biçimde kavrayabilsek de bu binanın oraya dikilmesi izninin nasıl verildiğini anlamak pek mümkün olmadı.

Sahi, ‘İstediğim yere gökdelen dikerim!' mantığı nasıl bir mantıktır, sanırım başta Mimarlar Odası olmak üzere hepimizin saçını başını yoldurtacak bir cümle olarak hafızalarımızda yer etmeye devam edecek.

Önce usul usul yükselen, ardından gerekirse bütün kıyı silüetini ‘yaparım ne olmuş!' tarzıyla yerle bir eden bu otelin Kadıköy'de yaşayan insanları bu kadar umursamaz bir edayla arz-ı endam etmesi akıl almaz bir şey. Günümüzde paranın hemen her şeyi satın alması fazlasıyla içimizi daraltmış durumda ama hiç değilse hemen hepimizin ortak mekanında bu tür hoyratlıkların bedellerinin bir biçimde ödenmesi gerektiğini de hatırlatmış olalım.

Zira her zaman dillendirdiğimiz gibi kamu herkesin alanıdır ve bu alanın birtakım çıkar grupları tarafından talan edilmesi hiç de sanıldığı kadar kolay bir şey değildir.
Bu tür yazıları yazdıktan sonra söz konusu şirketlerin avukatları aracılığıyla kaleme alınan ‘kamuoyundaki yanlış bir anlaşılmayı düzeltmek isteriz' şeklinde açıklamalar yapılır. Avukat arkadaşlarımız hiç yorulup yazmasınlar. Kamuoyunun yanlış anladığı bir şey yok, ama onların şirketlerinin anlamadığı (ya da anlamak istemediği) çok önemli hususlar var.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.