Haberler

Sakin ve çiçekli bir düş adası Burgaz

Tarih: 10 Haziran 2011 Kaynak: Zaman Yazan: Murat Tokay


Biraz kıyıda köşede kalmış bir ada. Sakin, tenha, kalabalık yok. Martı seslerinin, kuş cıvıltılarına karıştığı miskin köpeklerin kedilerle oynaştığı çiçekli bir düş bahçesi...

İstanbul adalarının Büyükada ve Heybeli'den sonra üçüncü büyüğü olan bu adayı duymuşsunuzdur: Burgazada. Adı usta öykücü Sait Faik'le bütünleşmiş, burası sanki onun adası.

İstanbul'dan, şehir hatları vapuruyla 08.40'ta yola çıktığımızda bizi neyin beklediğini az çok tahmin edebiliyorduk: Zarif köşkler, her yolu denize çıkan sokaklar, rengarenk çiçeklerle bezeli bahçeler... Fakat adaya ayak basar basmaz karşılaştıklarımızın, beklentimizin ötesinde olduğunu görerek başladık gezimize.

Kabataş'tan Burgazada'ya yolculuk yaklaşık bir saat sürüyor. Hıncahınç dolu vapurdan çok az sayıda insan iniyor. Kıyıda sıralanmış çay bahçeleri, restoranlar, sandallar. Kendimizi yolun sağına vurup bir rota çizmek üzere bu çay bahçelerinden birine oturuyoruz. Ne bir korna sesi, ne şehrin mekanik gürültüsü ne de telaşla sağa sola koşturan insanlar... Martıların çığlıklarını saymazsak, sadece sessizlik... Tabiî ki bir yavaşlık...

Burgazada yuvarlak biçimli, genişliği yaklaşık 2 kilometrelik şirin bir kara parçası. Adanın 170 metre yüksekliğinde tek bir tepesi var. Eski adıyla Hristos, yeni adıyla Bayrak Tepesi. Tepede Hristos Manastırı'nın kalıntıları yer alıyor. Kızılçam ormanıyla kaplı adanın kış nüfusu yaklaşık 1000 kişi. Bu rakam yaz mevsiminde 10 bini buluyor. Nüfusun çoğunun orta yaş üzeri olduğunu belirtelim. Yerli adalılar geçimini balıkçılıktan, inşaat sektöründen ve ticaretten kazanıyor.

Vapur Burgazada iskelesine yaklaştığında Ayios İoannis Rum Kilisesi görkemli bir yapı olarak göze çarpıyor. Kilisenin hemen yakınında bir cami ve cemevi de var.

Cami, kilise, sinagog, cemevi...

Örnek bir huzur adası Burgaz. Son elli yıldır neredeyse hiç adli vaka yaşanmamış. Ada muhtarı Mustafa Biçer'in ifadesiyle Türk'ü, Kürt'ü, Alevi'si, Ermeni'si, Rum'u, Musevi'si adalı olmayanların tadamadığı bir huzurun keyfini çıkarıyor. Adada dört kilise, bir cami, bir sinagog bir de cemevi bulunuyor. Nüfusunun büyük bölümü Türklerden oluşuyor. Daha sonra Museviler, Ermeniler ve Rumlar geliyor. Çoğu esnaf ve bahçıvan olan Türklerin büyük bir kısmı da Erzincan, Sivas ve Tokat yöresinden gelmiş. Halit Kakınç, Etyen Mahçupyan, Mirkelam gibi ünlü isimler de yazları adanın sakinlerinden. Adada banka yok, para çekebileceğiniz bir ATM mevcut. Haftada iki gün doktoru bulunan bir sağlık ocağı ve yedi öğrencisi bulunan bir ilköğretim okulu var.

Kalpazankaya mutlaka görülmeli

Diğer adalarda olduğu gibi burada ulaşım faytonlarla ve bisikletle sağlanıyor. Biz yaya gezmeye karar veriyoruz. İskelenin sağındaki gezinti yolunu takip ederek kırk beş dakikalık bir yürüyüşün sonunda belki de İstanbul'un en güzel köşelerinden biri kabul edilen Kalpazankaya'ya ulaşıyorsunuz. Burgazada'ya gelenlerin mutlaka uğradığı yerlerden biri burası. Bir kır lokantasının bulunduğu Kalpazankaya, bir tarafı orman bir tarafı deniz olan güzel bir doğa parçası. Hemen aşağısında denize girilebilecek küçük bir koy yer alıyor. Sessiz ve dingin çam ormanları içindeki Kalpazankaya Restaurant yemekleriyle de manzarasıyla da doyurucu. Yassıada ve Sivriada da bu manzaranın bir parçası.

Kalpazankaya'daki restoranın kuyu kebabı meşhur. Yalnız kuyu kebabı hafta sonları ve çarşamba günleri çıkıyor. Mekanda demleme çay sunulmamasının büyük bir eksiklik olduğunu da söyleyelim.

İskeleden tepeye yol üç kilometre. Yol boyunca erik ağaçları dikkatimizi çekiyor. Adanın sakinlerinden biri "Burgaz aynı zamanda Erik adasıdır." diyerek bize ağaçtan kopardığı eriği ikram ediyor. Şaşırsak da yolda başıboş dolaşan atlarla karşılaşıyoruz. Bu şaşkınlığımız sağda solda karşımıza başka başka atlar gördükçe artıyor.

Gönüllü Caddesi'nde zarif köşk

Sait Faik'in de vaktinin çoğunu geçirdiği, bu mavi serinlikten ayrılmak zor olsa da faytona binip zarif köşklerin bulunduğu Gönüllü Caddesi'nde ilerliyoruz. Faytondan inip yolculuğumuzu yaya sürdürüyoruz. Yol üzerinde adanın en görkemli yapısı olan Ayios İoannis Rum Ortodoks Kilisesi'ni fotoğraflıyoruz. Kilisenin hemen yakınında cami, az aşağıda da cemevi var.

Sait Faik müzesi perişan halde

Burgazada'ya gelip de Sait Faik'in yaşadığı bugün müze olan evi görmemek olmaz. Burgazadası Çayır Sokak 15 numaradaki evin giriş kapısında müzenin tadilatının 2012 Mayıs ayına kadar süreceği, bu yüzden kapalı olduğu yazıyor. Bahçenin kapısını açıp içeri girdiğimizde bizi Sait Faik heykeli karşılıyor. Tarihî köşke giremesek de bahçeyi dolaşıyor köşkü fotoğraflıyoruz. Tarihî köşkte hiçbir tadilat emaresine rastlamıyoruz. Köşk kendi haline terk edilmiş, bahçe perişan. Daha sonra ara sokaklarda keşfe çıkıyoruz.

Vakit ne çabuk geçmiş... Artık dönüş zamanı. Sinem Dondurma'dan külahta dondurma yemeden adadan ayrılmak olmazmış. Biz de öyle yapıyoruz. Dondurmalarımızı yedikten sonra iskeleye doğru ilerliyoruz. Vapurda bir tatlı huzur alıp giden mütebessim insan çehreleri, güzel bir gündü yine gelelim dilekleri...

Sait Faik'in yaşadığı bugün müze olarak kullanılan köşk perişan halde. Kapısının girişinde tadilat nedeniyle kapalı olduğu yazılı ama tadilat yok.

Burgazada'ya giderken...
Adalar'a giderken spor ayakkabısını tercih edin.
Fotoğraf makinenizi götürmeyi unutmayın.
Çantanızda mutlaka bir Sait Faik (mesela Son Kuşlar) kitabı bulundurun.
Adayı faytonla gezmenin maliyeti 20 ile 35 lira arasında değişiyor.
Eğer bisikletle aranız iyiyse adayı gezmek için ideal araç bisiklet.

Burgazada'da halka açık plajlarda denize girmek mümkün. Gençlerin ve çocukların deniz sezonunu açtığını gördük.

Adada gece konaklamak için iki mekan var. Birisi öğretmenevi, diğeri de bir butik otel.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.