Haberler

İstanbul'da New York düşleri

Tarih: 15 Ocak 2006 Kaynak: Radikal Yazan: Gündüz Vassaf
ABD'de geliştirilen, dünya çapında uygulanan bir zekâ testinde, şehirlerde toprağın niçin kıymetli olduğu sorulur. Doğru cevap kapitalizmin mantığının icabı arz-talep kanununun ifadesidir. Birbirlerine ulaşılmaz köylerde binlerce yıl yaşayan türümüz giderek gökdelenlerde birbiri üstüne yaşıyor. Rus şairi Mayakovski New York'a 1925'te geldiğinde bu binalardaki asansörlerden etkilenmiş, "Her katta duran düzinelerce asansör, ayrıca ekspres asansörler var, önce 17., sonra 20., sonra da 30. katta duran.

Aynı binada iki ayrı kata, 7 ve 24'e gitmeniz gerekiyorsa önce her katta durana binip 7'de iniyor, işiniz bittikten sonra 24'e kadar durmayacak olan ekspres asansöre binip altı dakika kazanmış oluyorsunuz. Özel saatler, asansörün kaçıncı katta olduğunu, kırmızı, beyaz ışıklar yönünü gösteriyor."

Nâzım Hikmet'in Moskova'da gençlik yıllarında 'trrrrrum, trrrrrum, trrrrrum, tiki tak, makinalaşmak istiyorum' şiirinde etkisi olan Mayakovski, modernliğin uç göstergesi New York'a hayrandır. Sosyalizmin kapitalizme üstünlüğünü kanıtlamak iddiasında olan Stalin de, Amerikan zekâ testlerinin mantığının tersini ispat etmek istercesine, New York'la yarışa tutuşur.
Özel mülkiyetin, arz-talebin olmadığı, sosyalizmin beşiği Moskova'da, gökdelen inşasına başlanır. Biri Moskova Üniversitesi olmak üzere dört bina yapılır. Stalin öldüğünde, inşaatına yeni başlanmış beşinci gökdelenin temeli yüzme havuzuna dönüştürülür. Ama sosyalist ülkelerde insanların kat kat üstüne, tıkış tıkış, kutu kutu dairelerde yaşamaları sürer.
İsviçreli mimar LeCorbusier, özellikle II. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da konut darlığından ötürü, 20. yüzyıl insanının devasa sitelerde, blok apartmanlarda yaşamaya sevk edilmesinin öncüsü olarak bilinir. "İdeal ev, içinde yaşanan makinedir" diyen Corbusier, standardizasyon ve sanayileşmeyi mimariye yansıtmasıyla ünlü. O da New York'a ilk gittiğinde gökdelenleri umduğu kadar yüksek bulmadığından yakınmış. Marsilya'da yaptığı en ünlü projelerinden biri 'Unite d'Habitation' adlı 1600 kişinin 337 dairede oturduğu bina öyle tasarlanmış ki, yaşamın gereklerini sokağa çıkmadan bu yekpare çimento canavarında gidermek mümkündü. Binanın bir koridoru, dükkânların olduğu, alışverişinizi yapabileceğiniz cadde olarak düşünülmüş. Dam, kocaman bir bahçe. Her ne kadar Le Corbusier kimi mimarlık öğrencileriyle toplu konut meraklısı devletlerin kahramanıysa da, halk arasında Fransa'da bu projesine verilen isim 'La Maison du Fada' (Deliler Evi).
Ümitle uygulanan, büyük yatırımlar gerektiren, ayaklarımızı yerden kesen toplu konut projeleri sonuçta birer hilkat garibesine dönüştü. İnsanlar birbirlerine, çevrelerine yabancılaştı, gençler çeteleşti. Her tür cürümün baş gösterdiği bu mekânların birçok ülkede yıkılmasına gidildi. İngiltere'de uygulanan bu tip projeleri Prens Charles Nazilerin II. Dünya Savaşı'nda Londra'yı yerle bir etmesinden daha zararlı görüyor.

Sıra şimdi Türkiye'nin yeniden tekerleği keşfetmesinde. Başka ülkeler kurtuluşu ancak bu tür binaları yıkmakta bulurken, biz, gecekondudan kurtuluş tekerlemesiyle, insanları yığdığımız sitelerde onları modern yaşama kavuşturma adı altında, nice toplumsal şiddete gebe bir yıkıma gidiyoruz.

New York'ta yeni kurulan bir şirketin adı 'Bio-recovery Corporation' bu tip binalarda intihardan, silahlı saldırıdan, yalnızlıktan ölenlerin cesetlerinin neden olduğu pisliği temizlemekte uzmanlaşmışlar.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.