Haberler

İMÇ Blokları’nın Yıkılması Üzerine

Tarih: 22 Haziran 2007 Derleyen: Gökçe Aras, Zeynep Güney


İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin İstanbul Manifaturacılar Çarşısı'nı (İMÇ) “Tarihi Yarımada’yı Koruma Projesi” kapsamında yıkıp yerine Prestij Konutları adı altında Osmanlı mimarisiyle 50 villa yapmak istemesi üzerine İMÇ Kat Malikleri Yönetim Kurulu 2006 Mart ayında İstanbul İdare Mahkemesi’ne başvurdu ve yönetim kurulunun haklı görülmesi üzerine yürütmeyi durdurma kararı alındı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yürütmeyi durdurma kararına Mayıs 2006'da bir üst mahkemede itiraz etmesi üzerine Danıştay 6. Dairesi de itirazı değerlendirmek için bilirkişi raporu hazırlanmasına karar verdi. Konu ile ilgili projenin müelliflerinden olan Doğan Tekeli ve Metin Hepgüler ile Mimarlar Odası eski başkanı Oktay Ekinci’den görüşlerini istedik.

Doğan Tekeli’nin Görüşleri

Gökçe Aras: İMÇ’nin yıkılıp yerine Prestij Konutları adı altında Osmanlı mimarisiyle 50 adet ahşap villa yapılacağı söyleniyor? Proje müelliflerinden birisi olarak bu konu ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?

Doğan Tekeli: Tabii ki yıkılmaması düşüncesindeyim. Yıkılması için öne sürülen gerekçelerin AKM’de olduğu gibi geçerli olmadığını düşünüyorum. Bu alana yapılması öngörülen Prestij Konutları’nın bulvarın niteliği, yapısı ve ölçeğiyle kesin olarak uymayacağı düşüncesindeyim. Bu konu ile ilgili İMÇ danıştayda bir dava açtı. Şu anda bu dava yürümekte aynı zamanda bu hafta başında bilirkişi incelemesi de yapıldı. Bilirkişiler ise Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Prof. Zekai Görgülü, Emre Aysu ve Hakkı Önel idi. Ben de danıştay hakiminin önünde bu projenin nasıl hazırlandığını, yurt dışında ve yurt içinde nasıl beğeni kazandığını anlattım. Şu anda mahkeme aşamasında olduğu için konu ile ilgili çok da konuşmak istemiyoruz tabiatıyla. Ancak yıkılma kararının gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca Serbest Mimarlar Derneği Başkanı olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’ndan hem genel meselelerimizi hem de bu konuyu geniş ölçüde anlatmak üzere bir randevu istedim.

GA: İMÇ’nin eskisi gibi çalışmadığına dair de çeşitli iddialar var.

DT: Bu tür iddialardan dolayı Manifaturacılar, Danıştay Hakimine hemen hemen bütün katları gezdirdiler ve “Bir tane boş mağaza gösterin” dediler. Mağazaların hepsi dolu ve her şeyleriyle muntazam. Bu durum karşısında Danıştay hakimi de şaşırdı çünkü belediye iddiaları arasında nerdeyse yarışı boş artık çalışmıyor deniliyordu.

GA: Bunun dışında İMÇ’yi yıkmak için başka ne gibi gerekçeler öne sürülüyor?

DT: Benim anladığım kadarıyla Süleymaniye eteklerindeki küçük dokulu şehir parçasının uzatılmasını istiyorlar. Halbuki bu şöyle bir mesele; İstanbul’un iki tepesinde yer alan Fatih ve Süleymaniye Külliyeleri arasında eskiden 16. 17. yy hatta 19. yy’a kadar küçük dokulu bir kent dokusu vardı. Bu dokuyu ahşap evleriyle Osmanlı sokakları oluşturuyordu. Ve bu iki tepe arasında yer alan vadideki bu doku tepedeki külliyeleri azametli gösteriyordu. 1860’da bir yangın çıkmış ve bu vadide yani şimdiki Atatürk Bulvarı güzergahında yer alan yapıların bir kısmını yakmış. Daha sonra 1940’larda Atatürk Bulvarı’nın geçirilmesi için üst kısımda bir istimlak yapılmış ve alan bomboş kalmış. Daha sonra 50 metre genişliğinde bir arter olan Atatürk Bulvarı’nın da geçirilmesiyle o küçük dokunun artık devam etmesine imkan kalmamış. Nitekim bulvarın karşı tarafında da bildiğiniz gibi Sedad Hakkı Eldem’in yaptığı 6 – 7 katlı sigorta binaları var. Bu binalar ise daha büyük ölçekli dokular. Bizim yapımız olan İstanbul Manifaturacılar Çarşısı ise arkada yer alan küçük ölçekle bulvar ölçeği arasında bir geçiş ölçeğinde. Hatta bu şekliyle İslam kentlerinde olan trafiğin dokuyu parçalayan tahribatına karşı bir çözüm olarak görülebilir. Böyle bir yapı yaparak mevcut ölçekle bulvar ölçeğini bağdaştırmayı amaçladık. Ayrıca o gün keşif esnasında görüldü ki İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’nın Süleymaniye’ye açılan avlularının arkası tamamıyle ya kaçak ya da izinli yapılarla doldurulmuş. Artık buralardan sadece Süleymaniye’nin minarelerinin uçları görünüyor.

GA: Aslında o binaları kaldırmaları gerekirken...

DT: Gayet tabii ki. İlk planda, bilinçsizce yapılmış olan bu binaların kaldırılması düşünülecekken nedense manifaturacılar çarşısını kaldırmak düşünülüyor. Manifaturacılar çarşısının kaldırılması için güçlü bir gerekçe yok. Yeni imar planında bulvardan 6,5 metre yükseklikte evlerden bahsediliyor, bu evlerin Bulvar ölçeğinin yanında nasıl duracağını tahmin edemiyorum. Kaldı ki imar planında böyle olması demek yıkılabilir olması da demek değil bence. Çünkü Anayasaya göre yerine konut yapılacak bir yer istimlak edilemez. Bir alanda istimlak yapılabilmesi için o alan ya yeşil alan olmalı, ya kamu yapısı olmalı ya da yol geçirilmeli fakat burada bunların hiç biri yok. İmar planında Prestij Konutları deniyor, prestij konutarı için de istimlak yapılamayacağına göre geriye baskı yaparak esnafı kaçırtmak kalıyor. Zaten onu da yapıyorlarmış. Örneğin otoparkını kapatmışlar.

Şimdi önce Yıldız Teknik Üniversitesi’nin şehircilik ve mimarlık hocalarının vereceği bilirkişi raporunu daha sonra da danıştayın kararını bekliyoruz.



Metin Hepgüler’in Görüşleri
İMÇ (İstanbul Manifaturacılar Çarşısı) kompleksinin projeleri, iki etaplı bir proje yarışması neticesinde elde edildi.

Yarışmanın birinci etabında şehircilik planlama prensipleri, ikinci etapta ise birinci etabı geçen projelerden bir mimari konsept ve detaylandırma istendi.

Zamanın İstanbul Büyükşehir Belediyesi temsilcisi ve tecrübe sahibi meslektaşlarımız ile şehircilik uzmanı ve en önemlisi yine zamanın şehircilik üstadı İtalyan Prof. Luigi Piccinato’dan kurulu jüri, iştirakçiler arasından bir grubu önce şehircilik - bölgesel planlama bakımından eleştirip seçti ve ikinci etapta da verilen detaylı programın prensiplerine uygun geliştirilmiş şeklini dikkate alarak derecelendirmeyi yaptı.

Sayın ortaklarım Doğan Tekeli ve rahmetli Sami Sisa ile birlikte hazırlamış olduğumuz proje birincilik ödülünü aldı.

Her iki etapta da dikkate aldığımız prensipler; bölgenin tarihsel - yapısal karakterine entegrasyonunun sağlanması, odak noktası olan ve suküneti ile tatlı meyilli tepeye oturan Süleymaniye Camii’ne açılan iç bahçelerin tanzimi ile caminin komplekse her noktadan görsel bağlantısının temini ve en önemlisi parsel üzerinde mevcut cami ve yatır mezarlarının hiçbirine zarar vermeksizin, şehircilik, yapısal planlama ve tatbikatının gerçekleştirilmesiydi.

Parselin mevcut kot farkının programın yerleşiminde müsbet kullanımı, blokların ana yola sakin cepheler ile açılması, kendi iç bahçelerine tanzim edilen dolaşım arterleri ile hareketin temini, irtifaların asgaride tutulması, yarım asra yakın süreçteki İMÇ’nin fonksiyonel ve İstanbul’un büyük ihtiyaçlarına - trafikte ve ulaşımda zaman kaybını asgari tutan bölgesel doğru seçimi ile kullanımına - imkan veriyor.

İMÇ’nin yıkılarak yerine 50 adet villa - lüks konut düşünülmesi, AKM’nin yıkılarak yeniden yapılması gibi programların nedenlerini, yapılması öncelikli olan pek çok mevzu varken ön planda tutulmalarını, maalesef bu mevzularda milletlerarası çalışmış ve çalışmakta olan bir meslek adamı olarak anlamakta zorlanıyorum.

Rumeli Hisarı’nın tanzimi yarışmasını kazandığımız zaman, Hisar içerisinde hatırladığım kadarı ile 16 adet kadar gecekondu vardı. Bunlar öncelikle nakledildi. Bir patlama neticesi yıkıldığı söylenen küçük cami, o zamanki durumu ile plato ve minaresi restore edildi ve Hisar, günümüzde de kullanımı ile ön planda olan toplumsal hizmete açık tarihsel karakteri günümüze yansıtan değerini muhafaza etti.

Endişemiz AKM ve İMÇ’nin restore edilip kullanımlarına devamının temin edilmeleri yerine, yıkılmalarını isteyen zihniyetin Rumeli Hisarı ve benzeri tarihsel seçim ve yapımlara da yeni programlar tasarlayabilmesi olasılığının getireceği lüzumsuz maddi - manevi zaman kayıplarıdır.



Oktay Ekinci’nin Görüşleri
Zeynep Güney: Son günlerde basında yer alan, İMÇ Blokları’nın yıkılacağı ve burada Prestij Konutları adı altında Osmanlı mimarisiyle 50 adet ahşap villa yapılacağına dair haberler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Oktay Ekinci:
Bizim asıl çağdaş prestij mimarimiz İMÇ Blokları gibi eserlerdir. Türkiye’nin ve İstanbul’un mimari prestijini korumak isteyenlerin öncelikle bu blokları ve bu tür yapıları korumaları gerekir. Bunları yıkmak ve yok etmek, tam tersine, çağdaş dünyada bizim prestij kaybımıza neden olur. Ayrıca halkın tarihle günümüz arasındaki mimari aşamaları algılama olanağı ortadan kaldırılmış olur.

Mimarlık tarihi uygarlığın sürekliliğinin göstergesidir. Uygarlık durağan bir şey değildir, devamlı ilerler. Eğer öyle olmasaydı, bugünkü kentlerimiz antik kentlere benzer olurdu. Bu sürekliliğin önemli belgelerini, önemli aşamalarına ait mimari simgelerini ortadan kaldırmak, tarihin derinlemesine kavranmasına da engel olur.

İMÇ Blokları ve benzeri yapıları ortadan kaldırıp, onların yerlerine eski Osmanlı Mimarisi’ni anımsatacak, üstelik “Prestij Konutları” gibi bence absürd bir tanımlamayla pazarlanmayı hedefleyen yapıları yapmak isteyenlerin, aynı zamanda siyasal kimliklerini tarihten referans alarak belirtmeleri ve muhafazakar geçinmeleri de bir kara mizah örneği olarak karşımızda duruyor.

Ben hangi açıdan bakılırsa bakılsın, İMÇ Blokları’nın yıkılması ya da yok edilmesi gibi bir düşüncenin, İstanbul’a, çağdaşlığa, hatta mimarlığa yakışmadığı kanısındayım.

ZG: Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er, İMÇ Blokları’nın çevresindeki yaklaşık bine yakın parselin de kentsel dönüşüm projesi kapsamında ele alınacağını ve İMÇ Blokları’nın bu anlamda yıkılmasının yanlış bir karar olduğunu söylüyor. Çevresinin, bir dönüşüm geçireceği göz önüne alındığında sizce İMÇ Blokları eski fonksiyonuyla mı kalmalı? Yeniden işlevlendirilecek olursa hangi fonksiyonla değerlendirilebilir?

OE: Tarihi Yarımada topyekûn bir işlev değişikliğiyle karşı karşıya. İstanbul kültür turizmi merkezi olma yolunda ilerliyor. Gelecekte bu bölge, Avrupa’daki tarihi kentlerin eski merkezleri gibi, hem toplumun, hem İstanbullular’ın, hem de ziyaretçilerin doyasıya yararlandığı bir kültür turizmi bölgesine dönüşebilirse eğer, biz bunu sağlayabilirsek, o zaman İMÇ Blokları da tekrardan o işleve uygun, doyasıya kullanılan mekanlar olarak değerlendirilebilir.

Önemli olan, Türkiye’de modern mimaride, kenti ezmeyen, tarihi doku içerisinde uyumlu yüksekliklerde inşa edilmiş, atriumları olan, monoblok şeklinde devasa çözümleri içermeyen, insanların açık ve kapalı mekanlarda dolaşmasına önem vermiş bir anlayışla bir yapılaşma yarattığınızı dünyaya ve gelecek kuşaklara gösterebilmektir.

Ben İMÇ Blokları’nın çizgileri moderndir diye onun insancıllığını, uyumunu, ölçeklerini gözardı eden bir kafanın mimarlık açısından talihsizlik olduğunu düşünüyorum. Üstelik bu kafa, Boğaziçi sırtlarındaki Karayolları arsasına 28 – 30 katlı yapıya izin verirken, kentin tarihten gelen özgün silüetini düşünmüyor da; burada mı düşünüyor?
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Mayıs 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
            1
2 3 4 5 6 7 8
9 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31          
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.