Haberler

Tüketiyorum, o halde varım!

Tarih: 17 Ocak 2006 Kaynak: Radikal Yazan: Şahinde Yavuz
Trabzon büyük alışveriş merkezine kavuştu. Büyük şehirlerde olduğu gibi, merkeze uzak bir mevkide kurulu, geniş araba park alanı, sinema salonları, kafeleri, mağazaları, hipermarketi olan bu alışveriş kompleksi bir ilki temsil ediyor. Adı da benzerleri gibi ulaşılmazlığı, albeniyi ve yabancı olanı çağrıştırıyor: Mirapark.

İçki hariç
Alışveriş merkezi içinde pek çok mağaza bulunmasına rağmen, açılış yapıldığı gün bunların tümü işler vaziyette değildi. Mağazalar bütününden bir hafta önce açılan hipermarket, kitlesel bir talep patlaması ile karşılandı burada. 200 bin nüfuslu şehirde, irili ufaklı pek çok market vardı ama bu, diğerlerinin yayında devasa gerçekten. Açılışından evvel şehrin içinde ve ilçelerinde büyük reklam panoları ile duyurusu yapılan marketi, üçüncü gün ziyaret ettik. Günlerden pazar, sabahın erken denebilecek bir saatiydi. Park yeri tıklım tıklım doluydu, zar zor yer bulduk. İçeri girdiğimizde, mahşeri bir kalabalık alışveriş yapmaktaydı. Açılışa özel olarak yapıldığı belirtilen indirim, insanlar üzerinde sanki bedava mal dağıtılıyormuş gibi bir izlenim yarattığından olacak, içki reyonu haricinde tüm reyonların önü dolu, kimi reyonlar şimdiden boşalmış, belli ki o malın fiyatında büyük bir indirim yapılmıştı. Belli malların alımı tane ile sınırlandırılmış. Bu da, sanki insan serbest bırakılsa tüm reyonu alabilirmiş gibi bir etki bırakıyordu. Ara sıra hoparlörden yapılan "X reyonunda şu malda şu kadar indirim var" duyuruları, o reyona bir an önce ulaşmak ve ondan alma isteği uyandırıyordu. Sepetler alınan mallarla dopdolu, kasaların önünde uzun kuyruklar oluşmuştu.

Ferah bir ortamda aileleriyle alışveriş yapma olanağına kavuşan Trabzonlular için alışveriş, ihtiyaçların tatminine yarayan sıradan bir eylem olmanın ötesine gitmiş, hipermarket seyirlik bir alana dönüşmüştü. Arkamdaki iki kadın birbirleriyle, önce gezelim de alacağımızı sonra alırız, diye konuşuyordu.

Bir zamanlar Doğu Bloku ülkelerinden birinde yaşayan bir kadına en çok ne istediği sorulduğunda, "Bir Batı ülkesinde yaşayıp, alışveriş sepetini tıkabasa doldurmak" diye yanıtladığını okumuştum. Trabzon, bir eski Doğu Bloku ülkesi değil ancak, kimi yenilikleri geriden takip ediyor. Şehir ailece gidilebilecek, birikmiş enerjinin yönlendirileceği bir alandan yoksundu. En büyük üç caddeye sığdırılan mağazalar her ne kadar talebi karşılamada yeterli görünüyorsa da, şöyle modern, kapalı, yaz-kış aynı atmosferin yaşanacağı bir alanın özlemi çekilmiyor değildi.

Günümüzde tüketim popüler bir eğlence biçimi. Modern olmakla tüketmek eşanlamlı hale geldiği için, alışveriş sepetlerini tıkabasa doldurmak önem kazanıyor. Çünkü tüketim toplumu içinde tüketiciler ürüne değil, tüketim eylemine odaklanmakta, bireysel gibi görünen alışveriş, sadece ihtiyaçların karşılanmadığı, aynı zamanda insanların, seçtikleri mallarla kendilerine bir anlam dünyası yaratarak başkalarıyla iletişime geçtikleri sosyal bir sürece dönüşmekte.

Alışveriş güzel de...
Objeler her zaman insanın anlam dünyasında özel bir yer işgal etti. Ancak Endüstri Devrimi sonrası, dinsel değerlerin, büyük ailelerin, cemaatin, etnik toplulukların kent yaşamının karmaşası içinde çözülmesiyle ortaya çıkan değer boşluğu, tüketimle doldurulmaya çalışıldı. Gelirlerin artması, boş zamanın bireyselleşmesi de bu duruma katkıda bulundu. Endüstriyel üretim fazlasının tüketilmesi gerekliliği, kitlesel tüketimin, reklam ve pazarlamanın önemini artırdı. Stuart Ewen 1920'ler Amerika'sını tarif ederken, 'mal üretiminin, sosyal üretim anlamına geldiğini, tüketici yaratmanın elektrik ya da çeliğin kullanımından daha değerli bir üretim, eşit derecede endüstriyel bir keşif olduğunu' belirtir. Kitlesel olarak üretilen malların kitlesel olarak tüketildiği tüketim toplumu, geleneksel yaşantıdan kent yaşantısına geçişte ortaya çıkan gerilimleri çözer. Ortaya çıkan boşluk içinde, sosyal sınıflar tüketim sınıflarına dönüşür.

Trabzon örneğine geri dönersek, hipermarket içinde, şehirde satılan ve benim tüketmeyi sevdiğim karalahana, Gümüşhane elması, Rize mandalinası satılmıyor. Türkiye'nin hangi bölgesine gidilse aynı ürünü bulma mantığıyla kurulmuş bu yerlere gidenlerin amacı, yerel malzemeleri almak değil zaten. Küçük şehirlerde yaşayanlar tüketimleri aracılığıyla, yalnız Türkiye'nin değil, dünyanın metropolleriyle özdeşleşmek istiyor. Güç ve zenginliğin eşitsiz dağıldığı bir ortam içinde, aynı malların belli bir gelire sahip olan herkes tarafından tüketilebilmesi, sanki yaşanan bu eşitsizliğin üstünü örter gibi oluyor. Yüzleri ışıl ışıl, bir mabedi gezer gibi huşu içinde mağazaları turlayanlar daha sonra tatlı bir yorgunlukla, aldıklarını torbalara, oradan da arabaların bagajlarına yüklüyor. Toplumsal eleştirmenler tüketimin yıkıcı yönüne ne kadar vurguda bulunursa bulunsun, insanlar başarılı reklam ve pazarlama tekniklerinin etkisiyle tüketimi bir terapi gibi yaşıyorlar.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.