Haberler

Duruma odaklı mimar

Tarih: 28 Eylül 2006 Kaynak: Radikal Yazan: Erkan Aktuğ
Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde son projelerini sergileyen Emre Arolat mimarlıkta 'üslupçu' yaklaşıma ve star sistemine karşı. Arolat, 'Bir projenin, bir durumun istediği nedir, bunu bulmak gerek' diyor.

Şık, kalın bir katalog. Üzerinde sadece '...nazaran' ve kocaman harflerle EAA yazıyor. Emre Arolat'ın Milli Reasürans'taki '...nazaran' sergisinin açılışında, bir mimar arkadaş, elimdeki bu şık kataloğu alıp şöyle bir inceledikten sonra şu tespitte bulunuyor: "Türkiye'de bir mimar böyle bir sergi açıyor, böyle şık bir katalog bastırıyor ve kapağına da sadece EAA harflerini koyuyorsa iş bitmiştir. O artık uluslararası bir mimardır." Bir diğeri de onu onaylıyor: "Bu konuda Emre Arolat'ı tek geçerim."
Belki biraz abartılı tespitler bunlar ama içten ve Emre Arolat'ın gıyabında söylendiği için herhangi bir 'yağ çekme' durumu da yok. Zira dünya mimarlık ortamının saygın kişiklerinden eski Ağa Han Mimarlık Ödülü Genel Sekreteri Süha Özkan da geçen yıl Literatür Yayınları'ndan çıkan Emre Arolat monografisinin (Emre Arolat: Yapılar/Projeler 1998-2005) sunuş yazısında "Türk mimarlığının uluslararası mimarlık ortamına açılması ümidimizi kuvvetlendiren ilk 10 mimar arasında" tespitinde bulunmuştu Emre Arolat için.

Türkiye'deki mimarlık sahnesinin en önemli aktörlerinden biri Emre Arolat, kendini bildi bileli mimarlık ortamının içinde. Çocukluğu anne-babasının mimarlık bürosunda geçti. "Ben okuldan büroya gelirdim. Gece beraber eve yemeğe giderdik." Anne-babası Şaziment ve Neşet Arolat'ın bir projeyle ilgili tartışması, onlar tartıştıkça projenin maketinin şekillenmesi Emre Arolat'ın içindeki mimarlık ateşinin yanmasına neden oldu: "Bir şeyi tartışarak karar veriyor olmayı iyi bulmuştum." Sonra üniversite yaşı gelip çattığında mimarlıktan başka tercih yapmamış zaten. 43 yaşındaki Emre Arolat, iki yıl önce anne-babasının mimarlık ofisinden ayrılıp Gonca Çırakoğlu'yla birlikte Emre Arolat Architects'i (EAA) kurdu. Şimdi yaklaşık 30 genç mimarın çalıştığı EAA olarak Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde açılan '...nazaran' sergisinde tasarımlarını izleyicilerle paylaşıyor.

Sergi tasarımı özel
'...nazaran' sergisi, öyle projelerin imajlarını duvara asmaktan ibaret değil, her yerde kendi kendini var edecek bir sistemde, kutu kutu tasarlanmış. Kutuları alıp başka bir yere koyabilirsiniz. Her kutunun kendi aydınlatma sistemi var. Bu kutular sergi mekânında pek fazla boşluk bırakmıyor.

Arolat, bu yöndeki eleştirileri haklı buluyor ama koca İstanbul'da mimarlık sergisi açacak mekânın olmadığı da aşikâr. Sergide EAA'nın Dalaman ve Sabiha Gökçen Havalimanı Dış Hatlar Terminali, Brüksel Kraliyet Antreposu Yenilemesi, Santral İstanbul, Antalya Minicity Parkı, Lara Kervansaray Oteli, Maslak Red Development Ofis Yapısı, Evidea Konutları gibi 28 tasarımı yer alıyor. Sergide projelerin fotoğrafları, maketleri, çizimlerinin yanı sıra bazı projelerle ilgili videoları izlemek de mümkün.

Türkiye'de bir Türk mimar tarafından açılan bu çaptaki bir sergisiyle ilk kez karşılaşıyoruz. Arolat, izleyiciyi mimarlık sergisine hazır buluyor mu? "Mimarlık ortamı hiç bu kadar hazır değildi. EAA iki yıllık bir büro olarak hazır mı derseniz, orası tartışılır. Ama sergiyi izleyen mimarlık dünyasının dışındaki kişiler sergideki binaların sayısından etkilendi. O kadar zamanda yapılmış o kadar sayıda iş hiç de fena değil. Serginin sanat dünyasında herhangi bir sanat sergisinden daha az ilgi göreceğini düşünmüyorum."

Serginin adından yola çıkarak Arolat'a neye 'nazaran' mimarlık yaptığını soruyoruz. "Neye nazaran olduğuna her seferinde bir kere daha karar veriyoruz" diyor ve ekliyor: "Herkesin ortaya koymaya çalıştığı bir mimarlık çizgisi var. Şartlar ne olursa olsun veriler ne olursa olsun hep aynı durumu ortaya koymak istiyorlar. Bunu doğru bulmuyorum. Mimarlığı bir çarpma işlemine benzetiyorum. Çarpılan sayı sizsiniz ama çarpan her durumda değişiyor. Çarpanın her seferinde değiştiği durumda sonuç aynı çıkıyorsa siz aslında çarpanları önemsemiyorsunuz ya da her seferinde dünya görüşünüzü değiştiriyorsunuz. Bizim yapmaya çalıştığımız şey, o tasarımı neye nazaran yapacağımızın sorularını çoğaltmak, derinleştirmek. Mesele o projenin, o durumun istediği nedir onu bulmak. Projeleri yan yana koyduğunuzda hepsi aynı mimarın elinden çıktığı tartışma götürür. Benzemiyor ama her seferinde bir şeyi dert ediyoruz."

Duruma odaklı mimarlık yapmaya karar vererek üslupsuzluğu göze alan Arolat'ın mimarlıkta önemsediği şey düşünce. Onun önüne hiçbir şeyin geçmesini istemiyor. Arolat, durum odaklı mimarlık yapmaya mesleğinin ikinci 10 yılında karar vermiş. O dönemde anne ve babasının bürosunda 'acayip çok' iş yapmışlar. Türkiye'de postmodern rüzgârların estiği bir dönemdi ve Arolat'lar postmodern mimarlar olarak adlandırılıyordu. Biçime dayalı tasarımlar yapıyorlardı.

'Sosyetik hayatımı terk ettim'
"Birdenbire çok sıkıldığımı hissettim" diyor Arolat, "Tamamen tırnak içinde başarı üzerine kurulu, büyük firmaların veya bize iş ısmarlayanların gönlünün hoş edildiği, onların tarif ettiği dünyanın içinde durarak ürettiğimiz bir dönemdi. Çıkmaz yol gibiydi. Aslında yaşadığım hayattan da çok sıkılmıştım. Tırnak içinde epeyce sosyetik bir hayattı. O ara, evi de terk ettim, boşandım. Kendimi biraz daha fazla okumaya biraz daha mimarlığa dışarıdan bakmaya başladım. Sonra işlerden nefret etmeye başladığımı fark ettim. Yaptığım işleri sorguladım. Bu, giderek belli bir noktaya oturdu."

Emre Arolat Architects'in '...nazaran' sergisi 14 Ekim'e kadar Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde. Tel: 0212 230 19 76

Mimar yapının önünde olmamalı
Emre Arolat, gösteri toplumunda, modernizm sonrası geldiğimiz noktada yapıların çok fazla metalaşmaya başladığını söylüyor: "Mimarlar aktörler olarak, yapıları kuran olarak popülerleşmeye başlıyor. Dünyadaki star mimar mekanizması da bunun üzerinden gelişiyor. Gerçekten yapılanın kendisinin değil de yapanın ve onu ısmarlayanın adının çok önemli olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Üzerinde çok konuşulan işlere baktığımda arkasında derin düşünceler olmadığını görüyorum. Popülerliğin korunması adına üslubun korunması, eskinin devam ettirilmesi bıktırıcı. Mesela Frank Gehry'den, Zaha Hadid'den hep aynı binaları yapmasını bekliyoruz. Gehry'nin kendisine ısmarlanan bir işte hiç kimseyi şaşırtacağını düşünmüyorum. Bence bu biçim işi çok tehlikeli. Bugünkü ortam mimarlığın düşünsel boyutunun karşısında bir ortam ve böyle bir talep de yok. Bu talebi kendiniz yaratmak gibi bir saçma durum içine giriyorsunuz. Sonucu baştan belli olan bir kör dövüşü gibi."
Takvim
<<Temmuz 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
        1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.