Yaratılmak istenen Tarihi Yarımada, televizyonda yayınlanacak bir dönem dizisi "Fatih'in İstanbul'u" [1] için tasarlanan dev bir stüdyo gibiydi. Herkes buna sonuna kadar inanıyor, Alman Mavilerini ve Perwitich'lerini (eski haritalar) yanı başından eksik etmiyordu. Hayal ediyorlardı geniş hayal dünyalarında ve hayal ettiklerini söylemekten, çizmekten, hatta uygulanılması gerekliliğini savunmaktan çekinmiyorlardı. Bu sırada gerçeğin kendisinde; Tarihi Yarımada'da dönüşüm projeleri başlıyor, yıkımlar yapılıyor, ihaleler veriliyor, üst ölçekte büyük ulaşım projeleri tasarlanıyor, 1/100.000 Çevre Düzeni Planında Merkezi İş Alanı olarak gösteriliyor, ilçe belediyeleri kendi yenileme alanlarında kamulaştırmalara başlıyor ve tüm bu süreç birbirinden bihaber ilerliyordu. Oysa Tarihi Yarımada Projesi hayalini ve ütopyasını hâlâ tasarlamaya çalışıyordu. "Nerede o eski Osmanlı mahalleleri? Camiinin kent bütünündeki kamusal önemi, Osmanlı esnafı, hatta bir ara İMP'de sergi konusu olan Abdülhamit'in İstanbul'u...". Tüm bu hayal dünyası içinde bu süreci de bir tecrübe sayan, aklı hür vicdanı hür arkadaşlar da yok değil. Lakin böylesi bir süreci tecrübe etmenin kişisel kazanımları (ki bence yok) koca bir Tarihi Yarımada'nın kaybedeceği gerçek değerlerin yanında çok bencil ve günahkâr kalmakta.
Büyük İllüzyon
Sorun tam da bu: Büyük illüzyona koca bir İstanbul'u inandırmaya çalışmak, koca bir Tarihi Yarımada'yı gerçek hayattan bu derece kopuk, birbiri içinde koordinasyonsuz birimleriyle İMP bünyesinde tasarlıyormuş gibi yapmaktır. Tarihi Yarımada'yı çeşme, cami, anıt eser "ihya" cenneti haline getiren 1/5.000 ve 1/1.000 Koruma Amaçlı Nazım İmar Planlarının üstüne tasarımlarla yeni hataları eklemektir. Bir vitrin projesi haline gelen Müze Kent'te eğer hayal edilenler ve gelişigüzel verilen kararların uygulanma aşamasına geçilirse sorumluluğu ve yükümlülüğü hepimizindir. Onca akademisyeni kendi iç ilişkileri içinde adeta siyasetçi haline getiren İMP; İstanbul'a karşı işlediği günahları 6oo'e bölmekte, şuursuzluğunu ve sessizliğini 8o'li yıllarda doğmuş olmaya borçlu yaklaşık 600 profesyonelin üstüne atmaktadır.
Bugün bu 200 insan ve çalıştığı, çizdiği, tasarım projeleri, düşünülen Tarihi Yarımada ne olmalı acaba? Çizilen bu tasarımlar büyük bir prodüksiyonla dekor haline getirilse, sonra "istenen Tarihi Yarımada" hiç kast yapmaya gerek kalmadan 200 kişilik dev oyuncu kadrosuyla sahneye konsa, ardından "Bir Tarihi Yarımada Masalı" diye müzikal halinde oynansa... Hatta elde malzeme çokken bu müzikal dizi haline getirilip İMP'nin sponsorluğunda "Fatih'in İstanbul'u" dizisi çekilse ve televizyonda "prime-time"da 1. olsa... Nasıl olurdu?
[1] Fatih'in İstanbul'u, Tanıl Bora [İstanbul, Küresel ile Yerel Arasında" (Metis Yayınları-2000)].
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!