Haberler

Yeni Merkezler

Tarih: 26 Ocak 2007 Kaynak: Worldview Çeviren: Emine Merdim Yılmaz

Oslo’lu mimarlık ofisi Snøhetta’nın kurucu ortaklarından Craig Dykers ile Dünya Ticaret Merkezi’nin yenilenmesi kapsamındaki yeni projeleri, 11 Eylül üzerine düşünceleri, Oslo kenti, 2008’de tamamlanacak Norveç Ulusal Opera Binası ve Snohetta’nın gelecek 10 yıllık perspektifteki konumları üzerine Thomas Mcquillan’ın gerçekleştirdiği söyleşi.

TMQ: Snøhetta eski Dünya Ticaret Merkezi’nin arsasına yapılacak Uluslararası Özgürlük Merkezi ve Çizim Merkezi projesinde çalışmak üzere görevlendirildi. 11 Eylül’ün mimarlık için ne gibi dersler verdiğini düşünüyorsunuz?

CD:
11 Eylül’deki trajik olayın ardından, zaman geçtikçe o kötü günde ve ardından gelen dönemde yaşanan olayların yaşattığı acıyı hiçbir şeyin iyileştiremeyeceği görüldü. O günden sonra kaos miras kaldı ve bu olay hiçbir zaman unutulmadı. Fakat bu olay üzerimize yıkılan sıkıntıların üzerinden gelebilmek için hediye olarak görülmeli. Hatıraların ve umudun tanımı olan Dünya Ticaret Merkezi’ndeki yenileme işlemleri geçilen uzun süreç boyunca daha berrak hale geldi. Bu mekan sonsuza dek trajedi ile çevrili olmayacak, yaşamın bir parçası olacak.

Yapılacak anıtın arsanın tam ortasında olmasına karar verilmişti. Bu merkezin etrafında geleceğin tohumları olabilirdi. Sonuçta binayı buraya yerleştirmek inşa projesini oluşturmaktan daha kolaydı ayrıca bu hikayenin bir tanımıydı.

Yeniden geliştirmek için grup çalışmaya başladığında karakterini kültürel mekanlar ve çağdaş kent yaşamı olarak seçtik. Bu seçim iyimserlikti.

Snøhetta olarak bu işlerde direkt olarak kendimize işaret etmeyi asla hayal etmiyoruz. Şimdiye kadar bizim hayatımıza yakın olmadı. Bazen diğerlerinden etkinlensek de biz gözlemci kalıp empati kuruyoruz.

Zamanında mücadele edecek gücümüz olmamasına rağmen sürece katıldık ve arenaya girmeyi tercih ettik. Müze kompleksi, bizim Dünya Ticaret Merkezi’nin yeniden inşa edilmesi sürecindeki ilk çabamızdı. Muhtemelen bizim güncel perspektiflerimizi kazandığımız bu mesafe boyunca sürecin bir sonraki aşamasına pozitif olarak katkıda bulundu.



TMQ: Bu süreç mimari müdahalenizi nasıl etkiliyor?

CD:
Müzenin yeri özellikle bu konuşmanın merkezine işaret ediyor. Anıtın olması gerektiği çok açıkken, ticari ve kültürel kurumların olacağı da açık. Bu ikisini biraraya getiren tek nokta. Bu Daniel Libeskind’in master planında önceden düşünülmüş bir hareket. Bu mekanda çözülmesi gereken bir mesele olarak duruyor bu projeye başladığımızdan beri aklımıza gelen bir sorun. Master plandaki bu seçimin etrafında çok fazla tartışma var. Çoğu kişi için çekişmeli veya fırsatçı olarak, diğerleri için ise doğal olarak görülüyor.

Bazıları anıtın kutsallığına zarar verdiğini düşünürken diğerleri mekanın enerjisini tamamladığını düşünüyor. Anıt “kalp” olarak kabul edildi. Kültürel kurumlar “akıl” olarak bırakıldı.

Snøhetta olarak bu işleri düşünürken güzel bir efor harcıyoruz. İlişkili/ilişkisiz farklı gruplar ile konuşuyoruz, planlanmış farklı projeleri keşfediyoruz.

Seçimi saygı ile karşıladık ve takdir ettik. Bunu söylemedik çünkü bize verilen bir çalışmaydı. Bizim için kültürel kurum bir binadan daha basit, yapacağımız hiçbir şey bizim yaşamamızdan daha önemli olmadığına dair bir araştırmaydı. Kültür hayattır. Bu sadece bugün yaşayanlar için söz konusu değil. Kültür, bir çeşit anıttır, heykel olandan daha sosyal bir anıttır. Anıtın kendisi olarak bile görülebilir.

Bu durumda iki önemli kurum belirlendi. Yeni kurulan Uluslararası Özgürlük Merkezi ve buradan Soho’ya taşınan Çizim Merkezi. Bunlar farklı tipteki kültürel kurumlar fakat New York şehri gibi esas olarak ortak bir mekan paylaşıyorlar.

Fakat düşünecek çok şey var. Meydanların ve yürüme yollarının altında kompleks taşıma ve altyapı sistemleri var. PATH Terminali, metro hatları, su ve elektrik kabloları ve bunlar ayağımızın altındaki alanı dolduruyorlar. Bu mekanın spesifik geometrisinden dolayı ve yeni inşa edilecek PATH Terminaliyle metro hatlarının teknik ekipmanına ev sahipliği yapacak.

Bu sebepten dolayı, müze etrafındaki enstitülerdeki başarılı operasyonlar için hayati önem teşkil eder hale geldi. Müze havalandırma şaftları ve PATH Terminali yangın kaçışına ev sahipliği yapacak. Aksi takdirde anıt bahçesindeki sukuneti bozabilir. Eğer anıt bu mekanın kalbi, kültürel kurumlar aklı ise, müze akciğerleri.

Biz tasarımı çevresiyle içiçe geçirmeye çalışıyoruz. Anıt ile ilişki kurması kaçınılmaz, Fulton ve Greenwich Caddeleri ile bağlayacak anıt bahçesinin parçası olacak. New York ve Dünya’nın bu eşsiz noktasında geçmiş, bugün ve geleceği birleştirmeye çalışıyoruz.

TMQ: Biraz Oslo’ya dönmek istiyorum. Ulusal sınırların ve kentlerarası bağlantıların geliştirilmesi şimdiki zamanın paradigması olarak konuşuluyor. Bu teori hakkındaki düşüncelerin nedir? Uluslararası bağlamda Oslo nasıl bir rol oynuyor?

CG:
Küreselleşme çok az anlaşılan bir konsept. Zaman zaman küreselleşme kabul edilirken diğer zamanlarda nefret uyandırıcı bulunuyor. Pek çok insan güzel bir Fransız şarabını Meksika’da içmekten, aynı zamanda Amerikan sandviçini Kalküta’da yemekten keyif almayı değerlere hakaret olarak bulunuyor. Tabi ki bir gün daha Panjabi yılan kafası yemek için harcamadıkça ve Altın Kemer (Mc Donalds) aniden mutluluk ve umut vermedikçe. Hepimiz bir şekilde küreselleşiyoruz. Saf bir miras yok. Kimlik olarak tanımladığımız şey çoğunlukla kabul edilebilir alışkanlık ve davranışlarımızın bütünü. Yine de bütün Dünya’da çeşitli çevrelerde eşsiz örnekler bulunabilir. Kısaca bizim için neyin önemli olduğu hakkında düşünmek zorundayız.

Kentsel açıdan şehre bakış, insan gelişiminin doğal olarak tanınmasıdır. Sonuçta hepsi insan ihtiyaçlarının tümünü simgeliyor. Kültürel damga tamamen, temel insan koşullarını ve duygularını silmez. Kendisine sunulan fikirlerin dereceleri belki nerelerde yalan söylendiğidir.

Oslo limitleri ve merkezi kolay anlaşılan samimi bir şehir. Çoğu merkeze kestirme yoldan kolayca ve çevredeki bölgelerin neredeyse tümüne iki merkezi hattan ulaşılabiliyor.

Oslo Dünya’nın diğer yerlerinden doğrudan etkileniyor mu? Ufak olduğundan olası görülmüyor. Oslo ilçe ve kent otoriteleri sürdürülebilirlik açısından şehri daha kullanışlı kılma konusunda yaratıcı ya da becerikli görülmüyorlar. Bu günümüzde acil bir konu. Kültürel hayatı, özellikle çağdaş sanatın çok az kıymeti biliniyor.



TMQ: Oslo’nun merkezindeki yeniden işlevlendirilen liman bölgesindeki Norveç Opera Binası tamamlanmak üzere. Projenizin kentin büyümesindeki rolünü ne olarak görüyorsunuz?

CD:
Tasarım yarışması zamanında opera binasının etrafındaki alan için kesin bir master plan olmadığı gibi şu anda da yok. Tabi ki pek çok profesyonel ve kamu kesimi tarafından çeşitli senaryolar tartışılıyor. Fakat sonuçta bu tartışmalar sosyal, fonksiyonel ve estetik olarak bağlayıcı kentsel bir çerçeve sunmuyor. Fiziksel olarak opera binasının büyük bir proje olmasından dolayı merkezi bir enerji noktası oluşturacak ve etrafında yeni projeler gelişecek.

TMQ: 10 yıl içinde Snøhetta’nın geleceğini nasıl görüyorsunuz?

CD:
Kehanette bulunmak her zaman çok tehlikeli. Bir insanın arkasında değiliz, firma başarılı olmak için birkaç girişimciye bağımlı değil. Tasarımın sahibi bir ya da iki olabilir. Bunun anlamı gelecek 10 sene içinde Snøhetta bugünden tamamen farklı insanlardan oluşan bir ekip olabilir. Eğlence, kültürel projelerden gelişen ülkelerde çok kısıtlı bütçelerdeki gelişen ülkelerde projelere kadar çok farklı proje üzerinde çalışıyoruz.

Bizim için önemlisi kapasitemizi geliştirmeye çalışmamız. Bu meslekteki kapasitemizi geliştirmeye çalışıyoruz. Bu mesleğin dışındaki yazar, sanatçı ve film yapımcısı gibi entellektüeller ile çalışmayı umut ediyoruz.

Takvim
<<Temmuz 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
        1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.