Haberler

UNESCO İstanbul’u tartışıyor

Tarih: 10 Temmuz 2006 Yazan: Korhan Gümüş

Kaynak: Milliyet

UNESCO uyarısını İstanbul için tehdit olarak mı, yoksa bir fırsat olarak mı algılayacağız?
8-16 Temmuz tarihlerinde Litvanya'nın başkenti Vilnius'da düzenlenecek olan toplantıda UNESCO Dünya Mirası Komitesi, İstanbul'un 'Dünya Kültür Mirası' listesinden çıkarılıp 'Tehlikedeki Dünya Kültür Mirası' listesine alınıp alınmayacağına karar verecek. Türkiye, Dışişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve STK temsilcilerinden oluşan bir heyetle toplantıya katılacak. Bu toplantıda UNESCO ve ICOMOS uzmanlarından oluşan bir heyetin Nisan ayında yaptıkları İstanbul ziyareti sonrasında hazırladıkları rapor sunulacak. Bilindiği gibi UNESCO Türkiye’ye 2004 yılında bir uyarı yapmış ve İstanbul’un Dünya Kültür Mirası Listesinde yer alan bölgelerindeki uygulamalar devam ettiği takdirde bu kararın alınacağını bildirmişti. Bu nedenle bu toplantının önemi büyük. Eğer İstanbul liste dışı kalırsa, bu hem İstanbul için büyük bir prestij kaybı olacak, hem de kültür mirasını koruyamayan bir kent sıfatını kazanacak. Diğer taraftan 2010 Avrupa Kültür Başkenti olan bir kentin kendi kültür mirasını koruyamadığının UNESCO tarafından tescillenmesi, gerçekleştirmeye hazırlandığı programla bir çelişki oluşturacak.

Bu raporda neler yer alıyor?
UNESCO uzmanları tarafından hazırlanan raporda bu geçen sürede gerçekleşen bazı gelişmelere işaret ediliyor. İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olması sorunun çözümüne yönelik önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor ve seçici kurula sunulan dosyada yer alan projelerin önümüzdeki süreçte iyileşmeler sağlamak için bir imkan yaratabileceğine değiniliyor. Ayrıca yakın tarihlerde yasal çerçevede gerçekleşen bazı değişikliklere atıfta bulunuluyor ve kültür mirasının korunması için kamu tarafından sağlanan mali teşvik unsurlarının yararlı olabileceği vurgulanıyor. Bir de İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Tarihi Yarımada için hazırlatılan kültür mirası envanteri teknik açıdan başarılı bulunuyor. Bunlar bu iki yılık süre içinde sağlanan olumlu gelişmeler.
Diğer taraftan İstanbul’un bazı konulardaki eksikliklerine de açıklıkla işaret ediliyor ve yeniden süre tanınması, bu konularda atacağı nesnel adımların gerçekleştirilmesi koşuluna bağlanıyor.

Gelişme sağlanması gereken koşulların başında da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bugün sürdürmekte olduğu koordinasyon ve katılım imkanı sağlamayan planlama metodolojisini değiştirmesi; yönetimin kültür mirası ile ilgili uygulamalarını standartlara uygun gerçekleştirmesi; karar süreçlerinin hesap verebilir ve şeffaf olması gibi konular geliyor. İyileştirilmesi istenen koşullar önümüzdeki süreç için bir iş planı oluşturacak biçimde, bir takvime bağlanarak bu raporda yer alıyor. Bu konuların başında İstanbul Metropoliten Planlama Merkezi içinde yer alan Müze Kent ve Tarihi Yarımada Çalışma Grubu tarafından gerçekleştirilen Süleymaniye gibi projelerin yeniden ele alınması isteniyor. Tarihi Yarımada’da ‘Osmanlı Mahalleleri’ yaratmayı hedefleyen ve başladığı günden beri büyük tartışma yaratan bu projeler kabul edilebilir bir uygulama olarak görülmüyor. Tarihi biçimli taklit binaların yapılması yerine önceliğin kültür mirasının korunması, halkın yaşam seviyesinin geliştirilmesine verilmesi isteniyor. Kent yönetiminin uyarıldığı bu konu ayrıca Dünya Kültür Mirası Listesi’nin uygulama esaslarının belirlendiği bazı kılavuzlara ve birtakım kararlardaki ilkesel yaklaşımlara dayanıyor. Ayrıca İstanbul’da da yıllardır tartışma konusu olan ve surları yeniden inşa etmeye dayanan uygulamaların, ya da araştırma, bilgi ve deneyim üretmeye dayanmayan niteliksiz ‘restorasyon’ çalışmalarının aciliyetle durdurulması ve bunun yerine uluslararası ekspertize açık, anıt yapıların başarıyla korunmasına yönelik yeni bir yaklaşıma öncelik verilmesi isteniyor.

UNESCO uzmanlarının önerdiği iş planı İstanbul için bir fırsat olabilir
Dolayısıyla bu defa UNESCO süre uzatımı için bir iş planı koşulu getiriyor. İstanbul'un, listeden çıkarılma tehdidini ortadan kaldıracak gelişmelerin sağlanması için, daha yakından izlenmesi amaçlanıyor. Bu raporda ayrıca kurumlar arasındaki koordinasyon ihtiyacını karşılayacak bir yönetim planının oluşturulması isteniyor. Ayrıca Dünya Kültür Mirası Listesi’nde olan bölgenin içinde yer aldığı bağlamla ve etkilenme alanı (‘buffer zone’) ile ilişkisi ele alınıyor ve Tarihi Yarımada’nın karşısında, Haydarpaşa’da yapılmak istenen gökdelenler, Galataport, Dubai Kuleleri gibi projelerin gözden geçirilmesi talep ediliyor. İstanbul’un planlanmasında kültür varlıkları ve çevresinin bütünlüklü olarak ele alınmasının gerekliliğine işaret ediliyor.

1985 yılında Türkiye Hükümeti’nin başvurusu ile Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınan İstanbul’a yakın tarihlerde listeye giren Liverpool belki aynı özellikte olmasa bile bazı noktalar açısından bir örnek teşkil ediyor. 2008 yılı için Avrupa Kültür Başkenti seçilen bu kent listeye alınmasından hemen sonra kültür mirası olarak ilan edilen bölgenin yönetimi için kapsamlı bir Yönlendirme Komitesi oluşturdu ve teknik destek alan profesyonel bir Yönetim Kurulu ile bütün çalışmalarını bir Yönetim Planı içinde, bütçelerini ve uygulamalarını standartlara uygun bir biçimde gerçekleştiriyor.

Vilnius’taki toplantıda UNESCO uzmanlarının hazırlamış olduğu bu rapora karşı tavır almak yerine, olumlu yaklaşılmasının ve burada sayılan eksikliklerin İstanbul’u uluslararası işbirliğine açacak bir fırsat olarak bakılmasının son derece yararlı olacağını düşünüyorum. Zaten tersini yapmamız, UNESCO’yu üyesi olduğumuz bir kuruluş olarak değil de bize dayatmalarda bulunan bir ‘yabancı kuruluş’ olarak görmemiz anlamına gelecektir ve bu da İstanbul’un aleyhine olacaktır. Zaten Türkiye, UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi Konvansiyonu’nu ilk imzalayan ülkeler içinde ve Türkiye Hükümeti’nin bu listede İstanbul’un da yer alması için başvuruyu yapan taraf olduğunu unutmamak gerekir. Türkiye bu başvuruyu yaparken koşulları aynen uygulayacağını taahüt etmiş ve aynı zamanda üyesi olduğu bu örgütün kendi lehine bir uluslararası işbirliği imkanı oluşturduğunu kabul etmiş durumda. Demek ki Vilnius’taki toplantıda listeden çıkarılmak yerine bu sorunların çözümünde işbirliğine açık olmayı istememizin, eksiklikler konusunda gelişmeleri sağlayacağımızı dile getirmemizin İstanbul’un lehine bir durum oluşturduğunun da farkında olmamız son derece isabetli olacaktır. Tersine bir durumun ise, 2010 Avrupa Kültür Başkenti olmak ile UNESCO sorunu arasındaki konjonktürel ve konusu itibarıyla da zorunlu ilişki nedeniyle Türkiye’yi son derece sorunlu ve çelişkili bir duruma düşüreceği açıktır.

Son olarak biraz da 2010 ile ilgili birkaç noktaya işaret etmek istiyorum. Bilindiği gibi İstanbul 2010’un Brüksel’e sunulan dosyasında Dünya Kültür Mirası Listesi kapsamındaki alanlar da bulunuyor. Sultanahmet, anıt yapılar, müzeler, surlar ve çevresi ile ilgili projeler, sivil mimarlık eserlerinin korunmasına yönelik olan ve açık yöntemlerle, profesyonel katılımla geliştirilmesi taahüt edilen projeler… Toplantı öncesinde UNESCO ile görüşmeler yapan heyetin bu konuların önümüzdeki süreçte zaten ele alınacağını hatırlaması yerinde olacaktır. Çünkü Avrupa Kültür Başkenti fırsatının kullanılması için de, tıpkı Liverpool gibi, İstanbul’un da programını uluslararası normlara ve profesyonelliğe açık olarak geliştirmesi gerekiyor. UNESCO uyarısı bir tehdit değil, İstanbul’un yararına bir süreç başlatabilir. Dikkat çekilen konuların her biri, İstanbul’un lehine uluslararası bir işbirliği konusu oluşturabilir.

Birleşmiş Milletler’in bu kuruluşunun uyarısını nasıl değerlendirmeli?
Sonuç olarak şunu söylemenin yanlış olmayacağını düşünüyorum: Merkezi otorite, yerel otorite, üniversiteler, STK’lar…bütün bu kurumların amaçları görünüşte aynı. Kimse İstanbul’un daha değersiz, daha yoksul, daha kötü yönetilen bir kent olmasını istemiyor. Yerel yönetim de, STK’lar da İstanbul’un kültür mirasının korunmasını, halkın refah seviyesinin gelişmesini, profesyonellikten yararlanmasını amaçlıyorlar. Belki yöntemlerde –şimdilik- anlaşamıyor olabilirler. Yöntem konusunda çok farklı yaklaşımların olması her zaman mümkün. Ancak bu farklılıkların bir çelişki değil, bir enerji yaratması için bu amaçları temsil edecek katılımcı bir yönlendirme komitesinin ve bununla birlikte yönetim planını uygulayacak profesyonel bir yürütme kurulunun oluşturulması gerekiyor. Profesyonel bir örgütlenme amaçların ortak yöntemlere dönüşmesini, kurumlar arası koordinasyonu sağlayacaktır. Yönetim planları sonuçta bir durumdan, amaçlanan bir yeni duruma geçmeyi hedefler. Bu nedenle Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’in eğitim ve kültür örgütü UNESCO’yu üyesi olduğu ve uluslararası işbirliği fırsatları sunan bir örgüt olarak algılaması son derece yararlı olacaktır. Bu gelişmeyi bir tehdit olarak mı, yoksa bir fırsat mı olarak algılayacağımız ise yalnızca hükümeti ve belediyeyi değil, bütün kurumların çalışma yöntemlerindeki gelişmeleri ve çabaları ilgilendiriyor.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Temmuz 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
        1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.