Haberler

“Vapurlarımı Vermiyorum” Kampanyası Düzenleyicileri: "Vapurlar Nostalji Değil, Matematik”

Tarih: 5 Haziran 2006 Kaynak: Birgün
İstanbul deniz ulaşımında “eski köye yeni adet” getirilmesine karşı “Vapurlarımı Vermiyorum” kampanyası devam ediyor. Vapurseverler nostaljik olarak gösterilmesine karşın, ucuz, pratik ve ekolojik olduğu için vapur yolculuğuna devam etmek istediklerini belirtiyorlar

“Vapurlarımı Vermiyorum” kampanyası, yüzyılı aşkın süredir, İstanbulluların hizmetinde olan vapurların Türkiye Denizcilik İşletmesi’nden (TDİ) İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) bağlı bir şirket olan İstanbul Deniz Otobüsleri İşletmesi’ne (İDO) devredilmesiyle başladı.

İstanbulluların denize yakın olanları bilir, kaptanlardan, çımacılara kadar vapur çalışanları vapurların düdüklerini çalarak İstanbul halkının devir işlemine karşı tepkisini görmek istediler. Bu sırada belediye yetkililerinin vapurların eskidiği, onların kaldırılıp yerlerine deniz otobüslerini getireceği açıklaması, tepki çekerek “Vapurlarımı Vermiyorum” kampanyasının başlamasına neden oldu.

“Vapurlarımı Vermiyorum” kampanyasını yürüten gönüllüler, vapurların kalkmasıyla İstanbul’da birçok şeyin “eskisi gibi olmayacağını” söylüyorlar. Kampanyayı Mehmet Selim Baki ve Behiç Ak’tan dinliyoruz.

Vapurlarımızı neden vermiyoruz?
Kampanyamız, Haziran ayı başı itibariyle bir seneyi doldurdu. Kampanya, belediye, Ulaştırma Bakanlığı ve İstanbul Deniz otobüsü yetkililerinin, “biz deniz otobüslerini getiriyoruz ve bu eski vapurları değiştireceğiz,” beyanatlarıyla başladı ve çığ gibi büyüdü. Çünkü vapurlar İstanbul için sadece bir ulaşım aracı değil, kültürel bir varoluş biçimini temsil ediyor. Aynı zamanda ulaşım açısından son derece doğru, son derece ucuz ulaşım araçları. 1986 yılından, Bedrettin Dalan’ın belediye başkanlığından beri vapurlar kaldırılmak isteniyor. Vapurlarımızı kendi tersanelerimizde üretmek yerine 4-5 milyon dolara yurtdışından almak bazı çıkar çevrelerinin işine geliyor. İstanbul’un ne doğasına ne hız limitlerine uymayan son derece pahalı, çok az yolcu taşıyan deniz otobüslerini kısa mesafede çalıştırma politikalarına devam ediyorlar.

Yetkililer hiç mi etkilenmedi yaptıklarınızdan?
Etkilendiler ve “tamam, biz vapurları seviyoruz, hatta vapur üretiyoruz,” “Vapurunu kendin seç” kampanyası başlattılar. İstanbul’un problemi, yeni vapur tipleri bulmak değil, vapur üretiminin sürekliliğini sağlamak. Daha önce yapılan vapurlar, hat analizi uygulanarak yapılmış. Ama şimdi reklam şirketleriyle anlaşma yaparak İstanbul halkı tuhaf bir onaylatma mekanizmasını içine sokuldu. Vapur üretimi için çok önemli olan Haliç Tersanesi, İDO’nun eline geçtikten sonra kapatılmak isteniyor. İktidara gelir gelmez bu tersanelerde üretilmiş olan bazı vapurettoları hediyelik eşya gibi Van’a gönderdiler. Sonra tersanede duran ve Avrupa’nın vapur tarihi açısından çok önemli olan son dört buharlı geminin, Turan Emeksiz, Ali İhsan Kanmaz, Kanlıca ve İnkılap gemilerinin hediye olarak verilmesi İstanbul’un tarihinin yitip gitmesi anlamına geliyor. En önemli yanlışlardan birisi de Haydarpaşa Garı’nın otel yapılarak trenle vapurun bağlantısının koparılmak istenmesi; 100 yılı aşkın bir süredir hizmet veren Haydarpaşa’yla 160 yıllık vapurların buluşmasının İstanbul için tarihi ve turistik bir anlamı da var

Neler talep ediyorsunuz?
Vapur üretiminin devam etmesini istiyoruz, çünkü bu denizcilik kültürünün dikkate alınması demektir. Tersanelerin kapatılmasını istemiyoruz. Restorasyonu yapılan vapurların orijinaline sadık kalınarak yenilenmesini istiyoruz. Mesela hız sınırının 10 mil olduğu İstanbul Boğazı’nda deniz otobüsleri çalıştırıyorlar. Boğaz zaten yapısı itibariyle çok kırılgandır, onlar 20 millik deniz otobüslerini çalıştırıyorlar.

Önümüzdeki dönemde neler göreceğiz?
“Bakın size, sizin istediğiniz vapurları veriyoruz,” diyerek vapur taklidi vapurlardan deniz otobüslerine geçecekler, ondan sonra da toplu taşıma anlayışını özel otomobillere entegre edecekler. Şu anda Avcılar Maltepe hattını deniz otobüsüne açmayı düşünüyorlar. 21 millik bu hatta deniz otobüsü çalıştırmak ekonomik olarak bir savurganlıktır. 40 milyon dolara bir deniz otobüsü alıyorsunuz, ama burada bir vapur çalıştırılsa 2.500 kişi taşırsınız ve onu da 4 milyon dolara getirmiş olursunuz. Arada 10 misli fark var. Vapurla deniz otobüsünü karşılaştırdığınız zaman, aradaki fark 15 dakikadır. Bütün dünyada deniz otobüsü kullanılıyor, ama 60 milin üstündeki mesafeler için… Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir savurganlık yok. Ayrıca ekolojik olarak da yanlış, İDO dalgaları yüzünden bugün Büyükada’da bir tane bile pavurya kalmadı.

Alınacak vapurlarla yapılacak vapurları karşılaştırırsak ortaya nasıl bir maliyet hesabı çıkar?
Yolcu başına maliyet hesapladığınız zaman o gemilerin alınması ve bu vapurların yapılması arasındaki maliyet farkı en az 15 kat. Ama hiçbir zaman ciddi bir bilgi alamadığımız için kesin birşey de söyleyemiyoruz. Bu kampanya başladığında Deniz Müsteşarlığı’na gittik, bir hiçbirisine cevap alamadığımız bir sürü soru sorduğumuzu fark ettik. Her şey gizli kapaklı.

“Vapurunu kendin seç” oylaması hakkında ne diyorsunuz?
O vapurları yapanların isimleri yok. “Üniversiteye yaptırdık,” diyorlar, bir gemiyi tasarlayan insanın ismi olmaz mı? Zaten onlara tasarım dememek lazım, onlar sadece resimlerden ibaret. Birisi çıksın ve “bunları biz tasarladık,” desin. Bunları kamuoyunda savunabilecek birileri olduğunu düşünemiyoruz. Bunlar uluslararası firmalara taşeronluk yöntemiyle ihale edilecek, sonra da vapur taklidi olan vapurlar yapılacak, tıpkı Beyoğlu’nun granit taşları gibi.

Kampanyanın ilk başında imza kampanyası da yaptınız. Kaç kişi imzaladı metni?
Çok kısa bir sürede 35 bin kişi imza attı. Kamu alanlarının yok edilmesi çok kötü bir gelişme ve bu, insanlara yenilik olarak sunuluyor. Demiryolunun bile üçte birine denk gelen maliyetle deniz ulaşımını tercih etmemizi “nostalji” olarak adlandırıyorlar. Biz de diyoruz ki, hayır, nostalji değil, matematik! Almanya gibi otomotiv sanayinin devi olan bir ülkede taşımacılığın yüzde 95’i deniz ve demiryoluyla yapılıyor. Bizde bunun tersi yüzde 95 karayolu ulaşımı kullanılıyor. Tamamen otomobil lobisine teslim edilerek mahvedilmiş bir ülke…

Vapurlar eksikmiş bir düşünceye ait gibi bir his var insanların içinde.
Türkiye’de bir şeyi ortadan kaldırmak istediğiniz zaman, en önce yapmanız gereken şey onu “nostaljik” ilan etmek. Bütün eski evler öyle yıkıldı Türkiye’de. Vapurlar nostaljik değil, en iyi tasarımlardan da kaliteli bir tasarıma sahipler, dünyanın her yerinde kullanıyorlar ve kullanılmaya da devam edecekler.

Hedef: 1 milyon araba
1960’larda yaklaşık 50 vapura sahip olan İstanbul’da bugün 29’a düştü. İstanbul’da ulaşımda kullanılan araçların yüzde 94’ü lastikli otomobil ve bunların çoğunluğu da özel. Bu otomobillerin, nüfusun yüzde 15’i taşıdığı düşünülürse raylı ve deniz ulaşımın önemi anlaşılıyor. Resmi rakamlara göre ise 2005 yılı içinde 700 bin adet satılan araba sayısının bu sene 1 milyon olması tasarlanıyor.

Bir Şenlik: " Vapurlarımızı Vermeyiz"
Kampanyaya, dün Kadıköy vapur iskelesinde yapılan “Vapurlarımı Vermiyorum” kampanyasına vapur kaptanları, çımacılar, vapurseverler ve sanatçılar katıldı. Vapur fotoğraflarının olduğu sergiyle açılan şenlikte vapur sahnelerinin olduğu Türk filmleri gösterildi. Sibel Sezal, Ayşe Tütüncü, Derya Köroğlu, Bulutsuzluk Özlemi, Server Kerimov, FT ve Anima gruplarının katıldığı şenlik Behiç Ak’ın vapur karikatürleri yeraldı.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.