Mercek Altı

Auguste Rodin

Cehennemin Kapıları
Mona Lisa'sının yaratıcısının Leonardo olduğunu hemen herkes bilir. 'Düşünen Adam' heykeli de hepimizin belleğinde yer etmiş olmakla birlikte bazılarımız heykeltraş Rodin ismini ilk defa duyuyor olabilir. 'Düşünen Adam' heykelinin hastalardan Kemal Künmat ve bir yüzbaşı tarafından yapılan bir kopyasının Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi bahçesinde bulunduğunu söylersek sanırım çağrışım yapacaktır. Bu arada ne acı tesadüftür ki, heykeltraş-ressam Kemal Künmat daha önce tanıttığım ressam Muhsin Kut'a ilk resim derslerini veren Bakırköy'deki komşusundan başkası değildir.

Picasso sergisi için sergi kapanmasına yakın ma-aile İstanbul'a gitmiş ve sergiyi izlemiştik. Picasso için o kadar çok yazılıp çizilmişti ki, o tarihten sonra Picasso'yu kaleme almak nafile idi. Sakıp Sabancı Müzesi'nde 3 Eylüle kadar açık kalacak Rodin sergisini de henüz izleyemedim; fırsat bulabilir miyim bilmiyorum. Yakın çevremden gelen Rodin'i konu alan yazı talebine önce pek sıcak bakmadım. Sergiyi izlemeden, hele de konu nisbeten uzak olduğum heykel konusu olunca başlangıçta yazmaya cesaret edemedim. Ancak, bu arada başta Zeynep Oral olmak üzere Rodin hakkında çıkan bazı yazıları okudum. Derken Rodin Müzesi'nin web sayfasına (http://www.musee-rodin.fr/ ) ulaştım ve uzun bir incelemenin sonucunda aşağıdaki satırları kaleme aldım.

1840'da Paris'te doğan August Rodin üç kez denemesine rağmen Paris Güzel Sanatlar Akademisi heykel sınavını kazanamaz. Ancak, yılmadan büyük bir azimle çalışarak sanatının yörüngesini kendisi çizer. 'Louvre'daki heykelleri inceler.

Otuzbeşinde, 'Dante gibi ömrünün ortasında iken', "Michelangelo beni çağırıyor" diyerek soluğu Floransa'da alır. Michelangelo ustadan öylesine etkilenir ki, bir yandan "Louvre'de antik Yunan heykellerini inceleyerek öğrendiğim her şeyi Michelangelo allak bullak etti" açıklamasını yaparken öte yandan Michelangelo'yu kendisini akademizmden kurtaran sanatçı olarak tanımlar. Rodin'in ilk önemli yapıtı 'Tunç çağı' idi. Otuz yedisindeki Rodin, Rönesans dönemi ustalarını anımsatan bir sağlamlık ve incelikte, insan boyunda 'çıplak' bir figür yaparak yeteneğini herkese kanıtlamak istemişti. Heykelin şaşırtıcı canlılığına açıklama arayan bir eleştirmen, onun modelden kalıp alınarak dökülmüş olabileceğini ileri sürdü; bu iddia ile başlayan tartışmalar bir türlü dinmedi. Ancak, Rodin'e arka çıkan önemli sanatçıların etkisiyle devlet, üç yıl aradan sonra hem heykeli satın alacak, hem de Rodin'e, uzun bir dizinin başlangıcı olacak ilk büyük siparişini verecekti. Yeni açılacak Paris Dekoratif Sanatlar Müzesi için Rodin'e bir kapı ısmarladığında tarihler 1880 yılını gösteriyordu. 'Cehennemin kapıları' siparişi ile başlayan bir dizi çalışma Rodin'in kırılma noktası olacak ve onu modern heykel sanatının tahtına oturtacaktı. Rodin beş metre yüksekliğindeki devasa kapı için cebinden kitabını hiç eksik etmediği Dante'nin 'İlahi Komedya'sının üç cildinden biri olan 'Cehennem' bölümünden esinlenerek 'Cehennemin kapıları' ismini seçer. Araya giren siparişlerin de etkisiyle 10 yıl boyunca üzerinde çalıştığı eserini bitiremez. Bu arada tüm çıkıntılı parçalarını söktürerek onu büyük ölçüde yalınlaştırır. Bu tarihten sonra Kapı, Rodin'in ölümüne dek bu 'boşaltılmış' halinde kalır. Bu arada 1905 yılında Dekoratif Sanatlar Müzesi sipariş kapı olmaksızın açılmak zorunda kalır. 'Cehennemin kapıları' bugünkü biçimine ancak öldüğü yıl olan 1917'de, sökülen parçaların sanatçının isteği doğrultusunda yeniden yerlerine takılmasıyla ulaşır. 1929 yılında kapının ikinci örneği olarak bronzdan dökülen bu eser ancak 1937 yılında Rodin Müzesi'ne taşınarak nihayete kavuşur. Rodin'in aldığı ilk büyük sipariş olan ve gerçekte hiçbir zaman bitiremediği 'Cehennemin kapıları' onun tüm sanat yaşamının özeti ve bir yazarın ünlü tanımıyla "yaşamının heykelleştirilmiş günlüğü" gibidir. Kapı için çalışırken durmadan küçük heykeller yaratmış, onları Kapı'daki diğer figürlerin arasına yerleştirmiş, sonra da ya yerlerini değiştirmiş ya da parçalarını başka çalışmalarda kullanmak üzere kırmıştır. Böylece, bir tür doğaçlamayla gelişen bu yapıt, bir yandan da onun için tasarlanıp daha sonra bağımsızlığını kazanan 'Adem', 'Havva', 'Düşünen adam' ya da 'Öpüş' gibi birçok ünlü heykelin yaratılışına öncülük ederek adeta bereket tanrıçası 'Kibele' gibi doğurganlık timsali olacaktır. Gerçekten de 'Düşünen adam' heykeli 'Cehennemin kapıları' eserinin en tepesinde yer alırken 'Adem' ve 'Havva' kapının iki yanında yer almıştır.

Rodin, sanatının doruğuna ulaştığında kendisine sipariş edilen Fransız yazar Honore de Balzac'ın heykelini yeni tamamlamıştır. Balzac'ın üzerinde yenleri geniş bir giysi vardır; elleri önünde kavuşmuş durumdadır. Rodin, yorgunluktan bitkin vaziyette karşısında duran başyapıtın hazzını öğrencileriyle paylaşmak ister. Hangi öğrencisini çağırdıysa herkes eller üzerine odaklanır ve 'olağanüstü eller' diye beğenisini dile getirir. Rodin çılgına döner ve hemen oracıktan kaptığı bir balta ile heykelin 'eller'ini parçalar. Sonra, şaşkınlıktan taş kesilmiş öğrencilerine dönerek öfkeyle haykırır: "Aptallar! Ben bu elleri, kendi başlarına yaşamaya kalktıkları için parçaladım. Bu halleriyle bütünün yapısına uygun düşmüyorlar. Şunu hiç aklınızdan çıkarmayın: Hiçbir parça bütünden daha önemli değildir!" diyerek sanat görüşünü açıklar.

     

Şair Rilke'nin "Düşüncelerinde kaybolmuş, sessiz oturan adam… Tüm gücüyle, bir eylem insanının gücüyle, derin düşüncelere dalmış… Tüm bedeni baş olmuş, damarlarındaki tüm kan akıl olmuş…" diyerek tanımladığı, bugün Paris'te Panthéon'un önünde duran, ünlü 'Düşünen Adam' heykelinin esin kaynağını arıyorum. Birden Rönesans'ın ünlü heykeltraşı Michelangelo'nun 1510-11 tarihlerine endeksli, bir tür tebeşir (chalk) ile çizdiği 'Study of a Man' isimli desenini izlerken Michelangelo ve Rodin'in bu iki figürü arasında benzerlik seziyor ve kendi kendime "neden olmasın" diyorum. 1337-1453 yılları arasında cereyan eden 'Yüz Yıl Savaşları' sırasında yaşanan, 'Calais' kentinin anahtarını İngiliz Kralı III. Edward'a teslim etmek üzere kendilerini feda eden altı kentlinin öyküsünü anıtlaştırmak üzere kent belediyesi tarafından Rodin'e sipariş edilen 'Calais Burjuvaları' anıtı çarpıcı kompozisyonu, tunçtan figürlerinden taşan dramatik ifade ve sergilediği gerilimle Rodin'in en etkileyici işlerinden birisidir.

'Öpüş' heykelinin felsefesi gerçekte 13. yüzyılda geçen 'Paolo ve' 'Francesca'nın yasak romantik aşklarına dayanır. 19. yüzyılda Ingres'den Delacroix'ya kadar pek çok sanatçıyı etkileyen bu ölümsüz aşk Rodin'in elinden mermere dökülmüştür. Gazeteci-yazar Zeynep Oral "Rodin'in 'Öpüş' adlı ünlü heykelinin çevresinde dönüp duruyorum. Hem çok masum ve saf, hem istekle tutuşan iki beden… Kimi eleştirmenlerin 'başlarının tepesinden, ayaklarının ucuna onların hissettikleri titreşimi görmemek olanaksız' dediği titreşimi görüyorum. Bedenlerin her kıvrımında görüyorum." diyerek dillendirir bu heykele olan hayranlığını.

Rodin'in ressamlığı gibi az bilinen yanlarından biri de koleksiyonculuk yönüdür. Maddi durumunun düzelmesiyle birlikte resimden heykele kadar altı bini aşkın parçadan oluşan geniş bir sanat koleksiyonuna sahip olmuştur. Koleksiyonundaki değerli resimler arasında Van Goh'un 'Le Père Tanguy' portresi ile Renoir'ın nü resimlerini sayabiliriz. Rodin'in Louvre müzesinde izlediği antik Yunan ve Roma heykelleri ile Michelangelo ve Dante'ye olan hayranlığı sanatçının antik döneme ait, çoğu zaman kırık dökük parçaları toplayarak Meudon'daki villasını adeta bir müzeye dönüştürmesine neden olur. 1890'lardan başlayarak 'parçalanmış figür' konusu her zaman kafasını kurcalamış; topladığı antik heykellerde de bunun karşılıklarını aramıştır. Kimbilir koleksiyonundaki başsız antik Herkül, belki de Rodin'in yine başı olmayan 'Yürüyen adam' isimli heykelinin doğmasına yol açmıştır. Gerçekte bu heykel ayaklarını pergel gibi açmış çıplak İtalyan köylü model karşısında çalışılmıştır. Çağdaşları, erken dönemlerden başlayarak Rodin'de, başka başka heykeller yaratmak amacıyla yapıtlarını bölüp çoğaltma ve başka kompozisyonlarda bir araya getirme eğilimini saptamışlardı. Gerçekten de "bakıyorum, parçalara ayırmaya, yeniden birleştirmeye çalışıyorum" der sanatçı adeta prova yapan bir terzi gibi. 1913 yılında Paris'te açtığı bir sergide ilk kez Roma döneminden üç mermeri, kendi on sekiz heykeli ve desenleriyle birarada sergileyerek, sanatçı adeta Antikçağ sanatına olan vefa borcunu ödemeye çalışmıştır.

     

Rodin hemen hemen tüm heykellerini modellerden esinlenerek tasarlamıştır. Bu durumu "Model karşısında çalışırken portrede olduğu gibi hakikati yeniden üretme isteği duyuyorum; doğayı düzeltmiyorum, onun bünyesine katılıyorum; beni yönlendiriyor. Yalnızca modelle çalışabiliyorum. İnsan biçimlerinin görüntüsü beni besliyor ve rahatlatıyor. Çıplak karşısında sonsuz bir hayranlık duyuyorum. Ona tapıyorum adeta." sözleriyle açıklar. Sanatçı hiçbir zaman ideal ölçülere sahip profesyonel modeller kullanmaz. Heykelde aradığı mükemmel anatomi değil, modern sanatın da kaygılarından biri olan ifade, duygu ve hareket; kısacası ruhtur. Gerçekten de taşa, mermere bürünmüş bu soğuk bedenlerin ruhlarını hala taşıdıklarını ve size seslendiklerini düşünüyorum. Rodin için bedenler kadar yaşamdan izler taşıyan yüzler de önemlidir ve Ona göre: "bir insanın ruhunu okumak için yüzüne bakmak yeterlidir." Öte yandan "Büst ve portre kadar kavrayış gerektiren bir başka sanatsal çalışma daha yoktur" diyerek ifadenin önemini vurgulamış ve sevdiği kadınlar Rose Beuret ile heykeltraş Camille Claudel'i yaptığı büstlerle ölümsüzleştirmiştir. Öldüğü yıl olan 1917'de ancak evlendiği eşi ve baştan beri modeli olan Rose Beuret ile Rodin'in mezarının başında 'Düşünen adam' heykeli beklemektedir. Öte yandan Rodin'e heykel sanatında hem sevgili hem de meslektaş olarak ortaklık etmiş, hatta Rodin'e rakip olmuş heykeltraş Camille Claudel fırtınalarla dolu bu aşkın sonunda aklını yitirerek 1943 yılında dramatik bir biçimde yaşama veda etmiştir.

Heykel sanatı bir bakıma beden işçiliği de gerektiren bir sanattır. Ancak, Rodin'in eline çekiç-murç alıp taş ya da mermeri yonttuğu neredeyse vaki değildir. O düşünce adamıdır. Heykelde figürün biçimini, duruşunu, ifadesini tasarlar. Bu arada çini mürekkebi ('sepia'), grafit kalem ve guaş boya kullanarak çok sayıda desen ve 'lavi' çalışmaları yapar. Sonuçta ulaştığı sentezi üç boyutlu kilden veya alçıdan yaratır. Taş ya da mermeri özel bir teknikle aslına uygun olarak yontmak, bronzu dökmek atölyede çalışanların işidir. Bu sayede her eserini farklı boyutlarda gerçekleştirme ve çoğaltma imkanı bulmuştur. Bu nedenle her eserin 12 dökümü 'orijinal' sayılmaktadır. Eleştirmen Ahu Antmen SSM'deki Rodin sergisi ile ilgili olarak "Biçimi ve malzemeyi yoğun bir enerjiyle donatarak acı ya da haz ekseninde her tür duygunun dile geldiği, sanki soluk alıp veren bir dış kabuğa dönüştüren Rodin'e, nasıl düşündüğünü, nasıl gördüğünü, nasıl hissettiğini kavramaya çalışarak bakmak, uzun uzun bakmak gerek." diyor. O halde ne duruyorsunuz? 'İskele alabanda, yelkenler fora!' Büyük usta Rodin'e saygılarımla... 

                                             Alaattin Bender 
                                             www.alaattinbender.com 
                                             Kaynakça; SSM müzesi Rodin müzesi web sayfaları
Sanat
Auguste Rodin
Sergi Hakkında
Mercek Alt� Ar�ivi
D�nem i�indeki Mercek Alt�'ndalar�n listesi a�a��dad�r. Ayr�t�lara ula�mak i�in ilgilendi�iniz Mercek Alt�'nday� listeden se�iniz: