Haberler

Berlin'deki gar açılışı ve bizim 'demir ağlar'ımız

Tarih: 30 Mayıs 2006 Kaynak: Radikal Yazan: Altan Öymen

Berlin'in yeni istasyon binası, havaalanı terminallerinden daha donanımlı, daha eğlenceli. Katların balkonlarından bakanlar, hem trenleri hem birbirlerini görüyorlar, hem de alışveriş merkezi düzenindeki dükkânlardan herçeşit alışverişi yapıyorlar.

Alman başkentinin yeni istasyon binası Avrupa'nın yeni 'harika'larından biri sayılıyor. Gar, havaalanı binalarıyla rekabet edecek konforda. Gardan geçen trenler de uçaklarla yarış ediyor. Bu manzarayı görmek ise bize, demiryollarını ihmal etmekteki aymazlığımızı hatırlatıyor

'Berlin notları'na devam edelim: Almanya'nın başkentinde kaldığım üç günün Almanlar için en önemli olayı, yeni 'Berlin Garı'nın açılışıydı.
Ben de gittim gördüm, bu 'gar' gerçekten, birkaç açıdan önemli bir 'gar'dı.
Bir kere: İddiası da öyleydi, Avrupa Birliği ülkelerinin en büyük ve en modern gar binasıydı. İçinde hem trenlerin gidiş gelişini hızlandıran, hem de yolcuların rahatını sağlayan her türlü donanım sağlanmıştı. Yürüyen merdivenler, asansörler, taşıyıcı araçlar... Bekleme sırasında vakit geçirecek bölümler, her keseye ve zevke göre yemek yeme, kahve içme, televizyon seyretme imkânları... Ve bol bol dükkân, mağaza... Kitapçılar, iletişim araçları dükkânları... En ucuzundan en lüksüne kadar giyim kuşam mağazaları...
Gar bu özelliğiyle, çok büyük bir 'alışveriş merkezi' gibiydi. Üstelik bir alışveriş merkezi olarak, benzerlerine göre çok büyük bir avantajı vardı. Çünkü, içindeki dükkânlar, mağazalar haftanın her günü, sınırsız olarak açık kalabilme hakkına sahipti.
Almanya'da dükkân kapatıp açma saatlerine konulan kuralların ne kadar sıkı olduğu bilinir. Bunlar son zamanlarda bir ölçüde genişletildi ama, gene de durum şu: Dükkânlar, çok az istisna hali dışında, pazar günleri açılamıyor. Akşam saat 20.00'den sonra ise hiç açık kalamıyor.
Berlin Garı'ndaki dükkânlar ise, o süreler içinde de açık kalabiliyor ve pazar günleri ile haftanın diğer günlerinin geç saatlerinde, Gar'ın cazibesini büsbütün artırıyor. Gar'a sadece yolcuların değil, yolcu sayısından 50-60 kat daha fazla insanın girip çıkmasını sağlıyor.

Avrupa'nın yeni harikası
Benim gittiğim gün, Gar'ın açılışının ikinci günüydü. Ziyaretçilerin sayısı, Berlin'in dışından gelenlerin katılımıyla, bir milyonu aşmıştı. Herkes Avrupa'nın bu 'yeni harika'sını bir an önce görmek istiyordu.
Dünyanın '7 harika'sı diye bilinen milattan önceki 'eski harika'lar malum:
Keops Piramidi, Babil'in Asma Bahçeleri, Olimpiya'daki Zeus Heykeli, Efes'teki Artemis Tapınağı, Bodrum'daki Kral Mausoleus'un 'Mozole'si, Rodos Heykeli, İskenderiye Feneri...
Zamanımızda, bunlardan sadece Keops Piramidi yerinde duruyor. Bir de Artemis Tapınağı'nın British Müzesi'ndeki parçalarıyla, Zeus Heykeli'nin Louvre Müzesi'ndeki parçaları var... Ötekiler yok olup gitmiş...
Onlardan sonra, 19'uncu ve 20'nci yüzyıllarda, yeni çağın 'harikalar'ı diye, Paris'teki Eyfel Kulesi gibi, New York'taki Empire State Building gibi yüksek binalar ün kazanmıştı. Onların yüksekliği de zamanla aşıldı. O tip 'harika'lar arttı.
Berlin Garı'nı ise, en azından şu sırada ve en azından Almanlar için 21'inci yüzyılın 'harika'larından biri saymak mümkün.

Yapılışı on yıl süren ve 800 milyon avroya mal olan gar, Başbakan Angela Merkel'in katıldığı büyük bir törenle açıldı. Gece Berlin havai fişeklerle aydınlandı.
Yapılan tören konuşmalarında olduğu gibi basında binanın özellikleri anlatıldı. Bunlardan biri, çatısının şeffaflığı sayesinde, içerisinin dışarısı kadar aydınlık olabilmesi... Eğer dışarıda güneş açmışsa, içerisinin de güneşli bir hava içine girmesi... Bir başkası, binanın çeşitli katlarında duranların, balkondan bakar gibi, binanın öteki katlarını -o arada bina içinden geçen trenleri de- görebilmeleri...
Bütün bu övülen özelliklerine rağmen binanın mimarı Meinhard Von Gerkan'ın inşaatın sonucundan memnun olmadığı bildiriliyor. Çünkü mimar, projesinde, çatıyı şimdikinden daha yüksek olarak çizmiş. O yükseklikle birlikte, gar şimdikinden daha fazla donanımlı olacakmış. Fakat buna bütçeye konulan tahsisat yetmeyince, bina yönetimi, projenin uygulanmasında tasarruf sağlayıcı değişiklikler yapmış. Mimarın ise "Ben bu değişikliğe razı değilim" diye bunu bir hukuki sorun yapma ihtimali varmış. Ama bunlar işin ayrıntısı... Gar binasının görkemi, bu haliyle de, yeteri kadar etkileyici...

Yol kısalıyor, tren hızlanıyor
Evet, Berlin'in yeni ana istasyon garının (Almancasıyla Hauptbahnhof'unun) yapımı için sarf edilen paranın, emeğin ve gösterilen özenin özeti bu... Fakat bunun nedeni ne?.. Bir gar binası için bu kadar uğraş vermenin?..
Tabii, işin üzerinde durulması gereken asıl yanı, bu sorunun yanıtında...
O yanıt da şu:
Almanya, Berlin'deki merkezî yönetimi, yerel yönetimi ve artık işin içinde olan özel teşebbüsüyle birlikte, bu işe bu kadar önem verdi. Çünkü Almanya, ülkesindeki zaten gelişmiş olan demiryolu ağını daha da geliştirmeyi planlıyor ve o yolda yeni yeni adımlar atıyor.
Berlin Garı'nın yapımı bu planlamanın sadece bir parçası... Buna paralel olarak, yeni yapılan tüneller ve viyadüklerle yolların kısaltılması sağlanıyor. Hatların yenilenmesiyle, zaten hız kapasiteleri çok artan yeni trenlerin daha da hızlı gitmesine imkân veriliyor.
Bu gelişme, Berlin Garı'nın, havaalanlarındaki 'iniş-kalkış' tabelalarını andıran 'geliş-gidiş' tabelalarında da görülüyor. Yakın bir zamana kadar 1.5 saatte alınan mesafeler için artık 1 saatlik yolculuk yetiyor. Veya 4 saatlik yolculukların süresi, 3 saate kadar iniyor.
Bu, içlerindeki konforu da giderek artan trenlerin, karayollarındaki özel araba yolculuklarından çok daha hızlı ve hesaplı hale gelmesi demek. Karayollarındaki arabalar bir yana, hava yollarındaki bazı hatlarda, uçaklarla da rekabet edebilmesi demek...
Bunun, gerek karayollarının rahatlamasını, gerek havayollarının ve havameydanlarının yükünün azalmasını sağlayacağı ve ülkedeki ulaşım imkânlarını geliştirerek ülke ekonomisine büyük fayda sağlayacağı meydanda...

Bizim 'demir ağlar'ımız
Bu durum, bir Türk olarak bana, bu demiryolu işini ihmal edişimizdeki aymazlığımızı yeniden hatırlatıyor.
Şu rakamlara bakalım:
Almanya'nın yüzölçümü yaklaşık 356 bin kilometrekare. Demiryolu hattı 35 bin kilometre.
Ülkemizin yüzölçümü yaklaşık 775 bin kilometrekare. Yani, Almanya'nınkinin iki katından fazla... Demiryolu hattımız 10 bin 900 kilometre. Yani, yüzölçümü açısından bizim yarımızdan daha küçük bir ülkenin demiryolu hattının üçte birinden az...
Ve bu hattın yaklaşık 8 bin kilometresi 1950'den önce yapılmış. Son 56 yıl içinde yapılan bölümü sadece 3 bin kilometre....
Ayrıca: O hatların büyük bir kısmı hızlı tren seferlerine müsait değil. Eskimişler. Gereği gibi yenilenememişler.
Yenilenmeleri için zaman zaman, programlar ilan edilmiş. Hatların 'hızlı tren' koşullarına göre donatılacağı açıklanmış. Ama bu bir türlü tamamlanamamış. Hatlarla ilgili önlemler alınmadan başlatılan 'hızlı tren' girişimlerinde de acı tecrübeler yaşanmış.
Sonuç olarak durum şu: Ne her yere uzanan tren hattımız var, ne var olan hatlarda hızlı tren seferi yapma imkânımız var, ne de mevcut tren seferlerinin, havayolları bir yana, karayollarıyla rekabet edebilecek hali var...
Berlin'deki gar binası ve o binaya paralel olarak demiryolları alanında atılan modernleştirme adımları bana bunları düşündürdü.
Tabii, demiryollarına önem verme politikasının sadece Almanya'da değil, Fransa'dan Japonya'ya, Çin'e kadar birçok ülkede örnekleri var.
Bir zamanlar "Yurdu demir ağlarla ördük" diye marşlar söylenen ülkemizdeki durum ise, işte böyle: Demiryolunun neredeyse adını bile unutacağız.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.