Haberler

"Minimum Tecavüz" ve Ankaram Platformu

Tarih: 24 Ağustos 2006 Kaynak: Birgün Yazan: Özge Yıldırım


Uzun zamandan beri kendini kavşak ve üstgeçit çılgınlığına kaptırmış olan Büyükşe-hir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Ankara'ya kazandıracağı yeni alt geçidi hayata geçirirken, kent merkezindeki nadir parklardan birine saldırıda bulunabilmek için Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na başvurunca, Türkiye tarihindeki en ilginç ve eşi benzeri olmayan kararlardan birini de alınmış oldu. Koruma Kurulu i. dereceden SİT alanı olan Kuğulu Park'a yapılacak olan müdahale için "minimum tecavüz kaydıyla" parka müdahalede bulunulabileceğini bildirdi.

Sözlük tanımıyla "tecavüz", hücum etmek, saldırmak, başkasının hakkına el uzatmak anlamına gelmektedir. İşte tam bu noktada Melih Gökçek'in Kuğulu Parka yapmak istediği müdahale, kentlilerin hakkı olan alanlardan birine el uzatılması/saldırılması olduğu için, tecavüz olarak nitelendirilebilmektedir. Ancak kararda kafaları kurcalayan ifade ise minimum kelimesidir. Minimum yine sözlük anlamı ile "bir şey için gerekli en az, en küçük" anlamına gelmektedir ve bunu belirleyecek olan herhangi bir kıstas bulunmamaktadır. Göreceli bir kavramı teşkil etmektedir.

Bilimsellikten uzak olan bu tanım, kenti ilgilendiren konularda alınan kararlardaki keyfiliği de tam anlamıyla gözler önüne sermektedir.

Karar keyfidir ve üstelikte herhangi bir bağlayıcılığı da söz konusu değildir. Birine göre minimum olan başkasına göre maksimum olabilmektedir. Benim için Kuğulu Park küçük bir alan olup, ona yapılabilecek en ufak bir müdahale bile oldukça büyük kaçabilecekken; Melih Gökçek ve anlaşılan koruma kuruluna göreyse, tecavüz edilebilecek kadar büyüktür ve müdahalenin ebadı da önemli değildir.

Kentin Simgelerine Karşı Savaş
İfadenin garipliği bir yana, karar kentin simgelerini korumaktan ve geliştirmekten sorumlu olan bir kurumun bu saldırılara karşı takındığı onaylayıcı tavrı sergilemesi açısından da önemlidir. Aslında bu karar kurulun aldığı ilk ilginç karar da değildir. Maltepe Havagazı Fabrikası'nın tescilinin kaldırılamayacağına dair Danıştay kararı olmasına karşın, hukuka aykırı bir şekilde yapıların tescilini kaldıran ve yıkımına yol açanda yine aynı kurumdur. Kuğulu Park ise, Melih Gökçek'in kentin simgelerine açmış olduğu savaşta gelinen en son noktayı temsil etmektedir. Özellikle son birkaç ay içerisinde Ankara'da gerçekleştirilen bir dizi imar hareketi gündemimizi oldukça sık işgal etmiştir. Atatürk Orman Çiftliği için öngörülen safari parkını mı, Ulucanlar Cezaevi'nin plazaya dönüştürülmesini mi, modern çarşının yok edilişini mi, yeni sahnenin yıkım kararını mı ya da bir gece yarısı operasyonu ile Maltepe Havagazı Fabrikası'nın yıkılmasını mı isterisiniz bilemiyorum ama Ankara'da yıkımlara ve yok etmeye dayalı bir dizi garip uygulama ile önemli dönüşümler peşi sıra ve fütursuzca gerçekleştirilmektedir.

Katılım ve Ankaram Platformu
Üstelik bu gelişmeler, kapalı kapılar arkasında o kenti kullananların, orada yaşayanların fikirleri alınmadan gerçekleştirilmektedir. Politikacılarımızın son zamanlarda dillerine doladıkları, gerek Türkiye'de gerekse yurtdışında oldukça popüler olan sürdürülebilirlik kavramı ise bu uygulamaların ve ben yaptım oldu anlayışının tersine oranın kullanıcılarının sürece dahil edilmesi gerektiğini ve bunun da olmazsa olmaz bir araç olduğunu söylemektedir.

Kentlilerin günlük yaşamını etkileyecek olan kararların, onun sonuçlarından bire bir etkilenecek olan gruplarla birlikte alınmasının uygulamanın başarılı olmasını doğrudan etkilediği ve o faaliyeti sürdürülebilir kıldığı artık günümüzde yaygın olarak kabul edilmektedir.

Ancak kavramların içlerini boşaltma ve onları istedikleri şekle sokma konusunda üstün başarılara sahip olan belediyelerimiz ise katılımı görmezden gelmekte, yerel halkın tepkilerini hiçe saymaktadır. Tıpkı en son Kuğulu Park'ta Ankaram Platformu'nun vermiş olduğu tepkiler gibi...

Güçlü Bir Tepki
Melih Gökçek'in Ankara'nın simgelerine karşı gerçekleştirmiş olduğu her teşebbüs, 32 sivil toplum kuruluşunun bir araya gelerek oluşturduğu Ankaram Platformu aracılığıyla güçlü bir kentli tepkisiyle karşılanmaktır. Platform, kentte gerçekleştirilen bu gelişigüzel ve keyfi uygulamalara karşı çıkarak kentin kimliğine ve dokusuna zarar verecek herhangi bir uygulamada Gökçek'in karşısına çıkmakta ve Ankaralıların haklarını, kendi haklarını aramaktadır.

Ankara'yı ve Ankaralıları ilgilendiren kararların alınmasında en başta sürece dâhil edilmesi gereken bu platformun sesi etkili bir şekilde basın ve yayın organlarını kullanmaları sayesinde tüm Türkiye'ye yayılırken, halka en yakın olması gereken yerel yönetim tarafından görmezden gelinmektedir. Ankara Belediyesi kavşak inşaatını başlatarak hem bu Platforma kulaklarını tıkadığını hem de yargının verdiği durdurma kararını hiçe saydığını gözler önüne sermiştir. Üstüne üstlük tüm Ankaralılara, astıkları afişlerle verilen bu kentli tepkisini provokasyon olarak nitelendirdiklerini de duyurmuşlardır.

Melih Gökçek'in kente karşı uyguladığı 'van-dalizm' ve bu şiddete karşı çıkması gerekirken vermiş olduğu kararlarla bunu destekleyen anıtlar kurulu, bir kente sahip çıkan örgütlü bir yapılanmanın ve onu her şeye rağmen göz ardı ederek bu seslere kulak tıkayan yerel yönetimlerin nasıl olabileceğini gözler önüne sermesi açısından belki de takdir edilmelidir.

Melih Gökçek ve onun ben yaptım oldu anlayışı ile kentin simgelerine saldırışı, anlaşılan yönetimde olduğu sürece devam edeceğe benzerken, onun yaptığı uygulamalara karşı çıkan ve kentini savunan örgütlü bir kesimin varlığını bilmek, kentsel kararların alınması sırasında hâlâ katılımın sağlanmasında umut olduğunu da ortaya koymaktadır.

Kentler Onu Kullananlara Aittir
Ne yazık ki politikacılarımızın diline doladığı demokratik bir toplum ve sürdürülebilirlik kavramları yine de uygulamalarından oldukça uzaktadır. Çünkü Ankaram Platformu'nun ortaya koyduğu bu umut, günü kurtaramaya çalışan politikacılar ve onların birer kuklası haline gelen kurumlar tarafından baltalanmaya ve uzun süre de baltalana-cağa benzemektedir. Ama yine de Platformun bize kentlerimizi ilgilendiren konularda bizlerin söz hakkı olduğunu ve bunu talep etmemiz gerektiğini gösteren bir örnek niteliğinde olduğu göz ardı edilmemeli ve desteklenmelidir. Kentler onları kullananlara aittir, yönetimdeki kişilerin aldığı kararlarla değil, o mekânları kullananların birlikte aldığı kararlarla şekillendirilmelidir.
Takvim
<<Temmuz 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
        1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.