Haberler

Hasankeyf’i Böyle Kurtarmak Mümkün Mü?

Tarih: 25 Şubat 2006 Kaynak: Akşam Yazan: Şebnem Akalın Eryavuz
Korunması gerekli kültürel ve doğal miras olarak “Dünya Kültür Mirası” listesine alınması gereken Hasankeyf’in sular altında kalmasına neden olacak projenin yürürlüğe girmesi yeniden gündemde. Daha önce yürütülen kampanyalar sonucu uluslararası ortaklar projeden çekildiği için yapımı durdurulan Ilısu Barajı için mart ayında ilk kazmanın vurulacağı açıklandı. 2003’te Hasankeyf’in kurtarılacağı sözünü verenler, binlerce yıllık kültür mirası ve bir Ortaçağ kenti yok edilirken, birkaç yapıyı taş taş söküp yapay bir parka taşıma projesini kamuoyuna sundular. Kültür ve Turizm Bakanı’na göre Hasankeyf’in keyfi kaçmayacakmış.

Yeni projeyi hemen alkışlayan basınımız, Nil’de Assuan Barajı’nın yapımı sırasında yerinden taşınan Abu Simbel Tapınağı’nı örnek gösteriyor. Oysa burada sözkonusu olan bir yapı değil, açıkhava müzesi gibi bir kentin bütününü oluşturan yapılar ve doğal çevresidir. Tarihi bir kentin yalnızca bir bölümünü veya anıtları tek tek koruma anlayışı dünyada artık terk edildi. UNESCO dünya kültür mirası örneklerinin bir bütün olarak korunmasını amaçlamakta. Hasankeyf’in yerinde korunarak bilimsel araştırmaların sürdürülmesi ve yapıların restore edilmesi gerektiğini savunan bilim adamları görüşlerini yıllardan beri bilimsel platformlarda dile getirdi. Fakat barajı yapacak firmalar araştırmacıların görüşlerini dikkate almadan, “miniatürk” gibi bir proje üretiyor. Raman Dağı eteklerinde yat limanı bile olan, çay bahçeleri, yürüyüş yolları ile yeni bir park kurulacak, seçilen 22 yapı biblo gibi buraya yerleştirilecek. Bunun adı da “tarih suya batmaktan kurtarıldı” olacak.

Yeni Miniatürk
Öncelikle, Abu Simbel Tapınağı yeni yerine yerleştirilirken, heykellerin üzerine güneş ışığının aynı saatte, aynı şekilde düşmesine bile dikkat edilmişti. Uzunluğu 100 metreyi aşan ve 40 metrelik orta kemer açıklığı döneminin en büyüğü olan Artuklu Köprüsü’nün tüm görkemi ancak masif kaya kütlesine yapılmış doğal kaleden bakıldığında hissedilebilir. Eyyubi devrine ait Küçük Saray taşınsa bile iki yanı mağara evlerle kuşatılmış parke taşlı yolu, nehir kenarına inip su almaya yarayan gizemli geçidi su altında kalmaya mahkum. GAP projesi çerçevesinde Prehistorik Çağ’a ait çok sayıda höyük su altında kaldı. Zamana karşı yürütülen belgeleme çalışmaları ve kurtarma kazıları da her zaman istenilen düzeye ulaşamadı. Taşınabilen anıt sayısı çok az ve uygulamaların başarılı olduğu söylenemez. Keban Barajı’nın yapımı sırasında sökülen bir Roma köprüsünün taşlarının müze deposunda kurulmayı beklediği söyleniyor. Hasankeyf’teki çalışmalar terörün en yoğun olduğu dönemde bile sürdürülmesine rağmen, ancak Ortaçağ’a ait tabaka inceleniyor. Roma ve hatta Asur’a kadar kesintisiz devam ettiği düşünülen daha eski tabakaların incelenebilmesi için uzun yıllara ihtiyaç var. Aslında yeni “Miniakeyf” projesi çerçevesinde yapıların birkaçının taşınması için öngörülen 53 milyon dolar, sular altında kalacak diye yıllardır ihmal edilen yapıların restorasyonunda kullanılabilir. Akkoyunlu Zeynel Bey’in Türbesi’nin ziyaretçilerin katkısı ile her geçen gün eksilen firuze sırlı tuğlaları, Koç Camii’nin alçı süslemeleri korunabilir.

Jetski mi Tarih mi!
Ilısu Barajı’nın yer seçimi sırasında yöredeki arkeolojik ve kentsel sit alanlarının korunması için hiçbir özen gösterilmediği anlaşılıyor. Yaklaşık 50 yıl önce hazırlanan ilk planda su seviyesi 1100 metreydi ve petrol merkezi olan Raman Dağı’nı su altında bırakacağı için 1974’te revize edilip su kodu yarı yarıya düşürüldü. Hasankeyf’in kurtarılması için çalışan sivil toplum kuruluşları ve bilim adamları barajın su kodunun 525 metreden 475 metreye düşürülmesi durumunda kentin kurtulacağını belirtirken, DSİ uzmanları bu azalmanın projeyi ekonomik olmaktan çıkaracağını öne sürüyor. Kentin su havzasının dışında bırakılabilmesi için önerilen diğer seçenekler küçük kapasitede birden fazla baraj yapılması, güneş ve rüzgâr enerjisi gibi diğer alternatiflerin gündeme alınması. Hatta elektrikteki kaçak ve kayıpların önlenmesi durumunda ülke ihtiyacının yüzde 1’ini karşılayacak olan yeni bir baraj yapmaya gerek olmadığı da dile getiriliyor. Barajı inşa edecek uluslararası konsorsiyumunun üyeleri kendi ülkelerinde kültürel, doğal ve sosyal değerleri yok edecek böyle bir projeyi uygulayamayacakları gibi, aynı gerekçelerle kredi garantisi de alamıyorlar. 2001 yılında Oxford’u sular altında gösteren bir fotomontaj ile konuyu kamuoyunun gündemine getiren İngiliz gazeteleri, bu tartışmalı proje için ülkelerinin kredi vermesine engel oldu. O zaman ertelenen proje yabancı şirketlerin oluşturduğu yeni bir konsorsiyum tarafından yeniden uygulamaya konuldu ve Hasankeyf’in geleceği bir kez daha başka ülkelerin hükümetlerinin vereceği onaya bağlı. Kamuoyu baskısından çekinmezlerse proje uygulamaya geçebilir.

Dünya mirasının bir parçası olan kültürel değerler doğal çevreleri ile bir bütün oluşturduğu için gelişme ve çağdaşlaşma adına yok edilmeleri engellenmeli, yapıları ve insanları ile birlikte korunmalıdır. Bölgeye gelmesi beklenen turistler sörf, jetski ve su kayağı yapıp eski anıtların yapay bir şekilde yerleştirildiği bir parkı gezmek yerine, kalıntıları iyi korunmuş bir Ortaçağ kentini doğal ortamında gezebilmeli.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.