Haberler

Sokağın yüzü sonsuzdur, bir de sokak yüzsüzdür

Tarih: 27 Mayıs 2006 Kaynak: Radikal Yazan: Siya Siyabend
Sokakta varolurken dikkat edilmesi gereken şeyler vardır; insanların birbirini kıskanmasından dolayı başına gelebilecek saçmalıklar gibi. Bir insan bir insanı kıskanır mesela bu normal bir durumdur, ama platform sokak olunca bazı şeyleri ciddi boyutta yaşamak durumunda kalabilirsin. Hiç bilmediğin bir mahalleden, bir sokaktan geçerken sırf tipin yüzünden sana saldırmayı hesap edebilecek adamlar var sokaklarda.

Sokak bizim evlerimiz, işlerimiz, hayatlarımız arasında gidip geldiğimiz köprünün ta kendisi. Köprü bizi bir yerlere bağlar ve o köprüde karşına her an her şey çıkabilir.

Sokakta varolabilmek, inanın filmlerde, kitaplarda varolabilmekten çok farklı bir olma anı içerir. Bu an; 'Canın anda olduğu, cananın canlandığı an'a çok benzer.

Sokağın mekân olarak bir farkı varsa; herkesin olmasından ötürü, herkesin orada olabilme hakkı olmasından ötürü vardır. Bu mekânda; insanlar birbirlerini algılarıyla kısıtlayabilirler. Bunu şöyle açabilirim; 'Ben bir şey anlatırım, senin kulakların yüzünden küfre girer' der, dervişin biri...

Sokakta bir mekân, feşmekan... Sokağı bence çok abartıyorlar; insanlar odalarda ışıksızken, neden sokakta duvarların dibinde de olmasınlar ki. Ayrıca insanlar; mekânları doğru düzgün yaşayamıyorlar, nasıl sokakları çok iyi yaşayabilirler ve yaşamadan nasıl bilebilirler ki... Fatih Akın'ın filminde Dede'nin bir lafı var; 'Taşın ruhu yoktur, taş taştır, ruh da ruh', yani taşa kafanı koymadığın sürece taşın taş olduğunu anlayamazsın, bu yeterince açıklayıcı bence.

Aşmamız gereken düşüncelerimiz, aşmamız gereken yaşamlarımız, aşmamız gereken sokaklar var... Yıllar boyunca sokakta savaşmadan, kavga etmeden ayakta kalmanın bir yolu olmadığını gördükten, ya da en azından evi, odaları olduğu için ya da sadece kiralık özgürlükleri olduğu için birbirlerinden kaçan insanların ardından, bana kalan akıl hastalığıyla yol yürümem gerektiğini gördükten sonra şunu anladım; aç tokun halinden anlayamaz, düşünsel anlamda da anlayamıyor. Düşünebilen yaratık, düşünemeyenlerle beraber yol yaparken onları köleleştiriyor, aynı biraz parası olanların diğerlerini yönetme tribi gibi bir şey bu.

Kim yönetiyor bu ülkeyi, sokaktaki hangi insan yönetiyor?.. Onlar sokağa çıkmıyorlar ki zaten, konvoylar şeklinde geziyorlar, yanlarında siyahlı/silahlı korumaları, buraya geliyorlar burası iptal oluyor, oraya gidiyorlar orası iptal oluyor. Onlarınki tek kelimeyle korku, nasıl korkuyorlar biliyor musunuz? Sokakta sürekli can korkusu var, bizimse can korkusundan geçmiş insanlara ihtiyacımız var. Şöyle yanından şeytan geçse selamün aleyküm deyip, yolunu seçecek insanlar gerekiyor bize.

Benim sokakta öğrendiğim tek şey; her şeyin değiştiği ve bu değişimin en çabuk sokaklarda fark edildiğidir. Biz devrimci insanlarsak, anın devrimcisi olmamız gerekiyor, kendimizi değiştirmeliyiz yani, içimizdeki nefreti, öfkeyi değiştirmeliyiz.

Bir de hiç farketmez hangi yoldan gideceğin, yeter ki git o yoldan... O yola düşmekle, yolda olmayı düşünmek farklı şeylerdir. Yüzyıllardır insanlar; yolda olanlarla, yolda olmayı düşünenler arasında 'düşünceleriyle' pinpon topu oynarlar. İnsanların bu ahlakları reddedip, kendilerine ahlak üretemeyişlerinin sonucu gerçek ahlaksızlık olabilir, onu da biz yaşıyoruz zaten.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.