Haberler

Thom Mayne Hakkında...

Tarih: 20 Nisan 2006 Kaynak: Icon Magazine Yazan: Justin McGuirk Çeviren: Didem Baran

“Kendimi tamamlanmamış ve birçok açıdan eksiklikleri olan biri olarak görüyorum” diyor Thom Mayne. Bu kulağa pek de hoş gelmiyor çünkü Mayne birçok mimarın yapamayacağı birçok başarı elde etti, Pritzker Ödülü’nü kazandı, mimari açıdan muhafazakar sayılabilecek Amerika’da birçok radikal kamu binası tasarladı, ayrıca Paris’teki Pompidou Kültür Merkezi’nde bir retrospektif sergisi var. Acaba hangi ödül ona kendini tam hissettirebilir?

Los Angeles Morphosis’in başı olan mimar eğer kendini tam hissederse bu onu köreltecektir. Mayne psikolojisinden ve çalışma metodundan çok az bahseder. Bunun nedeni kendini yaratıcı bir mimar olarak görmemesidir. Fakat yapıları dış etkenleri iyi değerlendirmesi ve diğer disiplinlerle işbirlikleri sayesinde gözlemci ve bölgelerine uygun bulunur. Mayne çalışmalarını, psikoanalizin bir biçimi olarak kullanır. Yapıları formal açıdan şizofrenik bulunsa da diğer kriterler açısından konforludur. 62 yıllık kariyeri onun kendi deyimi ile karakterinin gücünün test edildiği uzun ve zorlu bir süreçtir. Ve bu süreç sonunda değişik bir figür ortaya çıkar. İnatçı Thom “h” li Thom.

Mozart’ın 250. doğumgününde onunla Viyana’da görüştük. Mayne bir hafta boyunca planlama uzmanlarına ziyaretlerde bulundu. Ve o öğleden sonra, bu sıkışık program içinde, şehir haritasında yükselen şekillerle ilgili gayretli bir öğrencisinden bir sunum dinledi. Öğrencisine tavsiyesi sorunu tüm yönleriyle kavraması idi ve ona “Kamusal sorunların çözümünde ne kadar iyi bir tasarımcı olduğuna güvenme, araştırmaların savunucusu ol, çoğu zaman tek ihtiyacın olan bilgidir” tavsiyesinde bulundu.

Eğitimcilik Mayne’in kariyerinin ayrılmaz bir parçasıdır ve 1972’de Morphosisle aynı yıl kurulan SCI – Arc ( Güney Kaliforniya Mimarlık Enstitüsü)’nün kurucularından biridir. Bu enstitü sayısal üretimler yapan genç kuşak mimarları yetiştiren bir kurumdur. Ayrıca mimar UCLA’da da uzun süre profesörlük yapmıştır. Mayne’in üretken olmadığı,ciddi işler yapmadığı, mimarlığa tam asılmadığı dönemde (kendi ifadesiyle: “işe gittiğimde ateşim çıkıyordu”) eğitimcilik ona bir itme kuvveti vermiştir. Eğitimcilik ona göre, pratikte yer almayacak, şartları son derece özgür ve esasları günden güne değişen bir çeşit sorgulamadır. Thom Mayne, bir şekilde bu mesleğin dışındaymış gibi görünmeyi başarmıştır, ancak yine de konuşurken insanların ilgisini sanki Bill Clinton konuşuyormuşçasına çekmeyi başarır.

Mayne’in kariyerinde başarı nispeten geç gelmiş olsa da, o hep Amerika’nın ayırt edilen ve ilgi çeken bir mimarı olmuştur. Chicago’dan olmasına rağmen Los Angeles’la yakın ilişki içindedir ve şehri mekanik binalarla donatmış, uygulamada titizlik ilkesini yaymıştır. The Diamond Ranch High School (2000) kamu yaşamının karmaşıklığını taklit edereken aynı zamanda Los Angeles’in dağ eteklerini, metal yükseltilerini ve vadilerini anımsatır. The Caltrans District Headquarters (2004) bütüncüldür ve South Main Street’i alüminyum bir cephe gibi bariyerleriyle selamlar.

Mayne’i meslaktaşlarından ne ayırır? Bu bir çelişkidir. Çok sayıda kamu yapısı tasarlar, kamu işleri için ise büyük sermaye yatırımlarına ihtiyaç vardır ve bunun anlamı içinde bulunduğunuz kültürle uyumlu işler yapmanız gerektiğidir. “Amerika gibi korumacı bir ülkede bunun ne kadar ilginç bir süreç olduğunu sanırım söylememe gerek yok, politika herşeyin üstünde ve korumacılık, kalvinizm, püritenlik ön planda, bence bu taşralılık” diye ifade eder Mayne.

Birçok açıdan Thom Mayne’in zor bir mimar olduğu ile ilgili uzun süredir bir ünü var. Hatta bununla ilgili kendisi “kötü çocuk” diye şaka bile yapıyor. Ve bunun nedenini “Genç bir mimarken yaratıcılığımı ve sanatçı yönümü korumamın bir zorunluluk olduğunu gördüm, benim kültürümde bunun için çok küçük bir fırsat vardı, çünkü mimarlar işverenlere ve paraya hizmet ediyorlar. Bense hiçbir zaman “evet efendim” demekle ilgilenmedim” diye açıklıyor.

Şimdi Mayne okullar, askeri yapılar, San Francisco’da hükümet binaları, Oregon’da adliye sarayı tasarlıyor. Bu konuyla ilgili, Amerika’nın klasik formlarla tasarlanmış, geleneksel öğelerle kurgulanan adliye saraylarından farklı olarak çok değişik bir biçimde yorumlanmış adliye sarayı olduğunu söylüyor. Mayne’in inatçılığı bir kez daha karşımıza çıkıyor. Eğlenceli olan ise Pritzker Ödülleri gecesinde “beni 30’umda azarlayan insanlar şimdi beni onurlandırıyor” demesiydi.

Şu an yapım sürecinde olan, 113 milyon Dolar’lık Cincinnati Üniversitesi’ndeki Morphosis’in son yapısı en kompleks ve baskın olanı. Kampüs Frank Gehry, Michael Graves, Peter Eisenman gibi ünlü mimarların prestij yapılarıyla donatılmış durumda. Mayne ise yeni bir ikon için değilse bile, kendi popüler deyişiyle bağlayıcı bir tül tasarlamak için fırsat bulmuştur. “ Bu bir arka plan yapısıdır, obje yapısı değil” der ama böyle tanımlamasına rağmen; yurt, spor kompleksi, yemek salonu, akademik birim ve spor salonunu sonuna yeni eklenen bitirme yapısı gibi beş yapıyı etkiler. Büyük bir alanı kaplayan çatı altında büzüşüp toplanmış yapıları ifade eden proje, kariyerine şehir plancı olarak başlayan ve kentin kendi kaderi için yepyeni fırsatlar sunan mimara verilmiştir.

Mayne söz konusu yapıyı, neyin nerede olması gerektiğine dair modernist kurallarla talimat veren kampüs tasarımı açısından bir çatlak olarak görür. Bu emredici sistem yerine Mayne aktiviteleri çakıştırır ve üst üste bindirir. Onun önerdiği yol, düğümün çözüldüğüne ilişkin duygular uyandırır. Bu çözüm çok çeşitli aktivitelerin, üniversitenin enerji dolu atmosferiyle bağlantılı bir komplekste yer almasını sağlar.

Bu proje Mayne’nin daha önce yaptığı yapılarında uğraşarak bulduğu bir karmaşıklık derecesi sağlar. Bu onun direnç diye tanımladığı programlanabilirliğin ve bağlamsal taleplerin ana damarıdır. Ve bu yüzden tıpkı tohumun tarlaya muhtaç olması gibi, çalışmaya muhtaç olduğunu hisseder. “Bir boş alan, ben kayboldum her zaman kayıptım, çünkü izole edilmiş sanatın mimarlığa yansımasını kavrayamadım” der.

Cincinnati’nin doğu yakasını bir yapboz gibi ayıracak olursak, yurt binası kontrol merkezi gibi, yapılar bütününün üstünde durur. Caltrans yapısı gibi, binanın alüminyum cephesi yalın bir biçimde geçirgenlik hissi verir. Ana kart üzerindeki devreler gibi sıralanmış pencereler, cephe sanki soyulmuşçasına incecik açıktır. Onun sert yüzü akıllara mahçup edici bir soruyu getirir. Mayne’nin yapıları neden bu kadar yüzleştirmecidir? Mayne’in cevabı ise: “Ben bilerek böyle inşa etmiyorum, yapılarım sadece ben neysem o” dur. Mimar yaptığı çalışmalar için estetik kaygıyı adres göstermeyi sevmiyor. Bunu yerine estetik onun düşüncesinde nadiren yer alıyor ve bu sorgusuz sualsiz, doğaçlama bir şekilde oluyor. “ben fonksiyonelliğin yanında konsepte uygunluk ve estetiği kıdemlendirebiliyorum. Ben bilimselliğe uygunluk açısından titizliğimi korumak istiyorum, beni kaybolmaktan kurtaran o ve her nasılsa bunun yanında estetik bir tat da bırakıyor.

Cincinnati’de artık el işçiliği düzeyine geçilse de, sınıf kanadının üstündeki, metal ekran gibi genellikle Mayne’in metal cepheleri, yüzeylerindeki deliklerin,menfezlerin azlığı ve birbiriyle uyumlu dili, sadece kullanıcılarına değil bütün şehir halkına tecrübe katar. 2005’teki Pritzker Ödül töreni konuşmasında; “ 21. yüzyılda bizlere şu anki yaşam koşulları korku aşılamış ve kaosla çevrelemiştir. Mayne’in bu duruma karşılığı ise yatıştırıcı değil, nefret terapisi verir, bizi gözümüzü korkutan kompleks yapılarla yüzleştirir. Bu sayede birşeylerin değişeceğine dair bir fikir alışkanlığı kazanabiliriz. “Ben 40 yaşındayken küçük çocukları korkutan yapılarla ilgilenme alışkanlığım vardı” derken, kırlaşmış saçları ve çocuksu gülümsemesiyle, gözlerinde anlık deliliğin kenarlarında dolaştığına dair pırıltılar belirir.

Mayne daima - açıkça olgunlaştığının görüldüğü - daha genç, daha kızgın ve daha parasız olduğu zamanlardan bahseder. Fakat hala korkuyu ve karmaşıklığı kucaklayan çalışmalarından ötürü stresin acılarını çeker. Toplumla arasındaki sınırları bulandıran ve kimsenin algılayamayacağı kadar karmaşık görülen işler yaptığı için de bir anlamda rahattır. Bizlere “bununla yaşayabileceğinizi size kanıtlarım” der. Bu bağlamda o; tıpkı Rem Koolhaas ve Andy Warhol gibi, nadiren ortaya çıkan, yaşıyla doğru orantılı yaratıcı bir figürdür. Duruma göre kabul edilebilir iyi veya kötü bir tutum takınır. Mayne çalışmalarını makbul, ahenkli, güzel yapmaya çalışmaz. Sadece yapılarının bir zamanlar nefret edilen Effel Kulesi veya Pompidou Kültür Merkezi gibi olacağını iddia eder.

Mayne Amerikan mimarlığında eşsiz bir figürdür. Frank Gehry’nin kalıba soktuğu gibi ne populisttir ne de biçimci. Daha çok profesör mimar Bernard Tschumiye ve Peter Eisanman’a yakındır. Fakat şu an onlardan daha başarılıdır ve daha çok kabul görmüş çalışması vardır. Ancak Mayne ne kadar uzun süredir bu işin içinde olsa da hakla tam anlamıyla anlaşılamamaktadır. Bu onun için hala bir sorundur. “Belki Avrupa’a daha başarılı olabilirdim” der. Pompidou’daki sergi bu açıdan yeni bir bakış açısı kazandırsa da içindeki hırsı söndüremez. Mayne mimarlık sergilerinin doğal olarak ulaşılamazlık ve didatik olmalarıyla ilgili sorunlara geleneklere aykırı, duvarsız sadece şeritler halinde uzanan yürüyüş yolları tasarlayarak yeni bir açılım getirir. Thom Mayne, hatıraların beyinde organize olmasıyla ilgili benzerliği rededer ve bunu sergisine uygular.

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.